Netanyahu hükümeti, 22 Aralık 2022’de kurulduğunda Batı basını tarafından “İsrail tarihinin en aşırı sağcı kabinesi” olarak nitelenmişti. İsrail’in liberal-sol eğilimle Haarets gazetesi, “İsrail tarihindeki en dinci ve sağcı koalisyonda aşırı sağın, eşi benzeri görülmemiş bir güce sahip olabileceğini” yazmıştı. (12.Aralık 2022)
Öyle de oldu. Hırsızlık suçundan soruşturulan Netanyahu, kendisi de aynı tabiatta olduğu için, dinci ve Siyonist-yayılmacı küçük partilere dört elle sarıldı.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın fırlattığı füzelerde 1200 kadar Yahudi öldü, Hamas 200 civanında Yahudi’yi rehine aldı.
Bu saldırı asla tasvip edilemez ancak hukuken 1967 savaşından beri davam eden bir zulmün tepkisi olduğu da objektif bir gerçektir.
Netanyahu hükümetinin tepkisi ise 47 bin Gazzeliyi öldürmek oldu; çoğu kadın ve çocuk!..
Führer Netanyahu ilk iki ayda Gazze şeridine 25.000 ton yani iki nükleer bombaya eşdeğeri bomba yağdırdı, ateşkese kadar devam etti.
BİR NEFES ALMAK
Gazze’de ateşkes imzasıyla insanlar bir nefes aldılar. Üç aşamada uygulanacak ateşkesin 42 gün sürmesi bekleniyor.
En az 47 bin Gazzelinin öldürüldüğü saldırılarda, kuzey ve orta bölgelerde neredeyse ayakta kalan tek bina bırakılmadı.. Hastaneler, okullar bile yerle bir edildi.
İsrail soykırım yapmakla ve yakıp yıkmakla kalmadı, uluslararası insani yardımları bile engelleyerek Gazzelileri “açlıkla terbiye” etmek istedi…
Hitler’in 1939’da Varşova’ya yaptığından farkı yoktur bunun.
Ateşkesle birlikle hiç olmasa öldürülme korkusu kalktı, günde 600 TIR insani yardımın Gazze’ye girmesi bekleniyor. Ve, güneye sıkışmış Gazzelilerin harabeye dönmüş evlerine, yurtlarına dönmesi…
Rehineler, program dahilinde bırakılıyor.
Bundan sonra ne olur? Bu sualin kesin bir cevabı yok.
KAHRAMAN BİR HALK
Evvela soykırıma uğramış, şehirleri yerle bir edilmiş, dünya hükümetlerinden gereken desteği görememiş Gazze halkının ve liderlerinin direnişteki kahramanlığını gerçekten kutlamak lazım: Bu kadar kayba uğradıkları halde führer Netanyahu’ya teslim olmadılar, Netanyahu karşılıklı şartlarla ateşkesi kabule mecbur kaldı.
Halbuki Yahudi führer, “Hamas’ın elindeki rehineleri kurtarıncaya kadar” operasyona devam edeceklerini defalarca söylemişti.
Netanyahu elindeki bütün teknolojik üstünlüğe ve korkunç askeri güce rağmen, Gazze’de Hamas’ın elindeki rehineleri bulamadı.
Oturup rehineler konusunda uzlaşmak ve ateşkesi imzalamak zorunda kaldı.
Bunda birçok faktör var: Dünya kamuoyunun, özellikle Batı kamuoyunun sivil tepkileri… İspanya, İrlanda gibi bazı Avrupa hükümetlerinin tepkileri… Türkiye’nin ve ses çıkarmasalar da Arap ülkelerinin diplomatik baskıları ve bilhassa Güney Afrika’nın başvurusuyla Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yahudi führer hakkında tutuklama kararının etkili olduğu muhakkaktır.
Ve tabii İsrail ekonomisinin artık çok zorlanması…
Aslında Biden yerine ABD’nin yönetiminde vicdanı körleşmemiş, akli melekeleri çürümemiş biri, mesela bir Kennedy, bir Carter olsaydı, İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatını kesip ateşkesi çok daha erken sağlayabilirlerdi.
İSRAİL’DE AŞIRI SAĞ
Netanyahu yıpranmış itibarsız bir isim. Tutuklanması bile mümkün. Fakat bir erken seçimde aşırı sağın daha da kuvvetlenmesi ihtimali vardır.
Ateşkes kararını protesto eden aşırı sağcı Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in kabineden istifası seçime güvenmesindendir.
Kaldı ki İsrail’de Filistinlilere “hayvansı insanlar” diyen faşist müstafi Savunma Bakanı Yoav Gillant “aşırı sağcı” sayılmıyor!
Ateşkesin sağlanmasında Trump’ın rolü önemlidir. Ama Gazze’nin geleceği, iki devletli çözüm, Kudüs’ün statüsü gibi hayati konularda nasıl davranır? Endişeliyim.
Herkes şunu görmeli: İsrail’i ateşkese mecbur eden, askeri mağlubiyet değildi. Diplomasi ve dünya kamuoyu idi. Eski Başbakan Ehud Barak’ın “Avrupa kamuoyunu kaybediyoruz” sözü önemliydi.
BARIŞ İÇİN ÜMİT
Bu açıdan, mazlum Filistin halkının içinden yeni bir ‘Müslüman Mandela’ umudu oluşuyor. Yirmi Yıldır hapiste bulunan Mervan Barguti… “İsrail’le yan yana güvenlik içinde iki devlet olarak yaşamalıyız” sözüyle, şiddeti reddeden beyanlarıyla şimdiden ilgi çekiyor. Yeni nesli temsil ediyor.
Bakalım, “rehine” olarak serbest bırakılacaklar arasında onu da görecek miyiz? İnşallah.