Yeni Suriye ve Rusya-İsrail ilişkilerinin geleceği

Şam’daki rejim değişikliği sonrasında Suriye’de dengeler yeniden kurulmaya çalışılıyor. Bu bağlamda faaliyetleri dikkat çeken iki aktör Rusya ve İsrail. Rusya, bölgedeki askeri üslerine dönük kira sözleşmesini yeni yönetime kabul ettirmek ve tamamen sürecin dışında kalmamak için HTŞ ile görüşmelerini sürdürüyor. Öte yandan İsrail, Golan bölgesindeki faaliyetlerini artırarak buradaki varlığını iki katına çıkaracağını ilan etti. Peki bu zaman zarfında Rusya ile İsrail hattında neler oldu, ne olacak? Suriye’de geriye düşen Rusya’nın İsrail ile ilişkileri ne yöne evrilecek? Bu yazıda Rusya-İsrail ilişkilerini inceleyerek değinilen sorulara yanıt arayacağız.

SOĞUK SAVAŞ SONRASI RUSYA- İSRAİL İLİŞKİLERİ

SSCB’nin Ortadoğu politikası; güneyden kuşatılma ihtimalini uzaklaştırma, kapitalist sistemle rekabette bölge ülkeleriyle işbirliği içinde olma ve ideolojik olarak kendisine yakın ortaklıklar kurmaya dayanıyordu. Nitekim bu çerçevede güvenliği ve rekabeti gözeterek İsrail’in kurulmasını destekledi. Ancak değişen dengelerle beraber, Arap devletleriyle kurduğu ilişkiler uyarınca 1967 Savaşı sonrasında İsrail ile diplomatik bağları kopardı. Ancak Gorbaçov döneminin sonlarında İsrail ile ilişkilerde gelişim gözlemlenebildi.

Rusya ise SSCB’den farklı olarak Ortadoğu’ya ideolojik bir pencereden bakmıyordu. SSCB’den devraldığı kendisine yakın devletlerle diyalogunu sürdürürken İsrail ile ekonomik, kültür, teknoloji gibi alanlarda işbirliği yapmaya istekliydi. 1990’larda iki ülke arasında kültür, sanat, ekonomi gibi alanlarda işbirliği başladı, karşılıklı üst düzey ziyaretler gerçekleşti. Yani, Rusya, pragmatizmin yönlendiriciliğinde Arap ülkeleriyle ilişkilerini fazlaca riske atmadan İsrail’le yakınlaştı.

Öte yandan, SSCB’den Rusya’ya yalnızca Ortadoğu’daki ortaklıklar kalmamıştı, aynı zamanda SSCB’den İsrail’e göç eden 1 milyondan fazla Rusça konuşan Yahudi de vardı. Bu nüfus ilerleyen dönemlerde Rusya-İsrail ilişkilerinde önemli rol üstlenecekti. 2000’lerle beraber iki ülke arasındaki ilişkilerin ivmesi arttı. İsrail Rusya’nın Çeçenistan’a dönük müdahalesini desteklerken Moskova’yı ziyaret eden dönemin Başbakanı Ariel Şaron, “her iki ülke için de İslami terörizm tehdit” ifadelerini kullandı. Bu cümlenin karşılık bulduğu en önemli yer Suriye olacaktı.

İsrail’in Rusya’nın tarafında olduğu bir diğer gelişme, 2004’teki Beslan Saldırısıydı. Öyle ki saldırı sonrasında İsrail, Rusya’ya istihbarat desteği de verdi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2005’te İsrail’i ziyaret ettiğinde “Yahudi devletinin güvenlik kaygılarını anlıyoruz” sözleri, ilişkilerin gelişimi açısından önemli bir diğer uğraktı. Böylece Rusya, İsrail’e içinde bulunduğu koşulları anladığını ve işbirliğine devam etmek istediğini ifade etti. İsrail’e göç eden SSCB Yahudilerinin sigorta işlemlerinin kolaylaştırılması, emeklilik hakkı, vizesiz seyahat gibi yenilikler iki ülkenin güvenlik ve pragmatizm sütunlarına yaslanan ilişkilerinde bir köprü görevi üstlendi. İsrail toplumundaki Rusya sempatisini artırdı.

