Dün, 19 Mart 2025 günü yaşananlar; İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İmamoğlu’yla bağlantılı bağlantısız 100’ü aşkın ismin gözaltına alınması, hukuken izahı mümkün olmayan bir yanlıştır. Türk demokrasisi için hayırla anılmayacak bir iştir. Bir önceki akşam, 18 Mart’ta İstanbul Üniversitesi’nin gayrı kanuni bir kararla İmamoğlu’nun üniversite diplomasını iptal etmesinden de büyük bir siyasi yanlış yapılmıştır.
Salı akşamı ile Çarşamba sabahı arasındaki 12 saatlik sürenin tamamı akla hayale gelmeyecek yöntem, itham ve iddialarla Ekrem İmamoğlu’nun siyasi tasfiyesi için işlemiştir. Hedef sadece İmamoğlu’nun siyaset dışına itilmesidir. Örgüt liderliği, teröre destek, belediye kurumları, partilerin ittifakı vesaire, lafı güzaftır.
Bu noktayla nasıl gelindi?
İmamoğlu’nun bugün yaşadığı kader 2019’da kazandığı ilk seçimde belli olmuştu. Hak ettiği seçimin iptal edilmesi de kendisine karşı saldırının şiddetinin nereye varabileceğini ilk günden belli etmişti. O andan itibaren, siyasi kumaşı, liderlik enerjisi ve siyasi rekabette oluşturduğu tehdit İmamoğlu’nu kaçınılmaz bir hedef haline getirdi. Hiçbir şey yapmayıp bir köşede otursa bile bugün yaşadıkları başına gelecekti. Önceki akşamdan sabaha 12 saat içinde başına gelenler adım adım varılan bir noktanın finaliydi ve O’nun cumhurbaşkanlığı seçimine ulaşamaması için atılması mukadder adımların sonuncusuydu.
Neden böyle?
Çünkü, Türkiye’de iktidar ve güç sahibi olmanın bedeli var. Tıpkı bir zamanlar, 28 Şubat yıllarında Erdoğan’ın ödediği gibi, bedel ödeme sırası İmamoğlu’nda.
Şimdi O’nun yarışı başlıyor. Zira, iktidarı isteyenin, demokrasiyi ve milli iradeyi sadece seçim günü değil, hergün bitmeyen bir mücadeleyle ayakta tutması gerekiyor. Sandığa ulaşabilmek ve sandıktan çıkabilmek için akla hayale gelmeyecek yeni bir engele hazırlıklı olmak gerekiyor. Kazanmak, ancak bütün halkaları ustalıkla birbirine eklemekle mümkün ve sandık zincirin son halkası.
Centilmenliğin, hakkın, hukukun geçerli olmadığı bir siyasi mücadele düzeni bu…
İmamoğlu şu sıralarda belki hayatının en zor günlerini yaşıyor ama siyasi hayatının en büyük depar imkanı da o zorlukla beraber geliyor. İstanbul’a belediye başkanı olduğu gün başlayan ve dün sabaha kadar büyüyerek devam eden bütün engellerin üstesinden gelmek ve o mücadeleden güçlenerek çıkmak İmamoğlu’nu cezaevi yoluna sokarken aynı anda yeni bir seviyeye de ulaştırdı.
Elbette şimdiden sonrası zor bir yürüyüş olacak…
İtham edilecek, suçlanacak, iktidar bütün gücüyle yüklenecek ve İmamoğlu’yla yol yürüyenler hedef alınacak. Diplomasının dahi iptal edilmesi İBB Belediye Başkanı’nı bekleyen yolun meşakkatini anlatmaya yeter…
Yasaklar, hapisler, darbeler, karalama kampanyaları… Demokrasimizin acılı hikayesinin kilometre taşları hep böyle şeyler oldu. Onca ağır tecrübeden sonra yine dönüp geldiğimiz yer burasıdır. Milletin tercih hakkı her zaman bir siyasi mühendislik planıyla ve bir bahaneyle kısıtlanıyor. Demokrasiden büyük bir parça koparılıyor. Sonra o parçayı yerine yapıştırmak için mücadele başlıyor. Türkiye en değerli yılların böylece kaybediyor. Üstelik, o tecrübenin içinden gelen siyaset eliyle...