Suriye’de ortaya çıkan yeni durum, başta küresel güçler olmak üzere birçok devletin şaşkınlığa uğramasına neden oldu. Bugün dünya devletleri, bu sürecin bir parçası olmak için Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanımızın kapısını çalmaktadır.
Bölgemizdeki baş döndürücü gelişmeler yalnızca dünya devletlerini değil, aynı zamanda dış politika konusunda Soğuk Savaş paradigmasının dışına çıkamayan ve küresel güçlerden destek arayışı içinde olan CHP’yi de şaşırtmıştır.
Suriye’de kısa bir zaman dilimi içerisinde rejimin, İran ve Rusya’nın gayrimeşru zemine düşmesi, Türkiye’nin ve muhaliflerin adaletli duruşuyla birlikte yeni bir devletin teşekkül etmesine zemin hazırladı.
Bir imparatorluk bakiyesi olan Türkiye’nin bölgesinde günden güne güçlenmesi ve kritik dönemeçlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oynadığı rol, Türkiye’yi bölgesel bir güç olmaktan öte uluslararası arenada küresel etki üreten bir ülke haline getirdi. Bu durum, iktidar hesapları yapan CHP ve onun cumhurbaşkanı adayını derinden sarsmıştır.
Türkiye’nin meseleleri küreselleşmiş ve büyümüştür. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Türkiye’nin kimlik meseleleri ve iç sorunlarından beslenen siyaseti gün geçtikçe anlamını yitirmektedir.
Cumhuriyet aydınlarının, yüzyıldır değişmeyen üç temel tehdit ve sorun üzerinden siyaset yapmaya devam ettiği görülmektedir:
1. Laik-anti-laik
2. Türk-Kürt
3. Alevi-Sünni
Son dönemde, Zafer Partisi ve İYİ Parti kadar olmasa da CHP, kimlik meselelerine göçmen karşıtlığını da eklemiştir.
TÜRKİYE’NİN KÜRESEL DENEYİMİ VE CHP’NİN TUTUMU
Türkiye, Suriye iç savaşının ardından küresel jeopolitiğin ortaya çıkardığı tüm sorunlarla yüzleşmiştir. Filistin-İsrail sorunu, Lübnan iç savaşı, İran-Irak savaşı, Irak işgali, Suriye iç savaşı, Libya devrimi ve sonrasında çıkan kaos, Ermenistan-Azerbaycan savaşı, Somali, Ukrayna-Rusya savaşı gibi pek çok kriz bölgesinde Türkiye aktif rol almıştır. Bu süreçler, Türkiye’ye önemli bir birikim kazandırmış, liderlik vasfıyla Cumhurbaşkanı’na ve hükümete uluslararası arenada deneyim sağlamıştır.
CHP ise iç politika meselelerine yaklaştığı gibi dış politikaya da ideolojik ve statik bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Onlara göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikaları yanlıştır ve Erdoğan görevden ayrıldıktan sonra her şey düzelecektir. Bu sığ bakış açısı, CHP’nin küresel gelişmelere yabancılaşmasına neden olmuştur.
Liderlik sorunu: Cumhuriyet Halk Partisi, hizipçi yapısıyla dikkat çeken bir partidir. Parti içi tartışmalar, CHP’nin enerjisinin büyük bir kısmını tüketmektedir. Genel başkan ve cumhurbaşkanı adayı kim olacak tartışmaları, CHP’nin öncelikli gündemi haline gelmiştir.
Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi potansiyeli yüksek isimler öne çıkarken, İmamoğlu’nun egosu bu tabloyu taşımakta zorlanmaktadır. Genel başkanlık ve adaylık konusunu sağlam bir zemine oturtmak için büyük kaynaklar harcanmakta, ancak bu durum partiye zarar vermektedir.
Beşiktaş örneği: Uzun yıllardır CHP’nin elinde bulunan Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy ve Şişli gibi ilçelerde yeni yatırımlar yapılmamaktadır. Beşiktaş ve Şişli özelinde eski belediye başkanları hakkında ciddi yolsuzluk iddiaları gündeme gelmiş, son olarak Beşiktaş Belediye Başkanı yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanmıştır. Bu durum, CHP’nin yerel yönetimlerdeki performansını sorgulanır hale getirmiştir.
Sonuç: Son araştırmalara göre, CHP’nin oy oranı %28’e kadar geriledi. AK Parti yeniden birinci parti konumuna yükseldi. CHP, son seçimlerde kendi geleneksel oyunun dışında %10 oranında rasyonel seçmen desteği almış, ancak bu seçmen kitlesinin taleplerini ve reflekslerini henüz kavrayamamıştır.
Suriye devriminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderlik etkisi AK Parti’ye güç verirken; CHP’nin içine düştüğü siyasetsizlik çıkmazı ‘terörle mücadele’, ‘terörsüz Türkiye’ konusunda da devam etmektedir
CHP, iç politika ve dış politika alanında kendisini yenilemekten ve halkın beklentilerine uygun politika geliştirmekten oldukça uzak gözükmektedir. Yüksek düzeyli müsamere ve medya şovları siyaset namına bir anlam ifade etmiyor.