Barış mı, Putin’e can simidi mi?

Ukrayna toprakları bir süredir Rusya’nın işgali altındadır ve Rusya ile Ukrayna arasında savaşa yol açan işgal girişimi devam etmektedir. 11 yıldır Kırım, 2022’den beri de Ukrayna’nın doğu bölgeleri işgale edilmiş durumdadır. Rusya Devlet Başkanı Putin, 2022’de saldırı emrini verdiği zaman yaptığı açıklamada bugün sahip olduğu toprakların Sovyetler döneminde Ukrayna’ya verilmesinin de bu ülkenin bağımsızlığının da tarihi bir hata olduğunu söylemişti. Putin’e göre Ukrayna’nın tamamı Rusya’nın olmalıdır.

Ukrayna’nın NATO üyesi olma potansiyeli veya AB ile yakınlaşması gibi ihtimaller Rusya için birer bahaneydi. Hiçbir gerekçe olmasa bile Rusya için bu ülkeyi işgal etmek ve kendi topraklarına katmak açık bir hedefti. Zaten Putin’in de gizlisi saklısı yoktur.

Nitekim bu maksatla bir işgal harekatı başlattı ve çok kısa bir sürede -hatta üç gün içinde- Kiev’e e ulaşarak bu ülkeyi yutmayı hesapladı. ABD ve Avrupa, akıllıca davranıp Ukrayna’nın yanında saf tutarak, bütün dünyanın dahi bir lider zannettiği Putin’in planlarını kolaylıkla bozdu. Sonuç Rusya için fiyasko oldu; Putin, Ukrayna’yı işgal edemedi. İşgali, ağır askeri ve ekonomik kayıplar verme pahasına sürdürüyor ve askeri başarısızlıktan sonra sık sık nükleer gücünden bahsederek kendi kendine moral vermeye çalışıyor.

Rusya, bir “süper güç” olarak başlattığı Ukrayna işgalinin sonunda artık süper güç değildir. Sadece iki sene içinde hem Ukrayna’da hem de Suriye’de kaybetti, küresel denklemde zayıfladı ve dünya ikinciliğini Çin’e bırakmak zorunda kaldı. Otokrat, bencil ve bu yüzden de dünyayı okumakta yetersiz kalan Putin’in yayılmacı hevesinin faturası ülkesi için ağır oldu. Kızılordu’nun korkutucu imajı yıkıldı ve en avantajlı alanı savunma sanayiinin aslında hiç iyi çalışmadığı anlaşıldı.

Yeni ABD Başkanı Trump, işte bu noktada Putin’e rüyasında göremeyeceği bir hediye veriyor. O’na can simidi uzatıyor. Trump’ın seçimi kazanmasına -bir kez daha- en çok sevinen ülkenin Rusya olması bu yüzden anlaşılabilir bir şey.

Barışa kim hayır diyebilir? ABD’nin küresel otoritesi Rusya ile Ukrayna arasında barışı sağlayabilirse buna kim karşı çıkabilir? Dünya için bundan daha iyi bir haber olamaz.

Ancak, karakter ve siyasi kişilik olarak Putin’den farkı olmayan Trump’ın yapacağı barış; şimdiden de anlaşıldığı kadarıyla Rusya’nın işgal girişimini yargılamayan ve kazandığını onun yanına kâr sayan bir oldu-bittiden ibaret kalacaktır. Trump gerçek bir barış yapamaz çünkü hukuk duygusu taşımıyor, kimin haklı olduğuyla asla ilgilenmiyor ve empatiden nasipsizdir. Gazze için neler düşündüğü ve ne kadar gerçeklerden kopuk olduğu ortada…

ABD Başkanı’nın Rusya-Ukrayna barışına dair söylediklerinin tamamı; Zelenski’nin oy oranının düştüğü gibi dedikodular dahil, Putin’in ona telefonda söylediklerinden ibarettir. Trump daha baştan tarafını belli etmiştir ve öyle görünüyor ki bu Ukrayna halkının tarafı değildir. Dolayısıyla, barış için iyi bir başlangıç yaptığı söylenemez.

Bununla birlikte barış kesinlikle gereklidir ve kalıcı gerçek bir barış için Ukrayna’nın arkasındaki ABD- Avrupa gücü süresiz olarak garanti edilmek zorundadır. Aksi takdirde Rusya’nın yeniden saldırması için küçük bir bahane yeterli olur. Rusya, kendi başına açtığı bu beladan ucuz kurtulmamalı ve mutlaka savaş tazminatı ödemelidir. Ayrıca, daha masaya oturmadan ABD yönetiminin, Kırım, Donbass gibi işgal bölgelerinin Rusya’ya hediye ederek Ukrayna’yı diplomatik olarak savunmasız hal getiren tutumu bir veri olarak kabul edilmemelidir. İşgal toprakları hemen verilecekse müzakereye ne gerek var?

Trump’ın zorla, baskıyla ya da Putin’le kişisel alışverişinin hatırına savaşı durdurması, Rusya’ya soluklanma imkanı tanımaktan başka bir işe yaramaz ve çok geçmeden dünya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini canlı yayında izler. Trump da dahil…