Ankara ile Bağdat arasında yeni dönem

Perşembe günü Bağdat'ta gerçekleşen Türkiye-Irak güvenlik zirvesinden sonra yayımlanan ortak sonuç bildirgesi ile iki ülke arasında yeni bir dönemin kapıları açıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ramazan sonrası Irak'a ziyareti ile ikili ilişkilerde "bir sıçrama" sağlanacağının vurgulandığı bildirgede ilişkilerin tüm yönleriyle "stratejik bir çerçeveye" oturtulmasına karar verildi. Bu amaçla terörle mücadele, ticaret, tarım, enerji, su, sağlık ve ulaştırma alanlarında Ortak Daimî Komiteler ihdas ediliyor. Daha önemlisi, PKK'nın Türkiye ve Irak için ortak güvenlik tehdidi olduğunda uzlaşılarak Irak Ulusal Güvenlik Konseyi bu örgütü "yasaklı örgüt" olarak nitelemekte. Bu noktaya gelinmesi için geçtiğimiz aylarda Dışişleri Bakanı Fidan, MİT Başkanı Kalın ve Milli Savunma Bakanı Güler, Iraklı muhataplarıyla yoğun bir çalışma temposu yürüttü. PKK ile mücadele için uzun yıllardır Ankara, Bağdat ile görüşüyor. Geçmişte birçok kez uzlaşmaya varılmıştı. Bu defa PKK ile mücadelede ve ikili işbirliklerinde yeni bir dönem olarak nitelenecek farklı hususun ne olduğu sorusu akla geliyor.

***

İkili ilişkilerde yeni bir döneme geçişte üç hususun öne çıktığını söyleyebilirim:

1- Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde Kasım-Aralık-Ocak aylarında gerçekleşen PKK saldırılarından sonra Ankara, terörle mücadelede başka bir safhaya geçiyor. Bağdat ile ortak harekât merkezi kurulmasının yanı sıra 30-40 km derinliğinde güvenlik koridoru oluşturuyor. Yine Ankara, PKK'ya desteğini kesmesi için KYB ve Bafel Talabani üzerindeki baskısını da artırıyor.

Bu gidişat hem Bağdat'ın Irak genelindeki gücünü artıracak hem de PKK'nın ülke güvenliğini tehdit etmesi engellenecektir.

2- Basra'daki Faw Limanı'ndan Ovaköy'e kadar uzanan (1200 kilometrelik demiryolu ve otoyol) "Kalkınma Yolu" projesi ikili ekonomik ilişkilerde önemli bir "sıçramaya" karşılık geliyor. Bu yolun güvenliği için Metine ve Gara bölgeleri başta olmak üzere Irak'taki PKK varlığının temizlenmesi gerekiyor. Kızıldeniz'deki istikrarsız ve güvensiz ortam düşünüldüğünde bu proje Asya-Avrupa mal aktarımında önem kazanıyor.

3- Son dönemde Irak hükümeti ABD'nin çekilmesi yönündeki gündemini yoğunlaştırdı. Washington'ın Irak'tan çekilmesi Suriye'de de kalmasını imkansız kılacağı için böylesi bir hızlı karar alınması beklenmiyor. Yine de ABD karar alıcılarının önümüzdeki 1-2 yıllık sürede, özellikle Trump'ın başkan seçilmesi durumunda, Irak ve Suriye'den çekilmeyi bir seçenek olarak tartıştıkları medyaya yansıdı.

İşte olası ABD sonrası dönemde ağır İran nüfuzunu dengelemek için de Irak'ın Türkiye ile ilişkileri stratejik düzleme oturtma ihtiyacı bulunuyor.

Bunlara Kuzey Irak'tan petrol sevkiyatının yeniden başlaması başta olmak üzere enerji konusu da eklendiğinde "yeni dönem" tanımlaması netleşmekte.

ABD'nin Irak ve Suriye'den çekilmesinin hem bölge jeopolitiği (İsrail'in güvenliği ve İran'ın nüfuzunun genişlemesi) hem de Türkiye-ABD ikili ilişkileri açısından büyük sonuçlar üretmesi beklenir.

***

7 Ekim sonrası yeni bir Ortadoğu'nun şekillendiği üzerine yazılıp çiziliyor. İsrail'in güvenliğinin ne kadar kırılgan olduğunun ortaya çıktığı bir dönemde ABD'nin Ortadoğu'dan çekilmesi pek mantıklı görünmüyor. Çin ve Rusya'nın ilgi duyduğu bölgeden çekilmek ve yine Irak ve Suriye'yi İran etkisine terk etmek Washington'ın tercih edeceği şeyler olmasa gerek. Körfez'i bırakmayacağı aşikâr olan ABD'nin Irak ve Suriye'de yeniden konumlanması söz konusu olabilir. Bu da iki NATO müttefiki Türkiye ve ABD arasında yeni bir birlikte çalışma iradesini gerektirir.

İsveç'in NATO üyeliği ile F-16'ların satışına verilen onaylardan sonra Fidan ve Kalın'ın gerçekleştirdiği Washington ziyaretleri Türk-Amerikan ilişkilerinde son on yılın en olumlu havasını yansıtmakta. Ankara-Bağdat ile Ankara-Washington arasındaki yeni dönem havası da birbirini destekler mahiyette. Önümüzdeki aylarda daha çok Irak ve Suriye konuşacağız.