Adalet herkese lazım

Kamuoyu yoklamalarına da yansıyan ülkemizin en yakıcı sorunu nedir?

Evet bildiniz: Ülkemizin en önemli sorunu, ekonomidir. Önde de, hayat pahalılığı ve işsizlik geliyor...

Peki, ikinci sırada yer alan önemli sorunumuz hangisi?

Onu da bildiğinizi sanıyorum: Adalet kavramıyla ters düşen bir dizi yanlışlık...

Herhangi bir gün, -muhalif-muvafık fark etmez- herhangi bir TV kanalını açtığınızda, karşınıza çıkacak güncel konulardaki hemen bütün haberler yargının ilgi alanına giriyor.

Adaletin yani.

Nasuh Mahruki’yi kurduğu AKUT örgütü ile çeşitli afetlerde ön saflarda gördük. Aynı Mahruki bu hafta farklı bir haberin konusu: Sosyal medya hesabından gönderdiği mesajlar sakıncalı bulunduğu için, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu’ ile ilişkilendirilerek çağrıldığı savcılık tarafından tutuklama talebiyle sevk edildiği mahkemece tutuklandı.

Başka?

Önümüzdeki hafta başında bir grup genç subay hakkında Yüksek Disiplin Kurulu karar verecek. İstenen, mezuniyet törenindeki yeminin ardından bir yemin daha yaptırmaları ve bunu yaparken de kılıçlarını şakırdatmaları...

İstenen karar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilmeleri...

‘Yenidoğan bebekler’ konusuna ne dersiniz? Bebekler ebeveynleri tarafın-dan emanet edildikleri hastanelerde göz göre göre ölüme tek edilmiş...

İddia bu.

Sorumlu tutulan hastanelerin personeli bu sebeple yargılanıyor...

Yargılananların sayısı belirlenmiş bebeklerle sınırlı. Oysa, yeni doğmuş bebeklerini kuvözde kaybetmiş başka anne-babalar da var ve gittikleri hastanelerin de davaya eklenmelerini istiyorlar.

Onların beklentileri, adaletin kendileri için de işlemesi...

Esenyurt’un CHP’den seçilmiş belediye başkanı Prof. Ahmet Özer’in görevden alınıp cezaevine gönderilmesi ile DEM Partili başkanların yerler-ine kayyımlar atanması da yargılık konular...

Oylarıyla seçilmiş başkanları dururken devlet memurlarının yönetimine girmiş belediyeler bölgesinde yaşayan haklar kim bilir ne düşünüyordur...

Bu arada, geçen 50 günü tartışma gündeminin ilk sıralarına tırmanan MHP lideri Devlet Bahçeli ile AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki senkronizasyon eksikliği ile dikkat çekmiş siyasi bir konumuz vardı. O konu da, en başından itibaren bir adada cezasını geçiren bir ağırlaştırılmış müebbet mahkumuyla ilgiliydi. MHP lideri Bahçeli belli şartları yerine getirmesi şartıyla ona ‘umut hakkı’ tanınmasını talep ediyordu.

O vesileyle, başka demokratik ülkelerde çoktan yasalara geçirilmiş olan ‘umut hakkı’ diye bir kavram bulunduğunu öğrenmiş olduk.

Hepsi bu kadar mı?

Değil elbette; ancak bu birkaç güncel konu bile adaletin toplum açısından ne kadar önemli olduğunu göstermesi bakımından yeterli. Yoksa bir çırpıda eklenebilecek daha pek çok dava konusu var.

Peki de neden güvenilirlik sıralamalarında yargı pek de sevinilecek bir sırada yer almıyor?

Sorun da zaten bu sorudan kaynaklanıyor.

Nasuh Mahruki sosyal medyadan mesaj yayımladığı için tutuklanmış ilk kişi değil. Çok sayıda başka kişi de aynı sebeple cezaevlerinde.

Aslında tutukluluk halinin istisnai olduğu biliniyor; ancak bizde istisna değil de kural gibi uygulanıyor sanki.

Genç subayların disiplin suçu ithamıyla ordudan ihracının düşünülmesi de suç ile ceza arasındaki uyumsuzluk gibi algılanmaya müsait. Askerlikte hayatlarını bir ülküye adamış genç subayların ihracını gerektirecek suçların içerisine, alternatif yemin, kılıç şakırdatma, hatta izin verilmeyeni yine de yapmak girer mi?

‘Yenidoğan bebekler’ konusu da suç ilk fark edildiğinde üzerine gereken hassasiyetle gidilmemesi yönüyle önemli. Acaba ters uygulama ilk fark edildiği 2016 yılında derhal yargıya intikal ettirilseydi, o tarihten sonraki ölümlerin önüne geçilemez miydi?

‘Umut hakkı’ konusu aslında yalnız Öcalan’ı ilgilendirmiyor. Aynı cezaya çarptırılmış ve iyi halleri görülse veya nedamet geçirdikleri fark edilse bile ölene kadar hiçbir kolaylıktan yararlandırılmayan veya yararlandırılmayacak olan pek başka mahkum için de bir umut kapısı o...

Adalet herkesi ilgilendiren bir kavram ve hemen herkes başkalarının başlarının gelenlerin bir gün kendileri için de söz konusu olmayacağından pek emin değil ülkemizde.

Bu sebeple de güven duyguları adalete karşı zayıf.

Öyle olmamalı oysa..