Kader ağlarını örüyor

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “beklendiği gibi” tutuklanıp hapse atıldı. Bekleniyordu çünkü dava süreci böyle bir sonu garanti gören ve garanti eden bir iletişim eşliğinde yürüdü. Zayıf, yetersiz ve delilsiz iddialara rağmen sonucun böyle olacağı baştan belliydi. Siyasi gölge de bu nedenle derinleşti. Cumhurbaşkanlığına aday bir politikacının mahkeme yoluyla engellenmeye çalışılması da zaten dosyayı baştan siyasileştiriyor. Geçmişte denenen ve netice vermeyen örnekleri akla getiriyor.

İmamoğlu, Mart 2019’da ilk kazandığı seçimle yazılan kaderi yaşıyor. Kazandığı anda şimdi içinde bulunduğu yola girmesi kaçınılmazdı. Seçimi iptal edilecekti, icraatları engellenecekti, yardım paralarına bile el konulacaktı. Yetkileri kısıtlanacak, olmadık iftiralar atılacaktı. Diploma! Kimin aklına böyle bir hamle gelebilirdi. Üniversite diplomasının iptaline bile cesaret edilecekti. Akıl alır, akıl almaz ne varsa hepsi olacaktı. En nihayet hapse atılacaktı.

Büyük siyasi yürüyüşlerin kaderi böyle yazılır. Onlara kolaylık olmaz; meşakkatli, zor ve çileli yoldan yürürler. İmamoğlu şimdi o yolun son yokuşuna koyuluyor. Silivri’ye gönderildiği sırada yüz binlerce insan onun için sandık başında oy kullanıyor. Hapishaneye doğru giderken, bir yandan da siyasi kariyerinin en değerli yolunu yürüyor.

O yürüyor da geride ne kalıyor?

Seçimle gelinen en büyük ikinci koltuk olan İstanbul Belediye Başkanlığı’nı tarihî bir oy ve farkla kazanan bir liderin elinden, şehri yönetme yetkisi alınıyor. 16 milyonun şehir yönetimi için kabul ettiği yöntem ve isim bir mahkeme kararıyla görevden el çektiriliyor. Millet onu seçti ama hayır o yönetmeyecek; çünkü böyle karar verildi.

Bir demokrasinin en zayıf anı budur. Seçimle gelen bir politikacının siyaset mühendisliği yoluyla görevden alınmasından daha elim bir hal düşünülemez. Çünkü seçim anlam ifade etmez hale gelirse gerisinin kıymeti yoktur.

İktidar, İmamoğlu’nu hapse göndermekten ne umuyor olabilir? Elbette O’nu siyaseten bitirmek... İmamoğlu, yolsuz ve usulsüz bir adam haline getirtilecek ve milletin gözünden düşecek. Cumhurbaşkanı adayı olamayacak ve hatta o yolsuz görüneceği için muhalefetin kazanma şansı da kalmayacak. İbre yeniden iktidar lehine dönecek. Hayat bayram olacak!..

Söylemeye gerek yok. Bu yanlış bir hesaptır ve üreteceği ağır maliyete rağmen sonuç olabilmesi mümkün değildir. Demokrasiye, hukuk düzenine, toplumun bir arada yaşama duygusuna ve ekonomiye vereceği zarara rağmen hayat bayram olmayacaktır. İmamoğlu’nun hapse gönderilmesi bugünden itibaren arkası kesilmeyecek bir “Ekrem gündemi”ni başlatmıştır. Hem mağdur ve hakkı yenmiş bir belediye reisi ve hem de cumhurbaşkanı adayı olarak kaçınılmaz şekilde gündemin merkezine oturacak. Oyun dışına atılmak istenirken, oyunun en değerli sahnesini elinde tutacak. İstanbul’un gündeminden çıkacak ve hapislik günleri artık ülkenin meselesi olacak.

İyi düşünülmemiş; siyasi ve sosyolojik olarak ters tepen bu hamle, iktidara zarar vermeye devam edecektir. Siyasi bir gücün, mühendislik yoluyla engellenemeyeceğini, su yatağını bulduktan sonra geri akıtılamayacağın en iyi iktidar kadroları bilir. İşlemin bir an önce durdurulması ve İmamoğlu’nun ait olduğu koltuğa dönüşüne izin verilmesi en isabetli yol olacaktır. Hatta ne kadar çabuk, o kadar iyi.