‘Süreç’ tahmin edemeyeceğimiz kadar hızlı ve oldukça şaşırtıcı şekilde ilerliyor.
Asla olmaz dediklerimiz oluyor.
Bahçeli'nin geçen yıl 1 Ekim’de TBMM’nin açıldığı gün DEM Parti sıralarına gidip elini uzatmasından beş ay sonra Öcalan, PKK’ya silah bırakma ve kendisini feshetme çağrısı yaptı.
PKK, şartlı da olsa “Evet” dedi.
Selahattin Demirtaş ise Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan’ı kastederek, “Üç liderin başarılı olabilmesi için elimden gelenin fazlasını yapacağım” dedi ve sürece destek verdi.
Bahçeli, Öcalan’ın açıklamasını “baştan sona önemli ve değerli”, Kandil’in karşılığını “memnuniyet verici” bulduğunu söyledi.
MHP lideri ülkenin en kritik meselesine hasta yatağından telefon diplomasisiyle müdahale ediyor.
Hem İmralı açıklamasının yapıldığı gün DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ı hem de cezaevindeki Demirtaş’ı arayıp kutladı.
Dün öğrendim ki Bahçeli, Bakırhan’la birlikte salonda bulunan eski Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü de aramış ve “Umarım her şey güzel geçecek” demiş.
Şu günlerde tedavi gören Türk, doktorların “Gitme” şeklindeki uyarılarına rağmen İmralı’ya gitti. Süreçte rol alarak, açıklamanın Kürtçesini okumayı kabul etti.
Türk, Kürt sorununda çözüm için Türkiye’nin PYD ile Suriye arasında arabuluculuk yapması, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve Kürtçe’nin kendini özgürce geliştirmesi gerektiğini savunuyor. Pazarlık iddiasını reddederek, “Bunlar pazarlık konusu yapılacak şeyler değil, atılması gereken adımlardır” diyor.
Bundan sonra ne olacak Ahmet Bey?
Kongrenin (PKK kongresi) toplanması ve kararın alınması önemli. Kongrenin toplanması hukuki olarak bir zemin yaratılması anlamına gelir. Kongre toplanmadan “Efendim uyuyoruz” demek yetmiyor. Kongrenin kendisini feshetmesi lazım. Bundan sonra tarihi Türk ve Kürt kardeşliği ve dostluğunu pekiştirmeye yönelik adımların atılması gerekiyor. Ben olsam Suriye’de Kürtlerle yönetim ortasında arabuluculuk yaparım. Orada demokratik bir sistemin oluşmasına katkı sunarım. Çünkü orada problem ortaya çıktığı zaman yine sıkıntılı durumlar yaşanabilir. Türkiye’nin gerçekten kucaklayıcı bir siyaset izleyip izlemeyeceği konusunda beklentiler var. Türkiye kucaklayıcı bir siyaset izlerse bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğini pekiştirmiş olur ve Ortadoğu’nun en güçlü devleti olur. Ortadoğu’ya demokrasi ihraç eder. Suriye’de demokratik değerler etrafında herkesin buluşacağı bir yönetim anlayışını gerçekleştirmek lazım. Kürdün seçimlere girdiği demokratik bir anayasa… Bu konularda Türkiye sürece katkı sunabilir.
Sırrı Süreyya Önder, açıklamadan sonra Öcalan’a atfen “Silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” notunu aktardı. Bu cümleden ne anlamalıyız?
Burada demokrasi adına bazı adımların atılması, bazı düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Nedir bunlar?
Toplumu rahatlatacak şeyler. Bugün binlerce insan haksız ve hukuksuz yere cezaevinde yatıyor. Kürt dilinin özgürce kendisini geliştirebileceği bir ortamın hazırlanması gerekiyor. Çok kültürlü bir Türkiye’nin oluşması konusunda… Bazıları pazarlık diyor. Bunlar pazarlık konusu yapılacak şeyler değil, olması gerekendir, atılması gereken adımlardır.
O not neden metinde değildi de ayrıca ifade edildi?
Herhalde “Biz metni hazırlamışız, bunu ilave edemeyiz” deyince Öcalan da dedi ki “Bu önemlidir, mutlaka bilinmesi gereklidir.”
