Tarih tekerrür eder mi?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dün bir basın toplantısı yaptı.

Toplantının davetleri yapılırken gazetecilere “çok önemli” olduğu mesajı verildi.

Gazetecilerin kimi İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını, kimi CHP’nin Genel Başkanlığına adaylığını açıklayacağını düşündü.

Ancak İmamoğlu sürpriz bir konuyu gündeme getirdi.

Özetle dedi ki “Kendilerine yönelik bütün soruşturmaların altından aynı bilirkişi, yani Satılmış Büyükcanayakın’ın raporları çıkıyor. Başka bilirkişi raporları çöpe atılıyor.”

***

İstanbul Başsavcılığı, İmamoğlu’nun basın toplantısı bitmeden, “bilirkişiyi hedef gösterdi” diye İmamoğlu hakkında yeni bir soruşturma açtı.

Başsavcılık bununla da yetinmeyip biz gazetecileri de tehdit etti:

“Haberlerinizde yorumlarınızda Satılmış Bey’in ismini geçirirseniz sizin de hakkınızda soruşturma açarız.”

Aman Allah’ım!

Çok korktuk!

Sayın Başsavcı, siz işinizi yapın biz işimizi yapalım olur mu?

Türkiye’nin en büyük şehrinin belediye başkanı çıkmış, somut belgelerle somut bir durum açıklamış.

Biz gazetecilerin görevi bu açıklamaları okuyucularımıza izleyicilerimize aktarmaktır.

Ne bir eksik ne bir fazla.

İşimizi yaptığımız için soruşturacaksanız soruşturun. Bizim için madalya olur.

***

Ha bir de...

Sayın Başsavcıya bir olay anımsatmak istiyorum.

Türkiye’nin ileri mi geri mi gittiğine, o olayla bugün kendilerinin imza attığı olayı kıyaslayarak karar versin diye.

Yıllardan 2001...

Aylardan Kasım...

Yer İstanbul.

Hedefte Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı ihaleler ve bu ihalelerin büyük bölümünü alan Albayrak Grubu var.

Gruba yönelik DGM operasyonunda Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak ile 20 yöneticisi gözaltına alınırken, polis, Albayrak Grubu`nun şirketlerini basıp, evraklara el koyuyordu.

Soruşturmanın bel kemiğini de operasyondan 70 gün önce atanan İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren’in hazırladığı 36 klasörden oluşan rapor oluşturdu.

Candan Eren, haberlere “süper müfettiş” olarak yansıdı.

Suçlamalar: İhaleye fesat karıştırmak, cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak.

Beşiktaş’ta ay başında gördüğümüz operasyona ne kadar benziyor değil mi?

***

Operasyon, o günlerin yaygın medyasında büyütülerek kullanıldı.

Erdoğan da Albayrak grubu da hedef alındı.

Ancak Albayrak Grubu’nun gazetesi Yeni Şafak, olayı farklı bir şekilde yansıttı.

Haberde, dönemin İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’i suçlayan gazete, operasyonun hukuk teamüllerine aykırı bir müdahaleyle gerçekleştiğini, Mehmet Günaydın’ın yerine “danışıklı müfettiş” Candan Eren’in getirildiğini, Eren’in hazırladığı raporun da somut bilgi ve belgeye değil gazete küpürleri ve dedikodulara dayandığını iddia ediyordu.

Haberde Müfettiş Eren, valilik vaadiyle Tayyip Erdoğan’ı yıpratmak için düzmece rapor hazırlamakla suçlanıyordu.

***

Ne kadar benzer bir durum değil mi?

Sadece aktörler mi değişiyor?

Gitti Tayyip Erdoğan, geldi Ekrem İmamoğlu...

Gitti Candan Eren, geldi Satılmış Büyükcanayakın...

Ancak iki durum arasında bir fark var.

Ekrem İmamoğlu bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın’dan yakınınca hakkında yeni bir soruşturma açılıyor, gazeteciler “haber yapmayın ha!” diye tehdit ediliyor.

Tayyip Erdoğan, Candan Eren’den yakınınca bir şey olmuyor, Yeni Şafak bilirkişi Eren’i istediği gibi eleştirebiliyor, sıfatlardan sıfat seçiyor.

Zaten iktidar el değiştirince Eren hakkında soruşturmalar açıldı.

Yeni Şafak Eren’i “Ergenekon’un bilirkişisi” ilan etti.

***

“Tarih tekerrürden ibaret” derler ya...

Soruşturma ve bilirkişi konusunda tekerrür eden tarih, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda da yaşanır mı?

Yoksa iktidar bu tekerrürden çekindiği için mi İmamoğlu’nu bu kadar çok hedef alıyor?