Milliyetçi Hareket Partisi, 14. Olağan Büyük Kurultayını yaptı ve Devlet Bahçeli, tek aday olarak girdiği seçimde bir kez daha genel başkan seçildi.
Kutlarım; vatana, millete hayırlı olsun.
Bildiğim kadarıyla MHP bir siyasi parti.
Bildiğim kadarıyla diyorum çünkü Devlet Bahçeli, Kurultay’daki konuşmasında öyle bir şey söyledi ki tereddüde düştüm: Acaba MHP bir düşünce kuruluşu ya da bir vakıf filan mıdiye.
Bir kez daha MHP Genel Başkanı seçilen Devlet Bahçeli
Bahçeli’nin kafamı karıştıran sözleri şöyle:
“Geçenlerde basından öğrendiğim kadarıyla sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah olarak kabul edilmiştir. Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a diyorum; ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.”
Ben de dahil olmak üzere kimse Erdoğan’ın bırakacağına inanmamıştı, bunu yazdım da.
Bahçeli’nin “bırakma kararını iştahla karşılayan sol cenahlar” dedikleri kimlerdir; aradım, taradım, bu sözlere inanan bir tek solcu ya da sağcı bulamadım.
Ama kafamı karıştıran bu değil.
Bahçeli, “milliyetçi bir partinin genel başkanı olarak” şunu söylüyor:
“Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi (Recep Tayyip Erdoğan’ı) görmek istiyoruz.”
Bahçeli belli ki Türkiye’de yeni yüzyılın kurtarıcı liderinin kendisi olamayacağını idrak etmiş.
Bu da garip elbette; kendini böyle görmüyorsan "o partinin başında işin ne derler" adama ama ben demeyeceğim. Kurultay’da seçilmiş, partililerinin bileceği iş bu.
Ve Bahçeli belli ki Türkiye’nin yeni yüzyılının kurtarıcı liderinin MHP içinden de çıkamayacağı kanaatinde.
Demek ki Türk milliyetçilerinin “resmi partisi” öyle bir parti ki ne mevcut genel başkanı ne de gelecekte genel başkanı olmaya aday olabilecek üyeleri, yüzyılın kurtarıcı lideri olabilecek çapa ve donanıma sahip.
Ve bütün ümitlerini bazı hal ve hareketlerine bakarsak ideolojik olarak “Arap sevdalısı”bile diyebileceğimiz, “milliyetçiliği ayaklar altına aldık” diyen bir lidere bağlamışlar!
Çok ilginç bulduğumu söylemeliyim.
Kuşkusuz ki Bahçeli’nin bu çıkışının ardında pragmatik siyasi nedenler de vardır ama bana sanki bu daha derinde bir meseleymiş gibi geliyor.
12 Eylül’ün resmî ideolojisi haline gelen Türk – İslam Sentezi fikri, ABD’nin, Rusya’yı yeşil bir kuşak ile kuşatma planının bir parçası olarak, kaçınılmaz şekilde Türk milliyetçiliğinin bir anlamda törpülenmesini de gerektiriyordu.
İslam öncesi Türk tarihini neredeyse yok sayan ve hamasete indirgeyen, “Türk – İslam Sentezinin” vardığı yer bu galiba.
“Milliyetçi hareketin” hala aklı başında kalanları, bu konuları tartışabilseler, Bahçeli’nin çizgisini anlamlandırmamız belki daha kolay olabilirdi.
Ancak en son Sinan Ateş meselesinden de biliyoruz ki o kesimde tartışma “karakolda” da bitebiliyor.
Dikkatli tartışmalarında yarar var, ben aralarından çekileyim.
* * *
Yerel seçim hesabı işe yaradı!
AKP’nin Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Aydın Ayaydın ile Cumhurbaşkanı Erdoğan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir karar aldı ve bunu Resmî Gazete’de de yayımladı.
Buna göre Milas’taki Akbelen Ormanları’nın çevresinde bulunan 190 parsel tarım arazisi “acil kamulaştırma” yoluyla vatandaştan alınarak Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne devredilecekti.
Bu kimse için sürpriz olmadı, Akbelen Ormanları’nda geçen yazdan beri süren katliamın devamı bekleniyordu.
Çünkü termik santrale kömür gerekiyor ve o kömür bitene kadar bütün bölge bu yolla kamulaştırılıp, kazılacak, ormanlar, tarlalar, köyler yok edilecek.
Aradan iki gün geçmemişti ki bu sefer “acil kamulaştırmayı” iptal eden yeni bir karar yayınlandı.
Cumhurbaşkanı’na zihni bir küşayiş bahşeden olay, AKP’nin Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Aydın Ayaydın’ın girişimiymiş.
Ayaydın, Cumhurbaşkanı’nı iki gün içinde birkaç kez arayarak bu karardan neden dönülmesi gerektiğini anlatmış. O da ikna olup, 190 parsellik tarım ve orman arazisinin kurtulmasını sağlamak üzere daha önce verdiği “acil kamulaştırma” kararını geri almış.
Türkiye’nin nasıl yönetildiğinin ilginç bir örneği bu.
Kuşkusuz ki bu karardan dönülmesinin nedeni, Prof. Dr. Aydın Ayaydın’ın adaylığını desteklemek.
Ayaydın ile konuştum, “seçimden sonra yeniden kamulaştırma yapılırsa ne olacak” diye sordum.
“Böyle bir şey olmayacağına garanti veririm” dedi. “Bölgede tabiatın korunmasının sağlayacağı değer, kalorisi düşük linyitten daha çok. Cumhurbaşkanı bu kararından geri dönmez” diye ekledi.
Onu dinlerken “keşke yerel seçim geçen yıl olsaydı, Akbelen Ormanları’nı da kurtarmak belki o zaman mümkün olurdu” diye aklımdan geçirdim.