Partizanlığın böylesi

Kreş tartışması iktidarın partizanlığını gösteren pek çok örnekten biri.

Bizde her devirde partizanlık oldu fakat gerek uzun meslek hayatımda, gerek yakın tarih okumalarımda partizanlığın böylesini görmedim.

Demokrat Parti’nin partizanlığı ve muhalefete tahammülsüzlüğü hatırlanabilir. Fakat bu, Metin Toker’in de yazdığı gibi, Bayar ve Menderes’in, özellikle de Bayar’ın “Atatürk ve İsmet Paşa’nın hükümet etme usulleri” içinde yetişmiş olmalarından ileri geliyordu. (Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, cilt 1, s.698)

Yine de DP’nin partizanlığı belediyelere kadar inmemişti. İnönü-Menderes ilişkilerinin, Bayar bunu bozuncaya kadar, gayet iyi olduğu dönemler de az değildir

Ama bugün 21. Yüzyıldayız, 50 yıllık çok partili hayat tecrübemiz var.

PANDEMİ DÖNEMİ

Milli Eğitim Bakanı’nın, resmi yazısında, Belediyelerin sadece anaokulu değil, kreş açmasının da yasak olduğu ileri sürülüyordu. Tepki büyük olunca geri adım attılar, sadece anaokullarını kastettiklerini söylediler.

Mesele yalnız kreş değil ki…

Pandemi döneminde belediyelerin, yoksul vatandaşlarımıza iletilmek üzere yardım toplamasını, ücretsiz ekmek dağıtmasını yasakladılar. Aşevlerini kapattılar!

Valilerin koordinasyon toplantılarına CHP’li Belediye başkanları çağrılmadı, yoğun eleştiriler üzerine göstermelik birkaç toplantıya çağırdılar.

Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, bir entelektüel ve kamu görevlisi olarak vicdanın sesini şöyle ifade etmişti:

“Siyasi görüş ayrılıklarını, parti mensubiyetlerini bir kenara bırakarak hepimizin bu iş birliğine ve eş güdüme odaklanması gerekiyor. Güzel örnekleri de var. Belediye başkanlarımız çok güzel işler yaptılar, yapmaya devam ediyorlar.” (12 Nisan 2020)

Cumhurbaşkanı’nın, bu dozda olmasa bile en ufak bir takdiri duyuldu mu?

BELEDİYELERİ ENGELLEMEK

Diyanet, pandemi sırasında zekatların “ulusal kampanyalara”, yani Cumhurbaşkanın açtığı yardım kampanyasına verilmesi için “fetva” yayınladı! (1 Nisan 2020)

Ankara ve İstanbul Büyükşehir Beledilerinde ortaya çıkan, AK Parti dönemine ait yolsuzluk dosyalarına İçişleri Bakanlığı elkoydu, dosyaları aldı, rafa kaldırdı!

AK Parti programında “mahalli idarelerin güçlendirilmesi”ne önem veriliyor, yetkilerin artırılması öngörülüyordu. Belediyeler CHP’ye geçince bazı yetkiler Bakanlıklara alındı…

Belediyelerin, uygun kredisi bulunmuş alt yapı projeleri, Ankara’nın onayına takıldı.

Liste uzun…

Beledilerin yetkilerini tırpanlayan “Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Meclis’te, sırasını bekliyor.

Son olarak belediyeler, prim borcu için sıkıştırılıyor. Kaynakta kesinti yapılarak belediyelerin hizmet kapasitesi daraltılacak.

Evet, enflasyonla mücadele, bütün kamu kaynaklarının disipline edilmesini gerektirir. Ama tasarrufa Beştepe’den, bakanlıkların “temsil” giderlerinden başlamalı, Belediye borçları da objektif kriterlerle yeniden yapılandırılmalı, değil im?

İKİ GÜN ARAYLA!

Partizanlığın tarihe geçecek tipik örneği… Muğla/Akbelen çevresinde 190 parsellik tarım arazisi hakkında, 8247 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 12 Mart 2024 günü “âcil kamulaştırma” kararı verildi. Maden ve petrol araması yapılacaktı…

Fakat, iki gün sonra yayınlanan 8259 Sayılı CB Kararı ile “acil kamulaştırma” kararı geri alındı!

Hani “âcil”di?! Hani “maden ve petrol” araması yapılacaktı?!

Hayır, Belediye seçimlerinde Ak Partili aday, kamulaştırmanın oy kaybettireceğini söylemiş, Cumhurbaşkanı da partisinin oy kazanması için “âcil... maden ve petrol” gerekçelerini iki günde geçersiz sayarak Karar’ı geri almıştı!

Hukuk devleti kavramındaki “kamu yararı” ilkesi yerine, CB sisteminde “parti yararı”nın nasıl öne geçtiğini görüyorsunuz.

Mülakatlarda, ihalelerde, atamalarda da böyle…

Bu tavır iktidara sadık bir seçmen kitlesi yaratmada etkili oluyor ama doğurduğu tepki ile de aleyhine oluyor. Tepkilerin CHP’yi birinci parti yapmasında şaşılacak ne var?

AK Parti’nin 2001 kuruluş program ve tüzüğünü okursanız, 1955’teki liberal Hürriyet Partisi’nin metinleri sanırsınız. Halbuki bugünkü işleyişiyle daha çok 1930’lar CHP’sine benziyor.