“İki Kayyum” planından geri dönülmüş

Yazıya doğrudan gireceğim.

Çok önemli isimlerle konuşurken öğrendim:

19 Mart’ta başlayan süreçte “iki kayyum” planı yapılmış.

Birinci kayyum İstanbul Büyükşehir Belediyesi için düşünülmüş.

İkinci kayyum ise CHP’ye...

***

Daha Ekrem İmamoğlu’nun evini polisler bastığı gün, ortada protesto, sokak gösterisi dahi olmadan, İmamoğlu karakoldayken borsanın, kurların alt üst olması, ekonominin ciddi bir şekilde sarsılması bu plana inen ilk darbe olmuş.

(Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın tespitlerine göre) İmamoğlu operasyonu nedeniyle döviz kurunda yüzde 3, ülke risk priminde (CDS) 71 baz puan, 10 yıl vadeli tahvil faizinde 4,5 puan, 1 ay vadeli kur oynaklığında 15 puana ulaşan artışlar görülmüş.

Merkez Bankası dört iş gününde tam 28 milyar dolar (1 trilyon 64 milyar lira) bozdurmak zorunda kalmış. Bu rakam emeklilere iki bayramda verilecek biner liralık ikramiye artışının maliyetinin

tam 44 katı.

Bu da iktidarın enflasyonu düşürme planlarını, makro ekonomik görünümü alt üst etmiş.

Özgür Özel’in boykot çağrıları da ciddi ciddi konuşulmaya başlandı.

***

Daha İmamoğlu karakoldayken yapılan hasar tespitinde, kimsenin savcılığın iddialarıyla ilgilenmediği, hem içeride hem dışarıda “Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimindeki rakibini saf dışı bırakıyor” algısının oluştuğu anlaşılmış.

Avrupa’dan uzun zamandır gelmeyen tepkiler gelmiş.

İktidar profesyonelleri bu algıyı tersine çevirmek için (kamu yayıncılığı yapması gereken TRT’nin de dahil olduğu) topyekûn bir propaganda faaliyeti başlatsa da istenen sonuç alınamamış.

Tersine, İmamoğlu ve CHP’nin desteği günbegün artmış.

İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentlerde gösteri yasağı ilan edildiği halde insanların sokaklara dökülmesi, gösterilerin Çorum, Rize, Trabzon gibi iller de dahil bütün yurt çapına yayılması ise siyasi otoritenin halk desteğini sorgulamasına neden olmuş.

Polisin sert müdahalesine, mahkemelerin tutuklama kararlarına rağmen, sokak gösterilerine katılanların sürekli artması da sorunun polisiye önlemlerle giderilemeyeceğini göstermiş.

***

Hem ekonomik hem siyasal alanda olayın ters teptiğini anlayan iktidar, muhalefetin direnişi sürdüreceğini de gördü, anladı.

İş daha da kötüye gitmesin diye AK Parti’nin ileri gelenleri harekete geçti.

İlk işleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile İstanbul Adliyesi arasındaki doğrudan iletişimin arasına girmeyi denemek oldu.

Yüzde yüz başarılı oldular mı emin değilim.

Ancak kendi aralarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ve CHP’ye kayyum atanması halinde sorunların daha da büyüyebileceği ihtimalini masaya yatırdılar.

Öğrendiğim kadarıyla AK Parti ile CHP arasında da bir trafik gelişti.

O trafik sırasında “İBB’ye de CHP’ye de kayyum atanmayacak” bilgisi verildi.

***

Bu arada sürecin bir başka sürprizi bayram tatilinin dokuz güne çıkarılması oldu. Edindiğim bilgiye göre bu gelişme, AK Parti ve hatta Beştepe’deki birçok üst düzey isim için de sürpriz oldu.

Normalde arada bir ya da 1 buçuk gün olduğunda idari tatil dokuz güne çıkarılıyor. Bu defa tam üç gün idari izin verildi.

Bir kaynağım, ortalık yatışsın diye son dakikada, hem de hiçbir talep olmadığı halde böyle bir karar alındığını ifade etti.

***

Belli ki İmamoğlu’nu ve yakın çalışma arkadaşlarını tutuklamanın Türkiye’ye ekonomik ve siyasi faturası ağır olunca, iktidar İBB’ye ve CHP’ye kayyum atanırsa durumun daha da kötüye gideceğini gördü.

AK Parti ile CHP arasındaki görüşmelerde de CHP’nin kayyum atanması halinde daha da sertleşeceği anlaşıldı ve AK Parti’nin ileri gelenlerinden Beştepe’ye, kayyum planının iptal edilmesi, edilemiyorsa en azından ertelenmesi çağrısı yapıldı.

Kayyumdan “şimdilik” vazgeçilmesi, bayram tatilinin uzatılması gibi adımlar tansiyonu düşürmüş olabilir. Ancak iktidar ilk fırsatta yeniden atağa geçecek gibi görünüyor. Erdoğan’ın “Turpun büyüğü” söylemini devam ettirmesi de bundan olsa gerek.

Yakından izlemekte fayda var!