İnşallah kitap yasaklanan günlere geri dönmeyiz

Son günlerde Türkiye’de, geçmişin yasakçı günlerini hatırlatan tuhaf ama aynı zamanda iç acıtıcı durumlar yaşanıyor. Bilindiği gibi 15 gün önce Halk Tv yorumcu ve yöneticilerine yayınladıkları bir haber yüzünden operasyon düzenlenmiş ve gözaltına alınmışlardı. Tutuklanan yayın yönetmeni Suat Toktaş hala cezaevinde tutuluyor. Şimdi de Birgün gazetesi yöneticileri aynı şekilde haber yüzünden gözaltına alındılar. Yaşananlar bir hukuk sürecinden çok, muhalifleri susturma operasyonu gibi sanki… Mesela bu suçlu arama operasyonu kapsamında, “Kent uzlaşısı” adıyla yürütülen soruşturma çerçevesinde, Kartal ve Ataşehir belediye başkan yardımcılarının da aralarında bulunduğu 10 belediye meclis üyesi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

Öylesine trajikomik hadiseler yaşanıyor ki ağlasak mı gülsek mi bilemiyoruz. Açıkçası gülebilmeyi çok isterdim ama oyuncu Melisa Sözen’in, bir Fransız polisiyesinde YPG’liyi canlandırmasından dolayı savcılığa çekilmesi haberini okuyunca endişeye kapıldım ve geçmişin tatsız hatıraları canlandı hafızamda…

12 Eylül darbesinin en şiddetli günlerinde henüz iki-üç yıllık gazeteciyim. Lise yıllarımdan bu yana iyi bir kitap okuyucusuyum, özellikle Doğu-Batı klasiklerini bu yıllarda okudum. Hikaye ve romanlar yanında Nazım Hikmet’in şiirlerinden Karl Marx’ın “Das Kapital”ine, Said Nursi’den Necip Fazıl’a kadar pek çok yazarın kitaplarını da okumaya çalışıyordum.

İşte bu cunta günlerinde bir gece oturduğumuz apartmana baskın yapıldı, askerler henüz daha bizim kapıya gelmeden evde misafir olarak bulunan kayınvalide ve teyzeme mantolarını giymelerini ve koltuktan kalkmamalarını rica ediyorum, sonra da “Das Kapital” ve Said Nursi’nin “Lemalar” kitabını mantolarının içine saklıyorum. O günlerde henüz bir kütüphanem olmadığı için, bütün kitaplar salonun bir köşesinde duruyor. Askerlerle birlikte gelen sivil bir polis kitapları dağıtarak baktı ve neyse ki sakladığım kitaplara ulaşmadan baskın sona ermiş oldu.

Kuşkusuz bu tür kitap yasaklamalar, hatta yakmalar sadece darbe dönemlerinde yaşanmadı. Normal siyasi iktidarlar döneminde de pek çok kitap yasaklandı, yakıldı ve bulundurulması suç sayıldı. Tarihin belli dönemlerinde dünyanın hemen pek çok ülkesinde kitaplar yasaklanarak bu tür sansür uygulamaları hayata geçirilmiştir.

Mesela Boris Parsternak’ın Rus devrimi yıllarını anlatan romanı Doktor Jivago, yeni rejimin görüşüne uymadığı için, kendi ülkesinde yayımlanmasına bile izin verilmemiştir. Aynı şekilde Amerikalı yazar yazar John Steinbeck’in Büyük Ekonomik Buhran’ı anlatan romanı Gazap Üzümleri de memleketi olan Kaliforniya halk kütüphanesine alınmamıştır.

Meseleye Türkiye özelinden baktığımızda, yasaklanan o kadar çok kitap olduğunu görürüz ki listesi bile sayfalar tutar.

İşte o listeden bir bölüm:

Rıfat Ilgaz’ın “Sınıf” adlı kitabı yasaklandı, yazarı 6 ay hapse mahkum oldu. Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” adlı anı kitabı yasaklandı, yazarı tutuklandı. Andre Malraux’un “Umut” romanı mahkeme kararıyla yasaklandı. Can Yücel’in “Renkahenk” şiir kitabı toplatıldı. Attila İlhan’ın “Böyle Bir Sevmek” şiir kitabı 12 Eylül darbesi döneminde toplatıldı. Adalet Ağaoglu’nun “Fikrimin İnce Gülü” 1981 yılında toplatıldı. Pınar Kür’ün “Bitmeyen Aşk” ve diğer iki romanı toplatıldı. Nazım Hitmet’in “835” ve diğer 4 şiir kitabı toplatıldı. Ahmet Altan’ın “Sudaki İz” kitabı 1985 yılında toplatıldı. Georges Politzer’in “Felsefenin Temel İlkeleri” kitabı 12 Eylül darbesi döneminde toplatıldı. Hekimoğlu İsmail’in “Minyeli Abdullah” kitabı yasaklandı. Yaşar Miraç’ın “Trabzonlu Delikarlı” adlı şiir kitabı 7 yıl yasaklı kaldı. Said Nursi’nin “Risalei Nur külliyatı” bir dönem yasaklar listesindeydi. Necip Fazıl Kısakürek’in “Vatan Haini değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” eseri üç kez toplatıldı. Aziz Nesin’in “Azizname” adlı eseri 1948 yılında Bakanlar Kurulu karıyla toplatıldı.

Hasılı bu liste uzayıp gider, ben buraya Vikipedia’da yer alan listenin sadece bir bölümünü alabildim. Ama bir gerçek var ki ülkemiz yasaklar konusunda çok mümbit bir özelliğe sahip…

Peki neden şimdi 21. Yüzyılda, geçmişin yasaklarla örülmüş korku günlerini anlatıyorum. Hikaye olsun diye anlatmıyorum herhalde… Çünkü şu günlerde yaşadıklarımız hiç hayra alamet gelişmeler değil.

Birisi bundan on yıl önce AK parti iktidarında sanatçıların oynadıkları rolden dolayı karakola çekileceğini, gazetecilerin yaptıkları haber yüzünden gözaltına alınıp tutuklanacağını, muhalefetten korkup belediye başkanlarının haklarında soruşturmalar açılacağını, tutuklanacağını, dahası siyasi parti genel başkanlarının bile tutuklanacağını söyleseydi herhalde ona ‘saf’ muamelesi uygulayıp yüzüne bile bakmadan çekip giderdim.

Ama ne yazık ki bu yaşananların hepsi gerçek. İnşallah kitapların yasaklanıp yakıldığı o kabus günlerine bir daha geri dönmeyiz…