Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’den sonra Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpınar da tutuklandı.
Durumu üç başlıkta sütuna yatıralım:
1- Operasyonların hukuki boyutu.
2- İktidarın siyasi hedefleri.
3- CHP’nin yapması gerekenler.
Olmayan şeyi konuşmak zor; hukuki boyut yok. Dosya gizli, tanık gizli, suçlamalar gizli, sadece “sanık” açık! Buna siyasi dilde, açık oy gizli sayım derler! Başkanlar bir alacakaranlıkta gözaltına alındı, bir alacakaranlıkta tutuklandı. Sayıştay raporlarının işleme konmadığı, denetimin tamamen ortadan kalktığı bir ülkede, “denetleme” işini iktidar savcıları yapıyor!
Usul esasın kapısıdır. Bu usulle varılabilecek bir esas yok!
Denetim mekanizması işleseydi olası bir ihale ya da benzer hukuksuzluk raporlanır, gereği yapılırdı.
***
İkinci şık açık.
1 Ekim’de başlayan adı konmamış süreçle CHP’ye yönelik operasyon birbiriyle bağlantılı! İktidar CHP’yi kendi içiyle uğraşan, kendisini ifade etmek için çırpınan, halkın gündeminden uzaklaşmış halde tutmak istiyor. Bunun devamında operasyonlarla toplumun gözünde “korku ve dehşet” duygusu yaratıp tepkisiz toplumu daha da tepkisiz hale getirme amacında.
Erdoğan’ın CHP’li belediyeler için verdiği “Silkeleyin” talimatı her açıdan yerine getiriliyor!
İktidarın bir hedefi de ne yapıp edip DEM Parti’yi muhalefet safından çekmek. Mardin’in ardından Akdeniz Belediyesi’nde olduğu gibi bunu “havuç-sopa” yöntemiyle yapacak. DEM Parti’nin 57 milletvekili iktidarın hedefleri bakımından önemli.
Görünen operasyonun ardı Ekrem İmamoğlu! Nasıl 2023 seçimlerinde İmamoğlu’nu “ahmak” davası nedeniyle “siyasi yasaklı” ikileminde tuttularsa şimdi de benzer bir yöntemle arafta bırakmak istiyorlar. Ahmak davası kamuoyunda istedikleri karşılığı bulmayınca daha ahmakça ne olabilir, ona bakıyorlar. İmamoğlu’nu terörist ya da çete lideri ilan etmek gibi!
***
Bu iklimde CHP’nin artık tepki vermek yerine karar vermek noktasında olması gerekir.
Çalışmaları yürütecek sayıda milletvekilini Meclis’te tutup tamamen milletin arasında olmalı. Fiili sineyimillet!
Pazartesinden tezi yok bütün belediyeler bütün işlemlerini kamuoyunun denetimine açmalı. “Zaten açık” dememeliler. Herkes inceleyebilmeli. Denetim kurumlarını davet etmeliler.
Bütün belediye başkanları malvarlığını açıklamalı.
Gözle görülür bir şeffaflık kampanyasından sonra iktidar da buna davet edilmeli.
31 Mart 2024 zaferinin yıldönümü yaklaşıyor. O gün tüm Türkiye’ye, “Yerelde iktidar sınavını verdik, genel iktidarı istiyoruz” denmeli. Bunun içi doldurulmalı.
CHP yoksullara yardım konusunda AKP ile girdiği yarışı kazandı. Bu yetmez, sıra yoksulluğu nasıl azaltacağını, bitireceğini anlatmakta.
CHP iç bütünlüğünü tartışmalara meydan vermeyecek biçimde hayata geçirmeli. Bunun için her ilde daha önceki belediye başkanlarının da katılımıyla “il yerel meclisi” oluşturulup toplanmalı. Ankara’da da tüm illerin yeni-önceki belediye başkanlarıyla ortak Türkiye yerel meclisi kurulmalı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’le uğraşmak gölgeyi taşlamaktan başka bir şey değil. Bunu yaparsanız gölgenin sahibi sizinle alay eder.
Çağımızda medya gücü yok, güçlerin medyası var. CHP’nin stratejik bir medya planlaması var mı? Bu soruyu çengelli bırakalım.
Erdoğan, Şanlıurfa’da İbrahim Tatlıses üzerinden adaylığını ilan edip seçim kampanyasını başlattı.
CHP ne zaman başlatacak?
Seçimi istemekten söz etmiyoruz, seçime hazır olmaktan, halkı CHP iktidarına hazırlamaktan söz ediyoruz.