Zafer Partisi liderinin; İstanbul’daki CHP’li belediye başkanlarının, belediye başkan yardımcılarının, belediye meclisi üyelerinin; gazetecilerin, yazarların, sanatçıların, sendikacıların tutuklanmasından sonra, aralarında yine siyasetçilerin, gazetecilerin, yazarların, sanatçıların da olduğu, “Halkların Demokratik Kongresi” üyesi otuz kişi tutuklandı.
Böylece bir süredir devam eden tutuklama furyasında tutuklananların sayısı kırk sekiz kişiyi buldu!
Bu gelişmelere paralel olarak CHP’nin cumhurbaşkanı aday adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki hukuka aykırı kumpas davalarının sayısı da arttı. Ekrem İmamoğlu hakkında, siyaset yasağı ve hapis cezası talebiyle beş farklı iddianame hazırlandı, talep edilen hapis cezası yaklaşık yirmi beş yılı buldu!
Son olarak Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diploması bile soruşturma konusu oldu!
Özetle, seçimlerin özgür ve serbest olmaktan çıkartılması, muhalefetin cumhurbaşkanı adaylarının iktidar tarafından belirlenmesi ve seçimlerin İran’da olduğu gibi göstermelik bir hale getirilmesi yönündeki operasyon devam ediyor!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de ifade ettiği gibi bu bir sivil darbedir!
Muhalefetin kendi cumhurbaşkanı adayını belirleyemediği bir ortamda serbest ve özgür bir seçimden söz edilemez!
***
Cumhuriyet ve demokrasi, halkın egemenliğine dayalı yönetim biçimidir. Ancak halkın egemen olabilmesi altı koşula bağlıdır:
1) Çok partili serbest ve özgür seçim.
2) Yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı.
3) Düşünceyi ifade, yayma, yayınlama, örgütlenme özgürlüğü.
4) Laiklik.
5) Ekonomik ve sosyal adalet.
6) Nitelikli temel eğitim seviyesi.
Bu koşullar anayasa tarafından güvence altına alınmıştır ve bu koşulların birisi veya birkaçı değil, tamamı yerine getirilirse, demokrasinin ve cumhuriyetin varlığından söz edilebilir.
Ekonomik ve sosyal adalet, farklı boyutlarda da olsa, her iktidar döneminde sorun oldu.
AKP iktidarında ise, özellikle 2007 yılından sonra, yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı; düşünceyi ifade, yayma, örgütlenme özgürlüğü; laiklik; nitelikli temel eğitim büyük bir darbe yedi; anayasa kronik biçimde ihlal edildi.
AKP döneminde serbest ve özgür seçimler ise, 2017 anayasa referandumunun olağanüstü hal baskısı altında yapılması ve mühürsüz oy pusulalarının hukuka aykırı biçimde geçerli sayılmasıyla; 2019 yılında da İstanbul Belediye seçimlerinin hukuka aykırı biçimde iptal edilmesiyle darbe yedi.
2023, 2024 ve 2025 yıllarında da, muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kumpas “davalarıyla” iktidar tarafından belirlenmeye çalışılmasıyla, serbest ve özgür seçim ilkesi rafa kaldırıldı.
Bu süreç, 2023 yılı cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinden önce Ekrem İmamoğlu’na yönelik “ahmak davası” ve siyaset yasağı talebiyle başladı; bu “dava”, seçimleri daha sonra kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesinde etkili oldu.
2024 yılı belediye seçimlerinde CHP’nin birinci parti olmasından sonra gündeme gelen erken seçim talepleriyle birlikte, Ekrem İmamoğlu hakkında, cumhurbaşkanı adaylığını önlemeye yönelik birçok başka kumpas “davası” devreye girdi.
***
Bir siyasi parti iktidardaki meşruiyetini, önce serbest ve özgür seçimlerden, seçildikten sonra da anayasaya bağlı kalmasından alır. Bu, anayasanın ve siyasi partiler yasasının zorunlu kıldığı, tartışılmaz mutlak bir gerçektir.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayını önseçimle belirlemesi yönteminin doğru olup olmadığıyla veya önseçimde tek adayın olmasıyla ilgili tartışma, yaşanan olağanüstü koşullar dikkate alınarak, geride bırakılmalıdır.
Yüzde ellinin üzerinde oy alınmadan seçimin kazanılamayacağı gerçeği de ortadayken, kazanabilecek bir aday olan ve cumhurbaşkanı adaylığı önseçimine girme başvurusunu yapan Ekrem İmamoğlu’na destek verilmelidir.
CHP’deki önseçim artık, önseçim olmanın ötesinde, CHP üyelerinin ve örgütünün, demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıkma, faşizme karşı direnme eylemidir!