Bir Erdoğan kaldı bir de Putin

Ne demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep’teki “Gençlerle Buluşma” programında:

“Dünyada liderler arasında iki kişi kaldık. Şu anda bir ben varım bir de Vladimir Putin.

Bunu ben olduğum için söylemiyorum, vakayı söylüyorum. 22 yıl bu fakirin görev süresi var. Nerede ise bir o kadar da sayın Putin’in var.

Diğerlerinin hepsi elimine oldu.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin

Bu “tarihi saptama” sonrasında T24’te yaptığım haftalık “Kuzey Raporu” video programında söylediğimi buradan tekrarlayayım.

Erdoğan bazı dostlarını kırmış olabilir. Uzun süre iktidarda kalıp da “elimine olmayan” başkaları da var.

Mesela, Aliyev, Azerbaycan’da 2003’ten beri başta. Erdoğan’ın sevdiği Belarus lideri Lukaşenko 30 yıldır iktidarda. Tacikistan’da koltukta 32 yıldır Rahmon oturuyor.

Tabii “daha sıkı duranlar” da var. Ekvator Ginesi’nde Teodoro Obiang Nguema 81 yaşında ve hâlâ “taş gibi”: 44 yıldır başta. Kamerun’da Paul Bia 41 yıldır “elimine olmadı…"

Erdoğan uzun süre iktidarda kalmayı başaran (tabii sadece o açıdan değil, müthiş yöneticilik kabiliyetler bakımından da) kendisi ile Putin’i en üst sıraya koyarken belli ki, söz gelimi, ABD’de en fazla iki dönem kalabilen liderlere de tepeden bakıyordu.

Nerde o eski liderler!

Putin’in önceki gün 4,5 saat süren yıllık basın toplantısının bir bölümünde, Erdoğan’ın sözlerini gülümseyerek hatırladım.

Rusya Başkanı da sanki şimdiki liderler arasında kendisine denk pek kimse kalmadığını vurgular gibi, geçmişte kalan bazılarından övgü ile bahsediyordu:

Alman Helmut Kohl, Fransız Jacques Chirac, İtalyan Silvio Berlusconi!

Ah nerde o günler, nerde o liderler!..

Ha bir de Almanya’nın sevdiği bir eski şansölyesini ekledi: Gerhard Schröder…

İlginçtir, Schröder Erdoğan’ın kalbinde de özel bir yer etmişti:

“Sevdiğim bir lider de Schröder’dir. Schröder’in bize karşı olan saygısı çok çok farklıydı. Ramazan’da mesela, benim oturduğum masada Schröder bira filan içmezdi. Böyle saygısı olan bir insandı.”

Kimse yanlış anlamasın ama burada Putin’in Erdoğan’a kıyasla sevgisini daha iyi gösteren bir dost olduğunu eklemeliyim. 22 Kasım 2005 yılında görevinden ayrılan Schröder’i 9 Aralık 2005’te çok yüksek bir maaşla Gazprom’a atadı.

Suriye’de kazanan İsrail

Rus lider, basın toplantısında bir ara Erdoğan’la sürekli iletişim içinde olduklarını ve Türkiye’nin Suriye’de kendi güvenliğini sağlamak ve milyonlarca Suriyeli mülteciyi geri göndermek için faaliyet yürüttüğünü söyledi.

Böylelikle son zamanlarda Rusya’da bazı siyasetçilerin ve gazetecilerin Suriye’deki başarısızlıktan dolayı Ankara’ya yönelik sert eleştirinden farklı bir vurgu kullanmış oldu.

 

Putin Esad’ın devrilmesiyle sonuçlanan gelişmeleri “asla Rusya’nın yenilgisi olarak görmediğini”, dahası “Moskova’nın Suriye’nin bir terör yuvası olmasını önleme hedefine ulaştığını” seslendirerek birçok yorumcuyu hayretler içinde bırakıyordu.

“Esad rejimiyle (Putin’den “Esad rejimi” anlatımını ilk kez duyduk – HA) savaşan gruplar iç değişiklikler yaşıyor. Avrupalı ülkelerle ABD’nin onlarla ilişki kurması boşuna değil. Eğer onlar teröristse siz ne arıyorsunuz orada?”

Bu arada Putin’in satır arasında Suriye’deki gelişmelerinin asıl kazanını net olarak işaret etmesi de önemliydi: “İsrail.”

Haydi “füze düellosu” yapalım!

Uzun basın toplantısında Ukrayna’daki askerî harekât sürdüğü için artık pek gülmediğini ve şaka yapmadığını dile getiren Putin, savaşın bitirilmesi için masaya oturmaya hazır olduklarını tekrarladı. Ancak bazı şartlarını sıralamayı da unutmadı.

Kremlin’in ele geçirdiği toprakları terk etmeme eğilimini biliyoruz. Rus lider önceki gün, ayrıca Zelenski’nin başkanlık süresi dolduğu için resmî görüşmelerde Ukrayna’yı temsil edemeyeceğini sözlerine ekledi.

Konuyu belki de son zamanlarda kendisine en fazla mutluluk veren orta menzilli “Oreşnik” füzesine getirdiğinde heyecanlandığı hissediliyordu. Füzenin benzerinin başka kimsede olmadığını bir kez daha kayda geçirdikten sonra sürpriz bir öneri getirdi:

“Batılı hava savunma sistemleri ile bir ‘teknolojik düello’ yapabiliriz. Örneğin, Kiev’de veya başka bir yerde bir hedef belirleyelim. Biz Oreşnik’i oraya gönderelim, Batı da ellerindeki tüm hava savunma sistemleriyle onu vurmaya çalışsın. Vuramazlar!”

Rusya Devlet Başkanı’nın devletinin askerî-teknolojik üstünlüğünü anlatması, hatta bunu Batı’ya meydan okuyarak yapması belki anlaşılabilir bir şeydi. Ancak bunu “Kiev’de bir hedefe yönelik füze atma/vurma denemesi” gibi sunması, doğrusu akıllara bilgisayardaki savaş oyunlarını getiriyordu.