Türkiye’nin siyasi fayda gözetilmeyecek veya “kime yarıyor, kime yazıyor” diye bakılmayacak bir problemi varsa, o da çözüm sürecidir, Kürt meselesidir... Bu her adımı, her safhası değerli bir yoldur. Geldiğimiz son aşamada üzerine daha hassasiyetle titrenmelidir.
Bahaneleri konuşmak vakit kaybıdır, önemli olan hedefe ulaşabilmektir. İktidar bu meseleyi siyasi fayda temelinde yönetse bile sorumluluk sahibi bütün siyasetçilerin, düşünce insanlarının ve toplumun geri durmaması gerekir.
Evet iktidar da biraz temkinli. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürece sahip çıkmakla birlikte kendisine ayırdığı güvenli, ihtiyatlı siyasi alanı da terk etmiyor. “Uzattığımız elin havada bırakılması, ısırılması halinde daima demir yumruğumuzu hazır tutuyoruz” sözü böyle bir ihtiyatın ifadesi. Milliyetçi seçmenine çözümü anlatmak yerine, şahin sözlerle kendisini o tabana yakın yerde tutmayı tercih ediyor. Bir yandan detayları çok kurcalanmadan bir çözüm istiyor elbette ama öte yandan bunun seçimde kendisine fatura çıkarıp çıkarmayacağı kaygısını da atabilmiş değil. Ortağı MHP’nin sınırsız desteğine rağmen önceki çözüm sürecinde olduğu kadar aktif değil ve coşkusuz duruyor.
Buna rağmen ülkenin omuzlarından böylesine ağır bir yükün atılması için herkesin sürece sahip çıkması lazım. PKK silah bırakıp kendini kapatacaksa artık “İktidara yarar mı yaramaz mı?” sorusu tamamen anlamsızdır. Öcalan’ın sadece kendisinin kurduğu örgütü değil, kendisinin geliştirdiği paradigmayı yıkarak “şiddet döneminin tamamen bittiği”ni ilan ettiği noktadayız. Bu yaklaşım ülkenin geleceğine yönelik bir kazanım imkanını vadediyor. PKK çağrıya uydu ve daha da fazla uyacak ama uymasa bile Öcalan, Kürt halkı adına şiddet yapma fikrini bitirerek PKK ve benzeri girişimlerin altındaki halıyı çekti. Asıl değerli olan budur.
Yine de bir süreç var ve geçmiş tecrübelerimizle bir yol kazası endişesini gözardı etmiyoruz.
Önceki süreçte (2013-2015 yılları) bir tür tümevarım yöntemi uygulanmıştı. İktidar, adımları birer birer atarak çözüme ulaşmayı hedeflemişti. Ne var ki Suriye’de PKK için doğan fırsat süreci akamete uğrattı. Bugün ise tümdengelim yöntemi var. Önce ve mutlaka, hiçbir teminata bağlı olmaksızın PKK kendini lağvedecek. Örülecek ne varsa bunun peşine örülecek. Mesela, Bahçeli’nin en baştan ilan ettiği Öcalan’a umut hakkı gibi.
Sürecin ayrıntıları iyi gizlendi ama bazı şeyleri tahmin etmesi güç değil. Mesela, vatandaşlık tanımı dahil Kürtlerin kültürel haklarına dair bazı zaruri adımlar atılacak. Üzerinde ne kadar çalışıldı bilmiyoruz ama PKK’lıların Kandil’den nerelere dağıtılacağı konusu da gündeme gelecek. Buna bağlı olarak belki bir af...
Hem terör seçeneğini bitirecek hem de Kürt meselesinin halline imkan sağlayacak bütün detayları cesaretle tatbik etmek geriyor. Zira, yakalanan fırsat heba edilemeyecek kadar önemlidir.
Sürecin bir parçası da Suriye’deki siyasi Kürt varlığı... Öcalan silah bırakma çağrısına isim vererek PYD/YPG’yi dahil etmedi. İktidar ise, pakete bu örgütlerin de dahil olduğunu, olmazsa maksadın gerçekleşemeyeceğini söylüyor. Yine de milliyetçi seçmene hitap eden iddialı laflara takılmayalım. Bir orta yol mutlaka bulunacaktır. Mesela, SDG içindeki PKK unsurlarının ayrılması gibi. Kaldı ki Türkiye’nin Suriye üzerindeki gücü hâlâ çözümü kolaylaştıracak bir imkandır. Bazı adımları atmak için Suriye’nin yapılanması gibi çok uzun bir süreç bahane edilirse fırsat kaçar, işimize karışan da çok olur.
Bahanelerle yavaşlamaya sebebiyet verilmemelidir. İktidar cesur olmalı, bakan ve parti yöneticileri ekranlara çıkıp konuşmalıdır. Artık ima yoluyla mesaj verme aşaması geçildi.
Ne olursa olsun yolun yarıdan fazlası geride bırakıldı. Hiçbir şey de çözümden daha değerli olamaz.
İktidarın ülkeye kazandıracağı en büyük eser barışı sağlamak ve kardeşliği bir daha bozulmayacak şekilde tesis etmektir. Erdoğan’ın siyasi hatırası için de bundan değerli bir parça olamaz.
Demir tavında dövülür, lafı bugünler için.