Kopyala-yapıştır-el koy

19 Mart darbe girişiminden sonra yargı sürecindeki skandal uygulamaların sonu gelmiyor.

İşte bir örnek daha:

İBB’ye yönelik operasyonlardan sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında İmamoğlu İnşaat’ın da bulunduğu 52 şirkete kayyum atanmasını istedi. Bu başvuru, İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderildi.

Sulh Ceza Hâkimi’nin 10 Nisan 2025 tarihli kararı şöyle başladı: “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheliler Fatih Keleş ve Ertan Yıldız hakkında yürütülen soruşturma dosyasında usulsüz bağış toplama suçundan iddianame düzenlenerek dava açıldığı…”

SANIK DEĞİL AMA SANIK YAZILDI

Hâkim, karar yazısında CHP’nin İstanbul İl Binası’nın satın alınmasıyla ilgili açılan davadan bahsediyor. Ancak karar metninde adı yazılan İBB Başkan Danışmanı, iş insanı Ertan Yıldız bu yargılamada şüpheli ya da sanık değil. Karardaki tek yanlış bu da değil.

Kararın devamında usulsüz bağış iddiasıyla açılan davada çok sayıda tanığın rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma, haksız mal edinme iddialarında bulunduğu ve 18 Ekim 2024 tarihinde re’sen soruşturma başlatıldığı anlatılıyor. Karar yazısı şöyle devam ediyor: “… örgüt lideri şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden beri yanında bulunan ve kendisine tabi örgüt üyesi şüphelileri İBB Başkanı olduktan sonra Büyükşehir Belediyesi’nin birimlerinin ve iştiraklerinin başına getirdiği…”

4 SAYFA İLE 52 ŞİRKETE KAYYUM

Bir belediye başkanının ekibi ile çalışmasını suç gibi gösteren bu kararda İmamoğlu ve diğer isimlerin, ihaleye fesat karıştırmak, nitelikli dolandırıcılık, rüşvet, irtikâp gibi suçları işledikleri öne sürülüyor.

Buradan kazanılan paranın şirketlere aktarıldığı iddiasını ifade eden hâkim, 2 sayfası şirket isimlerinden oluşan 4 sayfalık bir kararla kayyum atanmasına hükmetti. 24 şirketin idare yetkilerinin tümü kayyuma yani Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) verildi. Şirket sahiplerinin ve yöneticilerinin artık söz hakkı yok.

Hâkim 28 şirkete ise denetim kayyumu atanmasına karar verdi. Yani bu şirketlerin sahipleri ve yöneticilerinin tüm kararları, TMSF denetim kayyumunun onayından geçmek zorunda.

GEREKÇEDE İLGİSİZ SUÇLAMA

Ancak bu kararın gerekçesinde akıl almaz bir bölüm var. Hâkim aynen şöyle yazmış: “Şüpheli şahısların suç örgütü niteliğinden hareket ederek yasadışı bahis sitelerine para nakline aracılık etme ve finansal güvenlik konularında komisyon karşılığı hizmet verdikleri ve suça konu öncül suç kapsamında eylemler ile suçtan elde edilen geliri aklama eylemlerini yukarıda belirtilen şirketlerin faaliyetleri çerçevesinde işlemiş oldukları hususunda kuvvetli tespitin bulunduğu…”

Yasadışı bahisle ilgili hiçbir suçlama olmamasına karşın kararda ‘yasadışı bahis’ öncül suç gibi sunuluyor. Hukukçular bunun kopyala-yapıştır bir karardan kaldığını düşünüyor, çünkü kararın önceki bölümlerinde de yasadışı bahisle ilgili hiçbir suçlama yok. İşte bu kararla; binlerce çalışanı olan, yurtiçi ve yurtdışında yatırımlara sahip, ihracat yapan 52 şirkete kayyum atandı.

‘ŞİRKETLERE ÇÖKÜLÜR’ KAYGISI

Siyasi bir operasyonla şirketlere el konulması, Türkiye’de mal ve ticaret güvenliğine derin darbe indirdi. Üstelik şirketlere çöküleceği kaygısı yaşayanlar da var.

Dilan ve Engin Polat ile uluslararası suç örgütlerine yapılan operasyondan sonra el konulan lüks otomobillerin polis aracı yapılması tartışma konusu olmuştu. Normalde el konulan mal ve taşınmazlar, mahkeme kararı kesinleştikten sonra yani müsadere kararı verildikten sonra TMSF tarafından satılabiliyor ya da tasfiye edilebiliyor. Ancak kanuna geçici bir madde eklendi.

Bu maddede şöyle deniyor: “…Satış ve tasfiye işlemleri, ilgili şirketin yönetim/müdürler kurulu veya malvarlığı değerleri kayyum temsilcileri ya da Tasarruf Mevduatı Sigorta tarafından yerine getirilir.”

Şirketlerine el konulan kişiler geçici maddeye dayanarak şirketlerinin iktidara yakın kişilere satılabileceğini düşünüyor.