AK Parti iktidarı süreç içinde devleti bir parti devlete dönüştürdü.
Kuvvetler ayrılığı ilkesini, yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı tek elde toplayarak fiilen ortadan kaldırdı.
Bağımsız ve özerk olması gereken anayasal kurumları da kontrolü altına aldı.
Bütün yetki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın elinde toplandı.
Bu durumun verdiği rahatlıkla şimdi de muhalefeti kendine göre düzenlemeye yöneldi.
Önümüzdeki seçimleri de kazanıp iktidarını sürdürmek isteyen AK Parti rakibini kendisi belirlemek istiyor.
Öncelikli hedefi CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacağı belli olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakmak.
Cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemek.
Bu amaçla İmamoğlu’na karşı 5 dava açıldı.
Hepsinde de İmamoğlu’na siyasi yasak isteniyor.
İktidar bununla da yetinmeyip İmamoğlu’na bir de diploma soruşturması açtı.
İmamoğlu’nun Kıbrıs Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne geçişinin yasal olmadığı iddiasıyla bu fakülteden aldığı diplomayı iptal ettirme peşinde.
Yargı kararıyla veya diplomayı iptal ettirecek bir kararla İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını önlemeye kararlı görünüyor.
Açılan davalar da diploma soruşturması da siyasi kararlar.
İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden aldığı diplomayı YÖK onaylamış, kabul etmiş.
İmamoğlu bu diplomayla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) başvurmuş kısa dönem askerlik yapmış, TSK da bu diplomayı kabul etmiş.
Siyasete giren İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanlığı için aynı diplomayla başvurup aday olmuş, seçilmiş. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da bu diplomayı kabul etmiş.
Daha sonra aynı diplomayla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na iki kez aday olmuş ve seçilmiş. YSK diplomayı yine kabul etmiş.
İmamoğlu’nun diplomasına 31 yıl itiraz eden olmamış.
Ne zaman ki CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığı gündeme gelmiş, işte o zaman iktidar diplomaya itiraz edip soruşturma açtırmış.
Bu tam da parti devlette olabilecek bir soruşturma.
Demokratik, hukuk devletlerinde bu tür yasal dayanaktan yoksun girişimlere yer yoktur.
Seçimi kaybedeceğini anlayan iktidarın yapmaya çalıştığı güçlü rakiplerini yasaklayarak devre dışı bırakmaktır.
Devlet gücüyle muhalefeti sindirmektir.
CHP’nin iktidarın bu kuşatmasını yarması gerekir.
Bunun için yapması gerekin demokrasiye, laik hukuk devletine inanan tüm muhalefet partilerini bir araya getirmek ve halkı örgütlemektir.
CHP bu kuşatmayı ancak bir önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdtaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü” gibi etkili bir çıkışla yarabilir.
Halkla birlikte, demokratik yoldan, örgütlü bir muhalefet yaparak iktidarın hukuki dayanaktan yoksun kararlarını etkisiz kılabilir.
Aksi halde Türkiye seçimlerin de göstermelik olduğu bir ülke haline gelir.
Türkiye’de yeniden demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin inşa edilmesi için öncelikle CHP başta olmak üzere muhalefetin halkın desteğini arkasına alarak bu kuşatmayı kırması gereklidir.