Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta “Bu seçim benim için bir final. Bu seçim yasaların verdiği yetkiyle katıldığım son seçimim”sözlerini duyduğumda gayri ihtiyari “yok canım, asla böyle bir şey olmaz”cümlesi döküldü ağzımdan... Ne yalan söyleyeyim cumhurbaşkanının adaylıktan vazgeçebileceğini hayal etmek bile imkansız gibi gözüküyor bana…
Bir kere Erdoğan’ın kullandığı bu ifadeler, “bundan sonra artık cumhurbaşkanı adayı olmayacağım” anlamına gelmiyor.
Bu olsa olsa anketlerde AK Parti açısından sıkıntılı gözüken 31 Mart seçimini takviye niteliği taşıyan şefkatli bir çıkış olabilir. Eğer, özellikle İstanbul adayıMurat Kurum’un hali hazırdaki performans zaafı devam ederse, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçime bir hafta kala seçmenin doğrudan kalbine dokunan daha duygusal konuşmalar yapmak zorunda kalabilir…
Kısacası, Erdoğan ‘bitti’ demeden asla bitmez… İbrahim Tatlıses’in son dönemde popüler olan yeni bir şarkısı var, tıpkı onun gibi bir şey yani:Devamke…
/Yetmez yetmez bana bana yetmez
Bitmez, bitmez böyle bitmez
Böyle bir aşk, böyle sevda
Ben bitti demeden bitmez/
Hemen belirtelim, Erdoğan 2028’de aday olabilmek için anayasa değişikliği dahil bütün yolları deneyecektir. Nitekim Bekir Bozdağ “Meclis’in alacağı bir erken seçim kararıyla” Erdoğan’ın yolunun açılabileceğini söyledi bile…
Kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan güçlü bir siyasi lider. Bütün seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de ne tür argümanları hangi zaman aralığında kullanacağını çok iyi bilebilecek bir özelliğe sahip.
Bütün alanlarda olduğu gibi siyasetin de yazılı olmayan kuralları ve etik değerleri vardır. Her ne kadar siyasi mücadelelerde, zaman zaman maksadı aşan ifadeler kullanılsa da siyasiler genellikle centilmenlik kurallarını korumaya özen gösterirler, en azından geçmişteki siyasi mücadelelerde böyleydi… Çok partili hayata geçtiğimiz günden bu yana yaşanan süreçte, bu tür centilmenlik örneklerini görmek mümkün.
Maalesef bugünkü siyasetçilerimiz açısından, siyasi etik kuralları çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Bu yüzden de siyasi liderler, muarızlarını itibarsızlaştırmak için belli hilelere baş vurmayı kendileri için hak olarak görüyorlar.
Ancak siyasette bazen öylesine kırılgan anlar olur ki etik dışı taktikler, ustalıklar, hatta tehdit niteliği taşıyan söylemler de beklenilen sonucu üretmeyebilir.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son mitinglerinde kullandığı “Biz varsak doğal gaz var, biz yoksak doğal gaz yok” benzeri tehdit ifadeleri de“Bu artık benim son dönemim, beni yalnız bırakmayın” anlamına gelen gönül alıcı sözleri de 31 Mart’ı garantiye alacak doğru bir hamle olmayabilir. Toplumdaki makul çoğunluk, sürekli kendi söylediklerini bile sabahtan akşama tekzip eden bu keskin dilden yorgun düşmüş olabilir.
Unutmayalım, 2019’da tekrarlanan İstanbul seçimi öncesinde Öcalan’ın mektubunun TRT’de okutulması, kardeşinin TRT’de konuşturulması bir işe yaramadığı gibi, seçmeni ters yönde motive ederek AK Parti’ye ilk kez bir hezimet yaşatmıştı.
Sandığa az bir zaman kala 31 Mart hamlelerine bakarak söylemek gerekirse, AK Parti 2019 tecrübesinden ders almış gibi gözükmüyor. Sanki hiçbir şey değişmemiş gibi… Sloganlarda ve söylemlerde aynı kibir ve toplumun belli kesimlerini ötekileştiren dile aynen devam…
AK Parti özellikle İstanbul’daki bu dezavantajlı durumunun farkında olmalı ki 17 bakanını İstanbul’da Murat Kurum’a destek için sahaya sürmüş bulunuyor. Ancak bu aynı zamanda bir zaaf görüntüsü de yaratabilir, “Murat Kurum zayıf kaldı, şu işe bir el atalım” benzeri bir algı oluşturabilir ki buKurum’a zarar verir.
Nitekim bu zaaf görüntüsünü değerlendiren İBB başkanı Ekrem İmamoğlu,“Bu arkadaşlar siyaset yapmaya gelince enflasyon düşecek mi? Öğretmenler atanacak mı? 2023’te millet sizi seçti, gidin memleketin sorunlarını çözmek için çalışın” diyerek karşı hamle yapmakta gecikmedi.