“Edemeyiz” diyen devlet görevlileri mi?
Başka kim olacak?
Bir de görüntü çekilmiş.
Evet ama biz 50 tane resim çektik; tek tek, ikili.
Video sizinle paylaşılmadı değil mi?
Yok, paylaşılmadı.
Bir daha İmralı’ya gidecek misiniz?
İmkan olursa elbette giderim.
Öcalan’la kaç yıl aradan sonra görüştünüz?
1992-93’te görüşmüştük.
İzleniminiz nedir?
Biz altı ay hücrelerde kaldık; isimleri unutuyorduk. Öcalan, 50 yıl önceki isimleri, arkadaşları, yaşananları, hepsini tek tek hatırlıyor; bu kadar bir zeka. Hani kim var kim yok, falan köy, falan aile, bunları bile sordu bana. O kadar ki, isimleri unutmuyor. Hafızası çok güçlü.
Bahçe ile görüştünüz mü?
Bahçeli açıklamadan sonra Tuncer Bakırhan ve beni aradı. Çok güzel olduğunu, teşekkür ettiğini söyledi. “Umuyoruz her şey güzel geçecek, bu konuda çok mutlu oldum” dedi.
Ne hissediyordunuz?
Ne hissettiğimiz önemli değil. Sürecin doğru gittiği konusunda çabalarımızın gösterilmesi gerekiyor. Siyasi partileriyle, sivil toplum örgütleriyle, demokrasi güçleriyle toplumu hazırlamak lazım. Türkün Kürde, Kürdün Türke ihtiyacı var. Böyle bir mantıkla herkesin hareket etmesi gerekir.
Kent Uzlaşısı suç, Apo ile uzlaşı değil…
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkındaki iddianame kabul edildi.
Özer’in emniyet, savcılık ve hakimlik sorgularında yöneltilmeyen bir suçlama iddianameye girdi: kent uzlaşısı.
31 Mart seçimlerinde CHP’nin başta İstanbul olmak üzere bazı il ve ilçelerde DEM Parti ile yaptığı işbirliği iddianamede PKK/KCK terör örgütünün faaliyeti görülüyor. Dayanak olarak PKK’lı Hülya Oran, Cemil Bayık ve Mustafa Karasu’nun yorumları gösteriliyor.
Kent uzlaşısı formülünün PKK yönetimi tarafından yapıldığı iddia edilerek, batı illerinde Kürtlerin yerel yönetimlere katılması terör suçu gibi değerlendiriliyor.
İddianamede şöyle deniyor:
“Kent uzlaşısı teorisinin terör örgütü yönetimince yapıldığı, doğu illerinde yerel yönetimlerin kazanılarak özerklik sisteminin kurulması, batı illerinde Kürt nüfusunu özerkliğe benzer bir sistemle yerel yönetimlere dahil edilmesi çerçevesinde oluşturulduğu ve adına kent uzlaşısı denildiği; batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak aday karşılığında meclislerde kota elde edilmesi sonucu kararlarda söz sahibi, yerel yönetimlerde yer almalarının ve denge olmalarının amaçlandığı…”
Kent uzlaşısının ‘DEM Parti üstü bir örgütlenme sistemi’ olduğu, doğuda Demokratik Bölgeler Partisi ve batıda HDK tarafından yönetildiği iddia ediliyor.
Ahmet Özer gibi İstanbul’da bir kısım belediye başkanı, iki başkan yardımcısı ve yedi belediye meclis üyesinin PKK tarafından verilen talimatla kent uzlaşısı kapsamında seçilerek, göreve başladıkları iddia ediliyor.
İddianamede şu not düşülüyor:
“Terör örgütünün metropol illerde etkinliğini arttırma amacını haiz kent uzlaşısı faaliyetinin tüm unsur ve mensuplarıyla deşifre edilmesi için soruşturmalarımız derinleştirilerek devam etmektedir.”
Açıkça yazmasa da soruşturmanın İmamoğlu’na genişletildiği anlaşılıyor. Kent uzlaşısı terör faaliyeti olarak görülüp soruşturulurken, aynı anda iktidar İmralı’da Apo ile uzlaşıyor.
