İsimleri açıklanmayan üç sıralı amirleriyle birlikte beş teğmen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Kurulu tarafından, “disiplinsizlik” suçuyla TSK’dan ihraç edildi.
Özetle; 400 teğmen 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda yapılan Kara Harp Okulu mezuniyet törenin resmi bölümünden sonra sahanın ortasında toplanıp kılıç çatarak, 2023’de kaldırılan subaylık yeminini okumuş ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırmıştı.
Dönem birincisi Ebru Eroğlu liderliğinde okunan subaylık yemini 1996’da Büyükanıt’ın Kara Harp Okulu komutanı olduğu yıllarda dönem birincisi tarafından konuşması sırasında okunmuştu, o günün şartlarında çok beğenilince 29 Ocak 1999’da yönergeye eklenmiş, resmi yemini dönmüş, 29 Mart 2023’te yönergede yapılan değişiklikle de kaldırılmıştı.
Teğmenler bu kılıçlı yemin için amirlerine 7 kez başvuruda bulunmuş ama komutanlar bu başvuruları kabul etmemişti.
Buna rağmen törenin ardından toplanıp yemini etmişlerdi.
Teğmenler disiplin kurulundaki savunmalarında “Resmi tören sırasında değil, törenden sonra bu yemini ettik, disipline aykırı davranmadık, basının orda olduğunu bilmiyorduk” diyerek kendilerini savundular.
Avukatları ise karardan sonra ortak açıklama yapıp, “Teğmenlerin yargılanmasının tarihe “bir emre itaatsizlik yargılaması olarak değil, gerçekte olduğu gibi “Mustafa Kemal’in askerlerinin” yargılanması olarak geçecek” dediler.
Teğmenler de ihraç kararından hemen ertesi gün Anıtkabir’de gidip, önünde poz verdiler ve fotoğraflarını basına ulaştırdılar.
Yani ortada askeri disiplinle ilgili bir mesele olduğu açık. Ama genç teğmenlerin ihraç edilmesini ağır bir ceza olarak bulanlar da çok.
En yakını 9 yıl önce olmak üzere 7 darbe ve darbe girişimi geçirmiş, askerlerin daha yeni siyasetin içinden çıkarıldığı bir ülkede asker-siyaset ilişkilerine aşırı hassasiyet herhalde evham ve takıntı olarak görülemez.
Ama bütün kurumları hakim olan bir iktidarın elinde tuttuğu aşırı güç düşünüldüğünde, beş teğmenin tehdit olarak görülmesi abartılı bir tepki gibi görünebiliyor.
Her iki tarafın da siyasi, ahlaki, hukuki haklı argümanları olabilir.
Ama herhalde işin esası “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı çerçevesindeki tartoşmalarda gizli.
Her ne kadar MSB ve iktidar cephesi, o slogan yüzünden olsaydı, diğer 400 teğmen de ihraç edilirdi dese de muhalefet ve Atatürkçü kamuoyunda bu karar bir tür kırılma, rejimin el değiştirmesinin bir sembolü olaral görülüyor.
İtirazlardan en dikkat çekici olanı da başlıkta soru.
Peki ya teğmenler yemin töreninde Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diye değil de “Recep Tayyip Erdoğan’ın askerleriyiz” diye bağırsaydı ordudan ihraç edilirler miydi?
Haklı bir soru.
Yine de ihraç edilirlerdi demek hiç kolay değil.
Muhtemelen kapatılan bir disiplin soruşturmasıyla konu kapanırdı Teğmenlerin bu toyluğu iktidar çevrelerinde sempatiyle karşılanırdı. Cumhurbaşkanı’nı aynı zamanda Başkomutan sıfatı hatırlatılırdı. Cumhurbaşkanı da akşam onları arayıp teşekkür ederdi.
Peki, gerçekten teğmenler Recep Tayyip Erdoğan’ın askerleriyiz diye bağırsaydı, muhalefet buna ne derdi?
Teğmenlerin hoşgörüyle karşılanıp, bu taşkınlıkları toyluklarına verilir miydi?
Kesinlikle hayır. Bu ordunun tamamen elden gittiği, AKP’nin, Erdoğan’ın ordusu olduğu anlamına geldiği söylenir, disiplin yönetmeliklerini hatırlatılır, bu teğmenlerin ihracı, komutanların cezalandırılması istenirdi.
İşte tam da bu noktada tartışma tıkanıyor.
Evet Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetin kurucusu, Tayyip Erdoğan son cumhurbaşkanı ve başkomutan. İkisi aynı şey değil.
Ama Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganı siyasi bir slogan. Bir slogan. Cumhuriyet Mitingleri ile ortaya çıkmış, CHP’nin ve Kemalist muhalafetin özellikle AK Parti iktidarına karşı kullandığı siyasi anlamları olan bir slogan.
Esas problem Atatürk’ün de siyasi kimliğinde. Atatürk, sadece Cumhuriyet’in banisi değil, Türkiye’deki mevcut anamuhalefet partisinin de kurucusu.
Teğmenlerin tam da bu noktada bir mazereti var.
Okulllarda hayatını, ilkelerini okudukları, ezberledikleri, üzerine yeminler ettikleri Atatürk’ün askerleri olduklarını bağırmanın siyasi bir anlamı olduğunu düşünememiş olabilirler.
Belki de bir miktar düşünmüşlerdi ama bu sloganın disiplini bozabileceğini düşünmemişlerdi.
Ama bu video çıktıktan sonra herhalde ordunun henüz ‘düşmediği’ni, hala teğmenlerin Atatürkçü yetişmesini geleceğe dair ümit vesilesi olarak kutlayanları görünce herhalde üzerlerinde taşıdıkları üniformanın sadece bir iş kıfafeti olmadığını, tarihsel ve siyasal bir anlamı olduğunu da görmüşlerdir.
Herhalde bundan memnun oldular ki, soluğu Anıtkabirde aldılar.
Aslında başlıktaki sorunun cevabı bir disiplin kurumu olan ordunun mensubu teğmenlerin slogan atamayacağıdır.
Atatürk için ya da Erdoğan için farketmez.
Ama galiba bu cevabın çok çok uzağındayız.