Hafta sonunda New Orleans’a giderken uçakta gazetecilere “Gazze'yi satın almaya ve sahiplenmeye kararlıyım. Orayı yeniden inşa etme konusunda, Orta Doğu'daki diğer devletlere oranın bazı bölümlerini inşa etmeleri için verebiliriz” dedi.
Orta Doğu’nun aç gözlü diktatörlerini işin içine çekebilmek için söylenmiş bir söz gibi göründü bana.
Gazze’deki “inşaatlardan pay” havucuna koştururlarken, Trump’un Gazze planına göz yumarlar diye düşünülüyor her halde.
Önceki gün de Ürdün Kralı ile görüşürken, adamın gözlerinin içine bakarak “Gazze'yi devralacağız ve orayı elimizde tutacağız” dedi.
Trump, Gazze’deki Filistinlilerin bir bölümünü Ürdün’e yerleştirmeyi düşünüyor, Ürdün Kralı ağzını açıp “sen neden bahsediyorsun birader” diyemiyor. Onun yerine “Mısır’la da bir konuşalım” diye laf geveliyor.
Trump, Gazzeli Filistinlilerden söz ederken “gidecek başka yerleri olmadığı için oradalar” diyebiliyor.
Bunu rahatça söyleyebiliyor çünkü o toprakların Filistinlilere değil, İsrail’e ait olduğuna ilişkin dini bir inancı var. Aynı şekilde yakın bir gelecekte Batı Şeria için de benzeri şeyleri söyleyecektir.
Nasıl ki Tanrı’nın suikasttan kurtararak kendisini ABD’yi yönetmekle görevlendirdiğine inanıyorsa, o toprakların da Yahudilere vadedildiğine inanıyor.
Trump’un sözünü etiği şey bugünkü kavramlarla tanımlayacak olursak açıkça “etnik temizlik”!
Trump’un niyetini bu kelimelerle ifade etmiyor olması, bunun utandırıcı bir suç olmasından değil. O türden ahlaki dertlerinin olmadığını biliyoruz.
Trump sanırım 21. yüzyılın Hitler’i olmaya birinci sıradan adaylığını koydu.
Hitler gibi açıkça tanımlanmış bir “üstün ırk” tasavvuru yok belki ama “kara kafaları” böcek gibi gördüğüne de kuşku yok.
Ülkesindeki göçmenler için de yakın bir gelecekte toplama kampları kurmaya niyetlendiğinde kimse şaşırmamalı.
Sahip olduğunu düşündüğü büyük ekonomik ve askeri güce dayanarak her şeyi istediği gibi yönetebileceğine inanıyor.
Görev süresi bitmeden bir Üçüncü Dünya Savaşı çıkarmayı başaramaz diye ümit edelim.
* * *
Elleşmeyin uçsun!
Cumhurbaşkanı Erdoğan Malezya, Pakistan ve Endonezya gezisine 3 uçakla gitti. Bu uçaklardan birinde Cumhurbaşkanı ve ailesi seyahat ederken, diğerlerinde “resmi zevat” ve makam araçları ile hediye TOGG araçları uçuyor. İtibardan tasarruf edilemeyeceği için mecburen tasarruf yapma zorunluluğu emeklilere geçiyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 gün sürecek Malezya, Pakistan ve Endonezya gezisine 3 uçakla gitti.
Hayır, her güne bir uçak düşmüyor. Her uçağın ayrı bir görevi var ve üzülerek belirteyim ki Cumhurbaşkanı ile ailesi bu dört gün boyunca aynı uçağı kullanmak zorunda kalacaklar!
Hatırlarsınız, bundan önceki New York gezisine 5 uçakla gitmişti, buna bakarak “tasarrufa karar verdi” de demek mümkün. Muhtemelen yandaş medyada böyle yazılacaktır.
Bu uçaklardan birinde Cumhurbaşkanı ve ailesi seyahat ediyor.
Bu bir Boeing 747-8.
Normal bir havayolu şirketi bu uçakta, üç sınıfta (first, business, ekonomi) 400 yolcu uçurabiliyor.
Cumhurbaşkanımız itibarını korumak için bindiği uçaklarda o kadar insan istemiyor. Kalabalık uçaklarda insanların itibarlarını koruyabilmeleri o kadar kolay olmayabilir çünkü.
Cumhurbaşkanımızın bindiği uçakta toplantı salonları, yatak odası, banyo, mescit, revir gibi kullanılacak bölmeler mevcut.
Ankara-Kuala Lumpur uçuşu yaklaşık 10 saat sürüyor. Cumhurbaşkanımız o 10 saatte hem uyuyor hem toplantı yapıyor hem de isterse kanını ölçtürüp, idrar tahlili yaptırabilir.
Diğer uçak geniş gövdeli Airbus. Onunla da “resmi zevat” uçuyor.
Üçüncü uçakta Cumhurbaşkanı’nın makam otomobilleri ile ziyarete gittiği ülkelerin liderlerine hediye diye götürdüğü TOGG araçları uçuyor.
Yani itibardan tasarruf edilemeyeceği için mecburen tasarruf yapma zorunluluğu emeklilere geçiyor.
Yalnız bir sorun var: Fotoğraftan gördüğüme göre TOGG’ların direksiyonları solda. Oysa Malezya, Pakistan ve Endonezya’da trafik soldan akıyor. O ülkelerde direksiyon bu nedenle araçların sağ tarafında bulunuyor.
Şimdi adamlar bu ters direksiyonlu TOGG’larla kaza yaparlarsa, itibarımız sarsılmasın?
Çok sevdiğim bir fıkra var. Köylü tarlasında harman döğerken ahlat ağacının altında oynayan küçük oğlu seslenmiş: “Bubaaa, tayyare geçiy!”
Köylü oğluna dönmüş: “Elleşme geçsin!”
Diline Cumhurbaşkanı’nın uçaklarını dolayanlara böyle seslenmek istiyorum ben de: Elleşmeyin uçsun! Şurada huzurlu dört gün geçirelim.