DEM Partili CHP ile uzlaşınca örgütlü suç…
AK Parti ile uzlaşınca ‘barış’ oluyor.
4753 HDK’lı tutuklanacak mı?
Bir davranış iktidar yanlıları için temel hak, muhalifler için suç olabiliyor.
Örnek mi istiyorsunuz?
27 Şubat Perşembe günü iki gelişme birden oldu.
Sabah gazeteci Nevin Mengü, PYD’li Salih Müslüm ile yaptığı söyleşiden ötürü örgüt propagandasından 15 ay hapse çarptırıldı.
Aynı gün saat 17’de Öcalan’ın mesajı tüm televizyonlarda, Van ve Diyarbakır meydanlarında canlı yayınlandı.
Öcalan’ın İmralı fotoğrafı paylaşıldı.
Mengü’yü evinden gözaltına aldıran savcılık, Öcalan’ın mesajı için kılını kıpırdatmadı.
Mengü’nün günahı neydi kardeşim?
PKK’nın lideriyle değil, üyesiyle görüşmek mi?
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, dört aydır cezaevinde. PKK üyeliğinden yargılanıyor. Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal ile 2015 yılında 14 kez görüşmekle suçlanıyor. Görüşmenin içeriği belirsiz.
Diğer taraftan, Öcalan’ın mektupları Kandil’e ve Avrupa’daki PKK’lılara gönderilmiş. İmralı’dan başka yolla çıkması mümkün olmadığına göre devlet ‘yardımcı’ olmuş.
Özer’in suçu Kartal’la sohbet etmek mi?
Öcalan’ın Umut Hakkı ya da afla serbest bırakılması tartışılırken, geçen ay PKK ile hiçbir ilişkisi olmayan 30 gazeteci, aktivist ve siyasetçi Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturmasında tutuklandı.
Görünen o ki, daha binlercesi bu sürece bağlı olarak cezaevine girebilir.
Soruşturma evrakına göre:
2022 yılında HDK’nın İstanbul’daki merkez binasında yapılan aramada bir liste bulanıyor. Listede 1640’ı İstanbul’dan, toplam 4753 kişinin adı geçiyor.
Dosya Ankara’ya gönderiliyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2023’te soruşturma başlatıyor. HDK’nın Öcalan’ın talimatıyla 2011’de kurulduğu, Yargıtay’ın 2019 yılındaki bir kararıyla terör örgütü sayılan Demokratik Toplum Kongresi’nin devamı olduğu savunuluyor. Yani, aslında HDK’nın terör örgütü olduğuna dair bir mahkeme kararı bulunmuyor.
TBMM’ye alternatif bir meclis olarak yapılandığı, meclislerinin KCK sözleşmesiyle benzerlik gösterdiği öne sürülüyor. Bileşenlerinin Halkların Birleşik Devrim Hareketi adlı yasadışı örgütün legal yapılanmaları olduğu, HDK’nın “legal görünümlü eylemlerle yasadışı örgütlerin faaliyetlerini meşru gösterdiği” savunuluyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, adresi İstanbul’da olan 1640 şüphelinin dosyasını yetkisizlik kararıyla 1 Nisan 2024’te İstanbul’a gönderdi. Ancak bu dosya Akın Gürlek başsavcılığa atandıktan sonra açıldı.
Geçen 18 Şubat’ta 10 ilde operasyon yapıldı.
Yaklaşık 60 kişi gözaltına alındı.
30’u tutuklandı.
İçlerinde eski Emek Partisi lideri Ercüment Akdeniz, müzisyen Pınar Aydınlar, gazeteciler Elif Akgül ve Yıldız Tar ile siyasetçi Ahmet Saymadi de yer alıyor.
Tutuklananların hiçbiri şiddete bulaşmış ve terör propagandası yapmış değil. Saymadi, HDK’den gözaltına alınıp Gezi Parkı’ndan sorgulandı.
Türkiye çapında 4753 şüpheliden söz ediliyor.
Öcalan, serbest bırakılırken 4753 HDK’liye mahsus cezaevi mi kurulacak?