Yerel seçimi konuşmak ve ne olacağını merak etmek öncelikle İstanbul seçiminde düğümleniyor. Bunu sadece kendi gözlemlerimize dayanarak söylemiyoruz. Başarılı bir seçim -ve seçim kazanma- uzmanı olduğu şüphe götürmez olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nerede ve hangi konuda konuşursa konuşsun mevzuyu İstanbul seçimine getirmesinden de anlıyoruz.
İstanbul birçok açıdan önemli.
Bir… Kazanabilirse bu sezim, Erdoğan’ın 14/28 Mayıs zaferi için çarpan olacaktır. İstanbul’u geri aldıktan sonra tamamen rakipsiz kalacak Cumhurbaşkanı’na anayasa değişikliği dahil daha güçlü bir yönetim imkanı sağlayacaktır. Zaten, denetimsiz, kontrolsüz, Meclis üstünlüğü sayesinde engelsiz bir iktidar var; daha güçlü bir yönetim nasıl olacak, diye düşünenler çıkabilir. Haklıdırlar da… Ama, malum şimdiden Anayasa Mahkemesi’nin denklemden çıkarılması arzusu ortada. Dahası da pekala olabilir. İstanbul ve Ankara geri dönerse bunun siyasi meşruiyetiyle çok rahat olabilir. Kazanamazsa da anayasa değişikliği için gücü azalacaktır.
Özetle, Cumhurbaşkanı İstanbul’u kazanırsa önünde gerçek anlamda ikince iktidar dönemi başlayacaktır. Kazanmak, Erdoğan için sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden yerini ayırtmak demek. Her konuşmada İmamoğlu’nu hedef alması belki siyasi strateji olarak yanlış ama görüldüğü gibi gelecek hedefleri açısından anlaşılmaz bir şey değil.
İki… Seçimden sonra ekonomide kemer sıkma ve acı ilaç dönemi başlayacağı sır değil. Bunun bihakkın olabilmesi için de Erdoğan’ın İstanbul’u kazanması gerekiyor. İstanbul’u kazanamadığı denklemde, üstüne bir de toplumu iyice sıkan bir ekonomik tedbir paketi için cesaretini toplayamaz. Kazansa da kaybetse de kemer sıkacak bu kaçınılmaz ama kayıp durumunda eli o kadar rahat olmaz ve sokaktan gelen seslere duyarsız kalamaz.
Üç… Meselenin İmamoğlu tarafı de en az Erdoğan kadar heyecanlı ve gelecek için belirleyici. Gayet tabii seçimi tekrar kazanırsa siyasetin en büyük ortaklarından birisi haline gelecek. İstanbul’u mükemmel değilse de beş yıldır iyi yönetti. Üstelik bunu ağır baskı alında ve iktidarın engellemelerine rağmen başardı. Yani stres testini geçti; kendisini hedef alan engelleri İstanbul halkına yansıtmadan, öfkesini kontrol ederek gerilimi büyütmedi. Bu referansa ilaveten yeniden kazanmak İBB Başkanı’na büyük bir gelecek imkanı sunacaktır.
Dört, beş de var ama şimdilik burada duralım. Bazı siyasi tahminler için çek erken….
Biraz da seçimin barometresine bakalım…
İyi Parti’den sonra DEM Parti’nin aday çıkarması Ekrem İmamoğlu’nun aleyhine etki yapacaktır. 2019’taki ittifakın tek işe yaradığı seçim İstanbul ve Ankara belediye seçimleriydi ama 2024’te ilginç bir şekilde bu birliktelik dağıldı. Bu sayede, Cumhur İttifakı oturduğu yerden bonus toplamaya devam ediyor. DEM’in Başak Demirtaş’ı aday göstermemesi durumu biraz değiştirir ama toplamda İstanbul seçimi bir iki puan farkla ipin göğüsleneceği bir seçimdir. Ayrıca Meral Danış Beştaş da asla zayıf bir aday değildir. Tıpkı İyi Parti’nin adayı Buğra Kavuncu gibi… Her iki parti de az ya da çok, kaçar puan alırsa alsın; alacakları oylar tamamına yakını daha önce İmamoğlu’na verilmiş oylardır. Bu da İBB Başkanı için kampanyanın yeniden başlaması ve özellikle kararsız muhafazakâr seçmenle daha yakın ilişki mesaisi demektir.
Öte yandan YRP’nin Mehmet Altinöz’ü aday gösterme kararı da daha çokMurat Kurum aleyhine sonuç üretebilir. Yeniden Refah’la Ak Parti seçmeni ve hatta birçok merkezdeki aday profili gösteriyor ki kadroları arasında bir geçişkenlik başladı. Bu durum İstanbul’da Kurum’un oylarından eksiltebilir.
Ancak kıyaslayacak olursak, YRP’nin Kurum’dan oy eksiltme potansiyeli, İyi Parti ve DEM’in İmamoğlu’ndan oy eksiltme potansiyelinden daha azdır. Yani, çok adaylı yarış an itibariyle İmamoğlu aleyhine oy hareketi potansiyeli içeriyor. Tabii seçim henüz kızışmadı, kampanyalar tempo kazanmadı ve köprünün altından bütün sular akmadı.
Madem İstanbul çok önemli o zaman iki aday bu parçalı yapıda seçmeni bir hedef etrafında tutabilmek maharetini göstermek zorundadır. Kim mahirse o kazanır…