Hızlı ve seri kararla bile iyileşmeyen bir yatırım ortamı

"Yatırım ortamının iyileştirilmesi” diye bir klişe var. Yerli ve yabancı yatırımcının önünü açmak, finansmana erişim kolaylaştırmak, bürokratik engelleri azaltmak, süreçleri hızlandırmak ve genel olarak yatırımı teşvik etmek fikrini ifade eder. Bütün bunlar bihakkın yerine getirildiğinde ülkedeki yatırımın seviyesi artacaktır ve dışarıdan daha fazla sermaye gelecektir. Sadece lafta değil, 2001 yılından beri adı bu olan bir kurul da var. Adı, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) ve başkanı da Cumhurbaşkanı Yardımcısı...

Üyeleri şöyle; Adalet Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Ticaret Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı.

Görebildiğim kadarıyla yılda iki kere toplanıyor ve yine görebildiğim kadarıyla bu sene toplantı yapılmamış.

YOİKK’in son eylem planına baktım. Çoğu Adalet Bakanlığı’na havale edilmiş bazı kanunların Meclis’ten geçmesini kararlaştırmışlar. En azından sıkıntının bir numaralı adresinin adalet olduğunu anlamış görünüyorlar.

Kurul üyelerine bakınca, insan böyle kudretli bir kadronun yatırımın önündeki bütün engelleri tek celsede ortadan kaldırması gerektiğini düşünüyor. Zaten hızlı ve seri karar alınan bir yönetim modeli, başkanlık sistemi var. Bu sistem getirilirken devletin şirket gibi kârlı yönetilmesi prensibi de benimsenmişti. Yukarıda tek yetkili bir Cumhurbaşkanı, aşağıda ona bağlı bakanlar, ona bağlı bürokrasi ve hatta ona bağlı STK’lar. Bir yetki daha nasıl bu kadar tartışmasız olabilir. Cumhurbaşkanı da malum; yatırım ve ticareti girişimi destekleyen bir isim. İçeride ve dışarıda iş dünyasından desteğini esirgemiyor.

Sistem eski hımbıl, pısırık, beceriksiz ve köhnemiş parlamenter sistem! değil. Pırıl pırıl, dinamik, hızlı ve seri başkanlık sistemi...

Yatırım ortamı hâlâ neden iyileşmez, anlamak mümkün değil.

Cevabı herkes biliyor.

Yatırıma ihtiyaç ne kadar artıyorsa iktidar yatırım ortamını o kadar kötüleştiriyor, iktidar yatırım ortamını ne kadar kötüleşirse yatırıma ihtiyaç o kadar artıyor. Ne kadar hızlı ve seri karar alınırsa alınsın, bir ülkede hukuki, siyasi ve ekonomik öngörülebilirlik yoksa orada yabancı hatta yerli yatırımcı dönüp de bakmaz. Hatta o hızlı karar almak imtiyazı gün gelir, yatırım ortamının bozan bir faktör haline gelir. Türkiye’nin bugünü gibi...

Yedi yıldır yaşananlar bir yana, sadece 19 Mart’tan bugüne olup bitenler bile yatırım ortamını bozmaya yeter.

Yatırım ortamı sadece yatırımdan ibaret değildir. Sadece bir iktisadi kavram değildir.

Türkiye’de yatırım ortamı kötü de hangi ortam iyi?

Hukuk ortamı... Bilim ortamı... Eğitim ortamı... Teknoloji ortamı... Şeffaflık ve denetim ortamı... Liyakat ve ehliyet ortamı... Etik değerler, dayanışma ve empati ortamı...

Uzatmayalım, genel olarak demokrasi ortamı...

Ortamlarımızın hiçbirinde “ortam” iyi değildir. Hukuktan eğitime, liyakatten şeffaflığa hiçbirinde... Oysa yatırım ortamının iyi olması için hepsinin birden iyi olması şarttır. Atmosferin temiz olması gerekiyor. Bir ülkenin atmosferi de bütün bu ünitelerin hepsinin birden oksijen püskürtmesiyle temiz olur.

Bütün ortamların havasını bile isteye karbondioksitle doldurup sonra da elleri ovuşturarak yatırım ve zenginlik beklemek işe yarasaydı, bunu herkes yapardı. Kimse yapamıyor çünkü olmaz, olamaz. Ne başka bir memlekette, ne de bizde.