Gençlere parmak sallayan AK Parti’nin hikayesi…

Ekrem İmamoğlu’nun hapse atılmasıyla birlikte, Türkiye yıllardır bir türlü çözüm üretemediği özgürlükler, insan hakları ve hukuk meselesini bir kez daha sıcak bir şekilde tartışmaya başladı.

İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla geniş toplum kesimlerinin, özellikle de gençlerin protesto amacıyla meydanlara inmesi, doğal olarak İmamoğlu ekseninde gelişse de esas itibariyle toplum, demokrasinin, hukukun taammüden askıya alınmasına itiraz için meydanlara indi. Çünkü süreç başından itibaren hukuki bir zeminde ilerlemediği için, doğal olarak insanlar bu operasyonu belediye ve İmamoğlu’ndan çok ‘siyaset mühendisliği’ projesinin hayata geçirilişi olarak gördü ve öyle anladı.

Şu ülkenin talihsizliğine bakar mısınız, çok partili hayata geçtiğimiz günden bu yana neredeyse her on yılda bir klasik ve postmodern darbelere maruz kalan Türkiye, ağır-aksak da olsa demokrasiye tutunarak yürümeye çalıştı.

Sonra AK Parti iktidarıyla yeni bir demokrasi iklimine kavuşma umudunu yakalamıştı. Aslında 2011 yılına kadar da hatırı sayılır mesafeler kaydetti. Ama şimdi, ‘tek parti’ dönemi sevdasına kapılan AK Parti iktidarı tarafından ifade hürriyetinden hukuka ve insan haklarına kadar her alanda ülkenin kolu kanadı kırılıyor ve demokrasimiz ağır yaralı…

Doğal olarak hukuku kaybettiğimiz için adeta nefes almakta zorluk çekiyoruz. Emekliler, asgari ücretliler ve alt gelir gruplarından oluşan geniş toplum kesimleri yaşama umutlarını kaybediyor. Kendilerini ifade etmek amacıyla konuşan, ülkenin geleceğine ortak olma umudu taşıyan gençler, gözaltına alınma ve tutuklamalarla susturuldukları için hayallerini ve ülkelerine olan sevdalarını kaybediyorlar.

Maalesef yargıdan eğitime, dış politikadan ekonomiye kadar devletin en hayati kurumları sınırsız bir güç kullanımı adına heba ediliyor.

AK Parti iktidarı epey bir süredir makuliyet çizgisini kaybettiği için çok önemsemeyebilir belki ama son yapılan araştırmalar, AK Parti’nin özellikle genç kuşaklarla bağlarını büyük ölçüde kaybettiğini gösteriyor.

Türkiye’nin en genç ve en eğitimli protestocu profiline ışık tutan Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün “Kim Bu Gençler” anketi, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolara katılan gençlerin yüzde 60’ının “gelecek kaygısı” nedeniyle sokağa çıktığını gösteriyor.

Rapora göre protestocuların yüzde 70,2’si 18-24 yaş arasında, yüzde 24’ü ise 25-34 yaş aralığında yer alıyor. Toplamda yüzde 94,2’si 35 yaşın altında olan eylemciler, Türkiye tarihinin “en genç protestocu kitlesi” olma özelliği taşıyor. Bu kitlenin yüzde 76,5’i üniversite öğrencisi ya da mezunu.

Rapor ayrıca, yüzde 52,9 oranında bir kitlenin “hükümetin anti-demokratik uygulamaları” nedeniyle protesto eylemine katıldıklarını ortaya koyuyor. Raporun çok daha çarpıcı bir sonucu var ki doğrusu son derece endişe verici. “Türkiye’nin en büyük sorunu nedir” şeklindeki soruya, katılımcıların yüzde 54,3'ü "adalet" cevabını veriyor.

Maalesef AK Parti artık milleti ikna etmek yerine, herkesi korkutarak, gerekirse hapse atarak sonuç almaya çalışıyor, daha da kötüsü millet iradesiyle kavga ederek Ekrem İmamoğlu’nu hapse atıyor.

Hukuksuzluklara itiraz eden gençlerle kavga ediyor, meydanlara çıktıkları için onlara karşı orantısız güç kullanıyor, copla ikna edemediklerini gözaltına alıp tutukluyor.

Oysa toplumsal barışı temin etmenin de refah içinde kalkınmayı sağlamanın da bir tek yolu var, demokratik makuliyet ve hukukun üstünlüğü… Bunun dışındaki bütün yollar daha az özgürlük ve fukaralıkla sonuçlanmaya mahkumdur.

Yola çıkarken dillendirdiği hukuk ve daha kaliteli demokrasi vaadini yok sayan AK Parti, bugün otoriter bir zihniyete evrildiği için devlet gücünü de arkasına alarak doğrudan millet iradesine parmak sallamayı siyasi bir gelenek haline getirmiş bulunuyor.

Ama dünyanın bir gerçeği var ki milletle kavga eden, onun iradesini yok sayan hiçbir iktidarın başarı şansı yoktur. Unutmayalım AK Parti, bugüne kadar sağladığı başarılan hiçbirini milletle inatlaşarak yapmadı. Ancak şimdi milletle olan gönül bağlarını kaybettiği için etrafa korku salarak başarılı olabileceği gibi bir hayale kapılmış bulunuyor.

Bu yüzden de ekonomik krizin altında ezilen insanları ikna edemiyor, hayallerini, umutlarını yok ettiği gençleri ikna edemiyor. Elinde sadece devlet rantıyla beslenen imtiyazlı zenginler ve merdiven altı İslamcılar kaldı o kadar…