Bugün size Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla sonuçlanan (19 Mart 2025 06:00 saatleriyle 23 Mart 24:00 saatleri arasında yaşanan) sürecin iktidar ve muhalefet için Z raporunu çıkaracağım.
***
İKTİDAR İÇİN:
1) Otoriterlik görüntüsü pekişti. Valiliklerin açıkladığı “fiili sıkıyönetim” gibi yasaklar, gazetecilere, siyasetçilere yönelik gözaltılar, RTÜK’ün TV kanallarına açıktan yaptığı baskı, polisin göstericilere uyguladığı orantısız şiddet bütün dünya medyasının ön sayfalarındaydı.
2) Sadece Türkiye kamuoyu değil dünya kamuoyu da konuyu bir yargı soruşturması olarak değil, “Tayyip Erdoğan’ın siyasi rakibi hapse atıldı” olarak gördü.
3) İktidarın devlet bürokrasisinden, yargıdan ve kolluk kuvvetlerinden aldığı desteği halktan alamadığı anlaşıldı.
4) İktidarın iki yıldır uyguladığı ekonomik krizden çıkış programında hiç mesafe katedilmediği, ekonomideki kırılganlığın artarak sürdüğü ortaya çıktı. İki yıllık döviz rezervi üç günde eritildi, borsa sarsıldı, döviz kurları Merkez Bankası’nın döviz satışlarına rağmen yükseldi.
5) Yargının Ekrem İmamoğlu ve ekibiyle ilgili iddiaları insanlar tarafından ciddiye alınmadı. İmamoğlu “yolsuzluk” gibi ciddi bir iddiayla tutuklanırken 15 milyona yakın insan “Cumhurbaşkanı adayım İmamoğlu” mesajı verdi. Adalet Bakanı sık sık “yargı bağımsızdır” demek zorunda kaldı. Ancak Yargı bağımsızlığı konusundaki olumsuz imaj daha da pekişti.
6) Gezi olayları zamanında “Yarı çıplak, deri pantolonlu tipler türbanlı bacımıza saldırdılar”, “Camide bira içtiler” gibi konular kullanılmıştı. İktidar ve destekçileri bu defa da “Polise kezzap attılar”, “Camiye saldırdılar” kalıpları üzerinden ilerlemeye çalıştı. Ancak bu provokasyonlar Saraçhane ve değişik illerde sokağa çıkan milyonlar tarafından sahiplenilmedi. Muhalefet provokasyon yaşanmasın diye özel çaba harcadı. İktidarın göstericilere karşı uygulanan orantısız şiddeti meşrulaştırmak için sarıldığı bu gerekçeler de boşa düştü.
7) Olup bitenler iktidarda derin görüş ayrılıklarına neden oldu. AK Parti kadroları Saray’a görüşlerini iletmekten çekinseler de kendi aralarında yaşananların partiye çok zarar verdiğini konuşmaktan çekinmediler.
8) İktidarın DEM Parti’yle yürüttüğü “süreç süreci” de yaşanan gelişmelerden olumsuz etkilendi.
9) “İktidarın seçim sandığından kaçtığı” algısı güçlendi. Hatta muhalefet tabanında iktidarın bundan sonra seçim yapmayacağı, sandığı kaçıracağı yorumları yapılmaya başlandı.
10) İktidar partileri, devletin gücünü kullanarak hala Türkiye’nin en büyük siyasi gücü olduğu imajı yaratmıştı. Bu imaj sarsıldı. AK Parti’nin halk desteğinin artık yüzde 30’dan az olduğu, yüzlerce belediyeyi kaybettiği gerçeği su yüzüne çıktı.
***
MUHALEFET İÇİN:
1) Ekrem İmamoğlu siyasi kariyerinde bir üst seviyeye geçti. Milyonların Cumhurbaşkanı Adayı haline geldi.
2) CHP konsolide oldu. “200 bin üyeyi dahi sandığa getiremezler” diyenler dahi sandığa gitti. CHP üyelerinin yüzde 93’ü sandığa gitti. Mevcut yönetime karşı çıkanlar, hatta Kemal Kılıçdaroğlu dahi oy kullandı. Dayanışma sandıklarına 13,5 milyon
oy atıldı.
3) CHP’de körüklenmeye çalışılan Ekrem İmamoğlu-Mansur Yavaş ayrılığı fiilen bitti. Mansur Yavaş’ın tavrı, İmamoğlu’na açıktan desteği büyük takdir topladı.
4) CHP kadrolarına özgüven geldi. Örgütlenme süreci hızlandı. Üye sayısı 2 milyona yaklaştı.
5) Özgür Özel, Genel Başkanlık’tan liderliğe geçti. 4 günlük performansı takdir topladı. Olağanüstü Kurultay Özel için güç gösterisine
dönüşecek.
6) Muhalefetin tüm renkleri birleşti. Zafer Partisi, İYİ
Parti gibi milliyetçi partiler, İmamoğlu’na ve CHP’ye destek ve dayanışmalarıyla dikkat çekti.
7) Barınacak yer arayan, karınlarını doyurmakta zorlanan yoksul üniversiteli gençlik de imkânı olup yurt dışına çıkmanın yollarını arayan varlıklı gençlik de İmamoğlu etrafında kenetlendi.
“Apolitik” “ilgisiz” diye kategorize edilen Z kuşağı, yeni gençlik hızlı bir politikleşme sürecine girdi.
8) Ekrem İmamoğlu’nun başına gelenler Avrupalı sosyal demokratları ve sol grupları da ayağa kaldırdı. CHP Avrupa’dan uzun zamandır görmediği desteği buldu.
9) İktidarın 15 Temmuz’dan sonra başardığı en önemli unsurlardan biri toplumsal muhalefeti bastırmak ve toplu gösteri ve yürüyüşleri bitirme noktasına getirmek olmuştu. İmamoğlu’nun tutuklanması, toplumsal muhalefete hayat öpücüğü gibi oldu.
10) Muhalefetin korku eşiği yükseldi. Muhalefet saflarında son dört günde en çok İstiklal Marşımızın ilk sözcüğü paylaşıldı: KORKMA
***
Erdoğan, Sezai Karakoç’un “Sürgün Ülkeden Başkentlerin Başkentine” şiirinden sıkça alıntı yapar. O şiirde şu dizeler vardır:
“Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır”
Z Raporundan anlaşılıyor ki son tutuklama kararıyla Erdoğan zafer kazandığını düşünse de İmamoğlu
(geçmişteki Erdoğan gibi) “yenile yenile” büyük bir zafere ilerliyor.