Barış bir ürkek güvercin. Kırılgan! Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın uzattığı barış elinin cevap bulması Türkiye’nin ve bölge halklarının geleceği için büyük bir şans. İllâki her savaş biter, her terör biter. Geride büyük acılar, kin bırakarak. Elbette bunlar bir kalemde mümkün olmaz ancak imkânsız değildir. Savaştan beslenen bütün iç-dış mihraklar çatışmayı körüklese de biyofil olmayı; yaşatan fikirlerin, tavırların, eylemlerin yanında durmayı bir Müslüman ve kadın olarak en büyük vazife sayıyorum. Terörsüz Türkiye projesiyle yaşatan tarafta olmak için kadınlara çok vazife düştüğü inancındayım.
Hiçbir devlet, maliyeti ne olursa olsun silahlı yasadışı örgütlere müsamaha göstermez. Güncel tarihte, Sri Lanka modeli gibi sert imha seçenekleri kadar, Mandela gibi barış modelleri de mevcut. Akıllı devletler, bu çatışmaları insan maliyetsiz ve hazine zararı olmadan çözmeyi deneyenlerdir.
Uzlaşma, her iki tarafın da farklılıklarının üstesinden gelmeyi ummasının tek yoludur. Ancak barış sürecinin gösterdiği gibi, uzlaşma, milliyetçi özlemleri olanlar için acı verici fedakarlıklar gerektiriyor. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin başlattığı süreç, toplumun geleceğini korumak için yapılan fedakârlığın nirvanasıdır.
Milliyetçi bir hareketin lideri olarak Sayın Bahçeli dostluk elini uzatırken aynı zamanda yeni bir geleceğe giden yolu göstermeye hazır olduğunu içtenlikle gösterdi.
Neredeyse yarım asra yakın süren etnik şiddetin, topraklarımız ve hayatımız üzerinde önemli bir etkisi oldu. Toplumumuz baskın bir şekilde kutuplaştı, korkularını ve güvensizliklerini pekiştirdi. Onca şehit ve gazinin kederi toplumu kuşatmışken ortada buluşmak için çok az alan bıraktı.
Ne yazık ki sorunun kutupları; Kürt varlığından nefret edenler ile Kürt varlığını kimlikleri için hayati görenlere dönüştü.
Terörist politika, acı bir şekilde başarılı olamayacağını gördü. İki taraftaki toplum inanılmaz derecede yoruldu. Örgüt nihayet (ve umarım) kendileri ile birlikte bütün topluma zarar verdiklerini anladı.
Türkiye’nin huzuru ve menfaati için siyasi kanalların açılması gerekiyor. Tarihin intikam duygularıyla geleceğimizi ipotek altında bırakamayız. Geleceğe bu savaşın ne kendisini ne de gölgelerini taşımamalıyız.
Geleceklerinin her zaman geçmişte sıkışıp kalacağına ikna olmuşlara barışın umudunu aşılamak zor olsa da bunu başaracağımıza inanıyorum.
Bu satırları yazarken bu projenin mimarlarından Sırrı Süreyya Önder’in talihsiz ve zamansız vefatı gerçekleşmiş oldu. Onun vefatıyla iki toplum da dört elle barışa daha çok sarılmalı. Sırrı Süreyya Önder’in hastane günlerinde kapıda nöbet tutan milliyetçi ve solcu gençler her taraftan siyasi hareketten insanlar bu projenin maya tuttuğunun en büyük göstergesi. Hastane bahçesinde her renk ve ideolojiden miting alanı gibi yığılan ve karşıtlıklarını rafa kaldırıp birbirlerini teselli eden kalabalıklar umudumuzu güçlendirdi.
Kuşkusuz her çatışmanın çözümü adalet gerektirir. Adalet… Adı üzerinde adaletin uygulama platformundan başlamalıdır. Cezaevlerinde insani koşullara ulaşmayı bekleyen hasta ve sakat mahkumların affı tam da o platformdur ki; Adalet Bakanımızın üzerinde çalışıldığını açıkladığı 10. Yargı İnfaz Paketinin barışın kucaklayıcı şefkatini mağdurlarına hissettireceğine inanıyorum.
Hiçbir terör örgütü, haklı olmayan faaliyetlerini durdurduğu için teşekkürü hak etmez.
Teröristler dünyanın her yerinde teröristtir. Terör, doğası gereği askeri olarak mağlup olsa da her zaman yeniden dirilme potansiyeline sahiptir. Devletler de tekrar mağlup etme potansiyeline... Ancak bu çıkmaz, kendi çemberi etrafında sonsuza kadar dönmekten ibaret kalmamalı.
Gücümüz elbette yaşanmış hiçbir acıyı dindirmeye yetmez ancak karşılıklı empati yapabiliriz.
Barış çabaları her zaman şüphe ile karşılanır. Komplo teorisyenleri için cennet vadisi olsa da bu vadide gezinmenin kimseye faydası yok. Erdemli olan bu komplolara prim vermek yerine terörsüz bir toplumu inşa edebilecek duygu ve önerilere kapılarımızı açmaktır.
Siyasi tıkanıklığı aşmak için kasıtlı eleştiriler değil, hoş görülü, çok taraflı görüşmeler seçilmelidir.
Geçmiş nesli yaralayan şiddet ve acımasız bölünmelerden uzak, daha barışçıl ve uyumlu bir geleceğin temellerini atma fırsatı her zaman bu kadar cesurca sunulmayabilir.
Herkes için, ulusal görüşlerimizin her tonu için kıymetli bir fırsat bu! Elbette bulutların üstünden yazmıyorum. Barışmanın ağır bagajının farkındayım. Elbette her barış gibi bu zemin de çok kaygan. Ancak umutluyum.
Hangi siyasi görüşte olursanız olun, son yarım yüzyılda siyasi tarihimizi şekillendirmede büyük rol oynayan bu şiddet; terörsüz Türkiye için ortak bir gayrete evrildiğinde ulusumuzun sadece siyasi hayatını değil sosyal hayatını şekillendirmede de büyük katkı yapacaktır.
Kimsenin geçmişi yeniden yazmasına izin vermeden, daha iyi ortak bir geleceği inşa etmek için; kanser hastası veya bacaklarını kaybetmiş veya görme gücü kalmamış veya hafıza kaybına uğramış veya bakıma muhtaç çocuklarına ulaşamamış hükümlülerin tahliyesiyle, barışın bayram müjdesini duymamıza çok az kaldığına inanıyorum.