Rusya ile İsrail arasında ticaret, teknoloji gibi alanlarda süren işbirliği Rusya’nın dış müdahalelerine İsrail’in yaklaşımını etkiledi. Bunlardan en akılda kalanı 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a dönük müdahalesinde İsrail’in Gürcistan’a verdiği desteğini askıya alması ve Rusya’yı kınamaktan kaçınmasında görüldü. Benzer bir durum Kırım’ın ilhakında da yaşandı. İsrail, ABD ve Batı ülkelerinin aksine Rusya yaptırımlarına katılmadı, Rusya’yı kınamadığı gibi ilişkilerini sürdürdü. Buna karşın ilişkilerin en büyük sınavı, Suriye müdahalesi ve sonrasındaki gelişmelerde görülecekti.

RUSYA’NIN SURİYE MÜDAHALESİ VE RUSYA-İSRAİL İLİŞKİLERİ

Suriye’de 2011 itibariyle başlayan savaş, İsrail açısından iki yönlü bir tehdit yarattı: IŞİD gibi radikal cihatçı örgütlerin kendisine dönük tehdit potansiyeli ve 1981’de ilhak ettiği Golan ve sınırlarında yaşanan düzensiz çatışmalar.

Bu tehditleri bertaraf etmek için İsrail, Esad’ın kalmasına razı olsa dahi, özellikle İran ve Hizbullah’ın Suriye’de gücünü artırmasından da endişe duyuyordu. Rusya Eylül 2015’te Suriye’ye müdahale etmeden önce İsrail ile diyalog kurarak ortaklaşan çıkarlarını belirledi. Taraflar, bu tehdit karşısında doğrudan diyalog kanallarının açık tutulması konusunda uzlaştı. İsrail, Rusya’nın Suriye’de İran’ın baskın bir aktör olmasını önlemede dengeleyici olacağını düşünüyordu. Nitekim doğrudan diyalog kapsamında Putin ile Netanyahu 2015-2022 arasında 15 defa yüz yüze, 49 defa telefonla görüştü. Ayrıca Rusya ile İsrail arasında Suriye’ye dönük hava harekatlarında çakışma olmaması için bir iletişim mekanizması kuruldu.

Tarafların Suriye uzlaşısı şöyle özetlenebilir: Rusya, Suriye’deki varlığı ve Şam’ı koruma gayreti karşılığında İsrail’in İran ve Hizbullah’ı hedef alan saldırılarına sağır kaldı, sadece İsrail saldırılarının Rus kuvvetlerine zarar vermemesi için kendisine haber verilmesini istedi. Basitçe özetlemek gerekirse, Suriye’de İsrail açısından tehdit oluşturan Hizbullah ve İran ile çalışan Rusya, bir denge mekanizması görevi üstlendi. Rusya da Ortadoğu’da etki gücünü artırma gayretinde olan bir aktör olarak hem İran hem Hizbullah hem Esad hem de İsrail arasında dengeleyici bir pozisyon üstlenebildiğini gösterebilme fırsatı yakaladı. Nitekim bu uzlaşı uzun süre böyle devam etti.

