TÜSİAD Başkanı Orhan Tuna ve YİK Başkanı Ömer Aras birer konuşma yaptılar. Eleştiri ve uyarıları önemliydi. Niye önemli? Çünkü TÜSİAD, kabaca, enerji hariç dış ticaretin yüzde 80’ini yapıyor, tüm kurumlar vergisinin yüzde 80’ini ödüyor.
Bir an için TÜSİAD’ı yok sayın, bütçe ve ihracat ne hallere düşer! İşsizlik uzaya fırlar!
Bunu başaran insanların ekonominin gidişatı hakkındaki sözleri önemsiz olur mu?
İktidar cenahı kızdı, öfkelendi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “en güçlü karşılığı vereceğiz” dedi. Savcılık da bir suç unsuru olmadığı halde Ömer Aras hakkında “âdil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs” ve de “gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma” suçlarından soruşturma açtı.
Kim haklı? TÜSİAD mı, iktidar mı?.. Muhalifseniz TÜSİAD, iktidar taraftarı iseniz iktidar haklı!
Hayır, siyasi tarafımıza göre değil… Kim söylemiş diye değil… Ne söylenmiş diye yani analitik gözle bir bakalım.
ÜÇ YIL ÖNCE
Üç sene önceydi… İktidar “faiz sebeptir” politikasını bütün hızıyla, bütün gücüyle uyguluyordu. TÜSİAD bir bildiri yayınladı:
“Erken faiz indirimi ile oluşan politikaların istikrarsızlık yaratacağına dair görüşlerimizi pek çok kez paylaştık. Bu sürecin TL’de şiddetli değer kaybı, enflasyonda hızlanma, yatırımları, büyümeyi, istihdamı baskılama ve en önemlisi ülke olarak fakirleşmemizle sonuçlanma riskini vurguladık…
Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereği açıktır.” (18 Aralık 2021)
Aynı gün EGİAD da ekonomideki sorunları belirterek “bilimin ışığında, rasyonel politikalara geçilmeli” diye bildiri yayınlamıştı.
Ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan İlim Yayma Cemiyeti’nin bir toplantısında konuştu:
“Ey TÜSİAD ve yavruları sizin tek göreviniz var, yatırım, istihdam ve büyüme. Kalkıp da hükümete saldırmanın yollarını aramayın bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de iyi biliyoruz." (18 Aralık 2021)
Cumhurbaşkanı konuşmasına şöyle devam etti:
“Neymiş efendim, faizleri düşürüyormuşuz, benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu." (18 Aralık 2021)
HANGİSİ DOĞRUYMUŞ?
Mesele TÜSİAD değil… İş dünyasının, uluslararası kuruluşların, akademisyen iktisatçıların kabaca on yıldır ve özellikle CB sistemi döneminde pek çok eleştiri ve uyarıları oldu: Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, emirle faiz indirtmenin dolarizasyonu ve enflasyonu patlatacağı, rant ekonomisi gibi…
İktidar bu eleştiri ve uyarıları tepkiyle, hatta hakaretle karşıladı.
Tam duvara çarpacakken, U dönüşü yaptı. Mehmet Şimşek’i getirdi. Şimşek “rasyonel zemine dönmekten başka çaremiz yok” diyerek TÜSİAD’ın savunduğu, IMF’nin övdüğü, Moody’s gibi kuruluşların desteklediği ortodoks politikalar uyguluyor.
Hasar o kadar büyüktü ki hâlâ düzlüğe çıkamadık.
Eleştiriler zamanında öfkeyle susturulmayıp “rasyonel zeminde” dikkate alınsaydı hasar bu kadar büyümezdi, bu kadar acı çekmezdik. Putin’in dilinde “kötü örnek” olmazdık, enflasyonda şampiyonlar ligine girmezdik, fakirleşmez, zenginleşirdik.
Hangisi doğru, açıkça ortada değil mi?
FİKRİN DEĞERİ
İşte mesele bu: Açık fikirli olmak, eleştirilerden yararlanmak…
Ama biz fikirlerle değil, kişilerle uğraşıyoruz. “Kim?” diye soruyoruz, ona bakıp tavır alıyoruz. Halbuki rasyonel düşüncenin ilk adımı “ne, nasıl?” diye sormaktır.
Türk aydınlanmasının büyük öncülerinden Namık Kemal, yüz elli yıl önce Hürriyet adlı gazetesinde, fikirlerin bırakılıp şahsiyetlere çirkin hücumlar yapılmasından yakınmıştı:
“Niçin ikna edici delillerle anlatacak yerde, şahıslara düşmanlık ediliyor ve meselenin kendisi bırakılıp kişilikleri kötüleniyor?!” (Hürriyet, 14 Haziran 1869)
Yüz elli yılda neden bir Japonya olamadık, bir de bu açıdan bakmak gerekmiyor mu?
TÜSİAD’ın son “Perspektif 2025” kitapçığında, önerilen reformlar listesi şu dört madde ile başlıyor:
“Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının güvence altına alınması… Hukukun herkes için eşit uygulanmasıyla adalete güvenin tesis edilmesi… Hukuki ve idari süreçlerin bireyler ve kurumlar için öngörülebilir hale getirilmesi… İfade, basın ve internet özgürlükleri başta olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi…”
Doğru, bu olmazsa olmuyor, bu gerçek görülmeli artık.