Gözaltılar ne anlatıyor?

Gündemi konuşturmamak mı? Kartalkaya Faciasını, ağır hayat pahalılığını yahut emeklilerin durumunu unutturmak mı? Ya da toplumu çözüm sürecindeki belirsiz atmosfere dahil etmemek mi? Maksat, gündem sakin olsa konuşulabilecek bir sürü önemli konuyu perdelemek mi?

Halk TV sunucu ve programcılarının gözaltına alınması ya da öncesinde Ümit Özdağ, Ayşe Barım tutuklamaları Türkiye’nin gerçek gündemi, gerçek problemleri konuşulmasın diye mi yapılıyor?

Evet gözaltı ve tutuklamalar arttıkça gerçeklerden uzaklaşıyoruz ve evet böylelikle gündem konuşulamaz oluyor ama tek sebep bu değil. Asıl mesaj iktidarın elinin ağır olduğu ve ülkeyi gerilim eşliğinde yönetmeye kararlı olduğudur. Önceki akşam, Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker’in; dün de Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve Program Müdürü Kürşad Oğuz’un gözaltına alınmasıyla bu mesaj, muhataplarına bir kez daha iletildi. Elimiz ağır, şakamız yok!

Herbiri kendi alanlarında isim yapmış, başarılı ve toplumun severek takip ettiği gazetecilerin böyle bir takibata uğraması kabul edilemez. Gördükleri muamele hukuki değil, demokratik hiç değil. Savunmalarında söylediklerine ilave edecek bir şey yok, sadece gazetecilik yaptılar. Barış Pehlivan haber peşinde koşan bir gazeteci ve bir atlatma haber yapıyor. Herkesin merak ettiği isimle ilgili ilk bilgeleri kamuoyuna aktarmak için mesleki çaba içinde…Bu çaba sayesinde o gün herkesin önün geçmeyi başarıyor. Bu asla suç değildir.

Seda Selek, nezaketi ve sağduyusuyla bilinen iyi bir sunucu. Her zaman ne sorması gerektiğini bilen tecrübeli bir gazeteci. Bizim meslekte bir suçun parçası olabilmesi düşünülecek son isim… Canlı yayın temposu içinde, kendisine o an ulaşan bilgiyi abartıya kaçmadan, ustalıkla izleyicisine yansıtmış. Suç işlemek şöyle dursun, önek gösterilecek bir canlı yayın performansı sergiliyor.

Serhan Asker ise, daha çok politika dışı programlarla tanınıyor; Türkiye’yi dolaşarak yerel renkleri ekrana yansıtıyor. Kanalın sorumlu müdürü olsa da o gün izinli. Yani, böyle bir vakada suç isnat edilebilecek son isim.

Suat Toktaş, televizyon dünyasındaki en aklı başında, en makul adamdır. Gazetecilik dışında bir şey yapmaz, yapamaz. Problemleri daha doğmadan kaynağından önleyen özel bir tecrübeye sahiptir. Haberde bir yanlış hissetse elini sürmez… Kürşad Oğuz da bilinen, sevilen, entelektüel bir gazeteci. Son olarak onu da ifadeye götürdüler. O da suçlular listesine eklenmiş.

Oysa ortada suç yok, gazetecilik var. Yayından zarar gören biri olsa şikayette bulunabilir ama onun soruşturma yöntemi de adresleri, işleri belli olan; çağrıldığında zaten hemen gelecek insanları evden, işten, yoldan toplamak değildir.

Ama beş gazeteci üzerinden bir mesaj verildi…

Peki, mesajın muhataba kim veya neresi? Bu da açık…

Bugün olup biten hiçbir şey normal süresine üç yıldan daha fazla zaman olan seçimden bağımsız değildir. Başka hiçbir motivasyonla bu kadar büyük gürültü koparılmaz, bu kadar ağır gerilim atmosferi oluşturulmaz.

Mesaj iktidardan, iktidara talip olanadır.

Siyasi aktörler de bunu gizlemiyor. Cumhurbaşkanı “Turpların büyüğü heybede” dedi. İstanbul Belediye Başkanı “Heybedeki turpu açıklıyorum” dedi. Cumhurbaşkanı dün yeniden “Turpların büyüğü heybede” deyiverdi. İstanbul Belediye Başkanı da mesajı aldı, dün cevabını gönderdi.

İktidar elindeki güçle yükleniyor, muhalefet karşı hamle yapıyor. Türkiye erken seçime gider mi bilinmez ama erkenin de erkeni bir kampanya dönemine girmiş bulunuyor. Bundan gayrı heybeden çıkanlar bu kampanyaların malzemesi olacaktır.