7 EKİM VE UKRAYNA SAVAŞI: SERT SÖZLERE RAĞMEN DENGELİ SAHA

Ukrayna Savaşı, Rusya’nın Suriye’deki gücünü etkiledi, ancak İsrail ile ilişkilerine yansıması sınırlıydı. İsrail, 2014’teki Kırım ilhakında olduğu gibi Rusya’yı sert biçimde açıktan kınamadı, yaptırımlara taraf olmadı. Ukrayna’dan gelen Yahudi göçüne kapılarını açtı, Ukrayna’ya sınırlı nitelikte silah aktarımı yaptı. Gönderilen silahlar dikkatlice seçilmişti, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı koymasına yetecek güçten uzak, sınırlı bir destek niteliğindeydi. İsrail; ABD ile müttefiklik ilişkisini sürdürmekle beraber, Türkiye, BAE, Brezilya ve Hindistan gibi seçici bir tarafsızlık politikası izlemeyi tercih etti. Bunun karşılığında da Rusya’dan İran, Suriye ve Hizbullah’a kendisine tehdit yaratabilecek S-400, Su 35 gibi uçakları sağlamamasını istedi. Ancak buradaki fikir birliği 7 Ekim’den sonra bazı aşınmalara uğradı.

Suriye’de devam eden bu denklem, 7 Ekim’deki saldırılar ve İsrail’in buna yanıtıyla Ukrayna’ya doğrudan etki edecek bazı yansımalar yarattı. İsrail Gazze, Lübnan, Suriye’yi doğrudan hedef alırken İran ile de karşılıklı misillemelere girişti. Rusya, Ukrayna Savaşı’nda İran dronlarına ihtiyaç duyduğu için İran ile belli seviyede yakınlaştı. Üstelik, İsrail’in misilleme saldırısı öncesinde İran’a S-400’leri teslim etti. Bunun yanı sıra Moskova’nın Gazze’deki soykırıma tepki göstermesi, Moskova’da Hamas ile görüşmesi İsrail’in tepkisini çekti.

Taraflar arasındaki gerilim BM’de de karşılık buldu. Rusya ABD önerilerini veto ederken ABD Rusya önerilerini “hayır” oyuyla denklem dışı bıraktı. Artan tansiyon Rusya temsilcisinin İsrail’i katliamla suçlamasına, İsrail’in “Bu konuda bizi suçlayacak en son devlet sizsiniz” çıkışına neden oldu. Ancak yine de iki aktör sahada dikkatli hareket etti.

Esad’ın devrilmesinin ardından Rusya, Suriye’deki üslerini korumaya çalışıyor. İsrail ise hızla bombardımana geçti ve Golan’daki varlığını iki katına çıkaracağını söyledi. Peki şimdi ne olacak?

Rusya’nın ana gündemi, son olarak Moskova’da bir generaline suikast yapılmasına uzanacak boyutlara varan Ukrayna Savaşı’ndan bir çıkış yolu bulmak. Bu noktada İsrail’i fazlaca sıkıştırdığında İsrail’den Ukrayna’ya gidecek daha güçlü silahlar, savunma sistemi Rusya’yı zorlayacaktır. Buna karşın denklemin diğer aktörü İsrail için de nihayetinde Rusya ile denge önemli. Şöyle ki, İran’ın Suriye’deki varlığı neredeyse ortadan kaldırılmış görüntüsü veriyor, ama İsrail için tehdidi ortadan kalkmadı. Kaldı ki sahada güç ve stratejilerin hızla değişebileceğinin örneklerinden biri zaten Suriye. İsrail, saha gerçeklerini dikkate alarak Rusya’nın tamamen izole olması durumunda İran ile daha fazla yakınlaşma ihtimalini gözetiyor. Ayrıca Hizbullah’a gidecek Rus desteği yine en istenmeyen gelişmelerden biri. Bu faktörleri de dikkate alarak Rusya ile dengeli bir strateji yürütmeyi, İran’ın kontrol altına alınmasında yine Rusya’nın kolaylaştırıcı olacağı bir seçeneğin masada bulunmasını isteyecektir. Bu nedenlerle iki aktörün birbirine dönük çıkar ve stratejisi karşı karşıya gelmeden, yeni koşullarda da işbirliğiyle ve doğrudan diyalogla, en azından şimdilik, ilerleyecektir.