Eleştiriye tahammül

İktidarın eleştiriye tahammülünü kalmadı.

Her eleştiriye soruşturmayla karşılık vermesinden bu anlaşılıyor.

Oysa demokrasi tahammül rejimidir.

Demokrasilerde muhalefet iktidarı, iktidar muhalefeti eleştirir.

Vatandaşlar da iktidarı veya muhalefeti eleştirirler.

Sendikalar, dernekler, meslek örgütleri, diğer sivil toplum kuruluşları da eleştirilerini ve önerilerini dile getirirler.

Eleştirilere tahammül etmek, önerileri değerlendirmek gerekir.

Bütün bunlar demokrasinin doğasında vardır.

Ancak iktidar artık eleştiri istemiyor.

Son olarak Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği’ne (TÜSİAD) soruşturma açıldı.

TÜSİAD’ın 4 bin 500 üyesi var.

İstihdamın yüzde 57’sini, ihracatın yüzde 80’ni TÜSİAD üyesi şirketler sağlıyor.

TÜSİAD ve benzeri büyük sermaye kuruluşları iktidarlarla her zaman iyi geçinmeye çalışırlar.

Karşı karşıya gelmek istemezler.

Ancak ülkenin gidişini kendileri açısından da sorunlu gördükleri zaman eleştiri ve önerilerde bulunurlar.

AK Parti iktidarına uzun süre destek veren TÜSİAD, son genel kurul toplantısında bazı eleştirilerde bulundu ve önerilerini dile getirdi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Arif Aras bazı saptamalar yaptı, eleştirilerde bulundu, önerilerini dile getirdi.

Bolu Kartaltepe’deki yangın faciasında 78 kişinin hayatını kaybetmesine karşın hâlâ sorumluların ortaya çıkarılamadığını söyledi.

İliç’teki madende yaşanan toprak kaymasında, denetlemeye yetkili görevlilerinin gündeme gelmediğini ifade etti.

İhalelerde ve kredilerde eşitlik ilkesinin uygulanmasını istedi.

Milli eğitimin tarikatların elinden kurtarılması gerektiğini söyledi.

İsim vermeden Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın cezaevinde olmasını eleştirdi.

Bunlar ana muhalefet partisi CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin de her zaman eleştirdikleri konular.

Bu ifadelerde “gerçeğe aykırı beyan”, “yargıyı etkilemek” gibi bir nitelik ve amaç olmadığı da ortada.

İktidar sözcüleri bu ifadelere yanıtlarını verebilirdi.

Yanıt vermek yerine soruşturma açmayı tercih etti.

Oysa Anayasa’nın 26. maddesiyle düzenlenen, Türkiye’de ifade özgürlüğünü güvence altına alan hüküm çok açık:

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”

Anayasa’nın bu hükmüne karşın TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Aras’a eleştiri ve önerilerde bulundu diye soruşturma açılması bir baskıdır.

İktidarın “konuşan Türkiye” istemediğini gösterir.

Bu soruşturmalar, gözaltılar, tutuklamalar ve tutuklu yargılamaların esas hale getirilmesi Türkiye’yi hukuk devletinden hızla uzaklaştırdığı gibi dış dünyadaki konumunu da sarsıyor.

Türkiye’yi insan haklarına dayanan, demokratik, laik, hukuk devletlerinin oluşturduğu çağdaş ülkeler liginden iyice düşürüyor.