Erken aday açıklamak yanlış mı?

İlk Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti’nin adayının Erdoğan olacağını tahmin ediyoruz. Tahminin ötesinde, bunun bir şekilde olacağını biliyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı, anayasa gereği bir daha aday olma hakkı bulunmamasına rağmen, muhtemelen; Meclis’teki bütün seçenekleri zorlayarak bir erken seçim kararıyla Erdoğan’a dönem daha adaylık yolunu açacaktır. Dün, İstanbul kongresinde yaptığı konuşmadan bir cümle: "2028'den sonra yeni bir İstanbul yeni bir Türkiye inşa edeceğiz." Erdoğan çoktan yola çıktı bile…

Bir kez daha adaylık hakkı bulunmamasına rağmen Erdoğan’ın yeniden aday olmasını daha şimdiden, seçime çok uzun süre olmasına rağmen olağan karşılanıyor. Aksi dahi düşünülemiyor. Gelin görün ki, CHP’nin adayını şimdiden belirlenmesi türlü gerekçelerle problem ediliyor.

Oysa, Türkiye’nin her günü, her tartışma konusu, siyasetin her iş ve eylemi Cumhurbaşkanlığı seçimin kampanyasının parçasıdır. İktidar her adımını buna göre atmakta ve bu plana göre halkla ilişkiler faaliyeti sürdürmektedir. Tek bir malzemeyi ve tek bir günü heba etmeden kampanyasını sürdürmektedir. Çünkü, sistem değişti ve Başkanlık modelinde herşeyin Cumhurbaşkanı’na odaklı olması, bütün iyi icraatın ona yazılması, kötü işlerin bir şekilde ondan uzak tutulması siyasi pratik haline gelmiştir. Madem tek adam yönetimi vardır, beğensek de beğenmesek de sahnede tek adam olması kaçınılmazdır.

Bu kaçınılmaz olana muhalefetin eşlik etmemesi, sahneyi sadece Cumhurbaşkanı’na bırakması siyasi olarak son derece cömert bir tutumdur. Erdoğan’ın ilk iki döneminde yapılan buydu. Sahnede hep o vardı ve muhalefet onun takvimine göre davranmaktan başka bir yol izlemedi. Erdoğan, birçok yanlış icraat yapmasına rağmen karşısına çıkacak isim son ana kadar belli olmadığı için her zaman alternatifsiz kaldı ve “Oy verecek başka lider mi var?” sorusunun sunduğu imkanı rahatlıkla kullandı.

Şimdi üçüncü dönemi ve süreç yine böyle devam ediyor. “Daha erken… Aday açıklanırsa yıpranır… Memleketin bunca meselesi varken aday derdine düşmek iyi görünmez, vs” gibi gerekçeler belki samimi ama sonuçta Erdoğan’ın sahnede tek başına kalmasına ve alternatifsizlik algısını güçlendirmesine yarıyor. Aksine, “memleketin bunca meselesi varken” muhalefetin erkenden adayını açıklaması ve erken seçim istiyorsa bunu o adayın siyaset gücü üzerinden gerçekleştirmesi şarttır. Konu zaten sadece memleketin meseleleri ve rakibi olan partilerin parlamenter sistemden kalma siyaset tarzıyla rekabet etmesi o meselelerde inisiyatif sahibi olmalarını zayıflatıyor. Muhalefetin siyaset yapma tarzını değiştirip, zihinsel olarak başkanlık sistemine geçmesi gerekiyor. Göreve talip olmak, teke tek kora kor bir yarışı göze almakla olur, rutin seçim takvimini beklemekle değil.

Seçmen oy tercihini, ülkenin problemini üstlenip üstlenemeyeceğini tartabileceği bir adaya göre belirleyecek. Adayın kapasitesi, partilerin gücünün, tecrübesinin hatta kadrosunun üzerinde önem arzediyor.

Adayın ülkeye dair fikirleriyle ortada olması, kriz anlarında ya da genel politikalarda mevcut Cumhurbaşkanı’yla arasındaki farkı göstermesi; bunun için de erkenden tartıya çıkması gereklidir. Hatta böylesine çetin bir yarışta tek yöntemdir. Aksi takdirde maç tek kale oynanmaya devam edecektir. Zamana ihtiyacı olan ve politikalarını seçmene anlatıp onları ikna etmek zorunda olan iktidar değil muhalefettir. İktidar bunu zaten hergün yapmak imkanına sahiptir.

Mesela, ekonomide yeni politika önerisi, dış politikada farklı bir vizyon ya da yargı, eğitim veya sosyal politikalarda farkı anlaşılır şekilde ortaya koymak için partilerin fikirlerinden ziyade aday adayla karşı karşıya olmalıdır. Sandık erkenden halkın önüne konulacaksa bu da iktidarın oyun planının sonucu değil, o adayın propagandası ve maharetinin eseri olmalıdır.

Şunu da ekleyelim… CHP’nin ya da başka partilerin adayları erkenden açıklanmakla da yıpranmaz. Zaten iktidar, potansiyel adayları oturdukları yerde yıpratmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Çekinmenin manası yok. Ayrıca, yıpranma korkusu iddianın zayıflığını gösterir. Tam tersine, iddia sahibi bir aday rakibini yıpratabilen, rakibinin oyununu bozan ve siyaset sahnesine ortak olabilen kişi olmak zorundadır.