Siyaset dilinde ‘hükümet olmak kolaydır ama iktidar olmak zordur’ diye bir söz vardır. Bu sözün anlamı şu dur,;Meclis çoğunluğunu alsan da hükümeti kursan da müesses nizam yani kurulu düzen rahat ettirmez…

Onların bariyerini aşmak zordur…

Güçlü liderler, halktan büyük destek alan partiler bu zinciri kırar… İktidar olurlar…

Türkiye bu evreleri çok gördü yaşadı… İktidar olamayan hükümetler tarafından da yönetildi güçlü iktidarlar tarafından da…

Türkiye 2017 yılından sonra başka bir düzleme geçti. Tek adam yönetimiyle parti devleti düzeni kuruldu.

Ne demek bu?

Devlet görevlilerinin bürokratların, memurların AKP’ye hizmet etmeleri demek…

Valilerin, kaymakamların, polis müdürlerinin, savcıların, hakimlerin, rektörlerin AKP’yi ve AKP’lileri kolladığı düzen demek…

Devlet aygıtının bir partiye hizmet etmesi demek…

Türkiye uzun süredir bu krizi yaşıyor…

Bu alışık olmadığımız yönetim biçimi cumhurbaşkanı aynı zamanda parti genel başkanı olmasıyla meşrulaştırıldı. Devlet mekanizmasının çeşitli yerlerinde olanlar AKP’nin siyasal tercihi ile tarafsız duruşu arasında sıkışıp kaldı.

Kahir ekseriyeti tercihini AKP’den yana kullandı. …

Maalesef yargı da öyle. İktidarın sevmediği kişiler sudan sebeplerle, boş dosyalarla tutuklanıp hapse atıldı. Son örnek Nasuh Mahruki… Yanıltıcı bilgiyi alenen yayma ve yargı organlarını aşağılama suçundan tutuklandı…

Böyle bir iddia ile bir insan hapse atılır mı?

Delil mi karartacak, kaçacak mı?

Yooo… Aç davayı, yargıla… Ama amaç bu değil. Amaç göz dağı, amaç korkutmak, amaç haddini bildirmek!

Çünkü…

İktidar farklı bir dönemin kapısını araladı. ‘Devlet biziz’ diyorlar. Bu anlayışı kabul ettirmek istiyorlar. Kendilerine karşı gelmeyi devlete karşı gelmekle eşdeğer görüyorlar.

Dün Meclis’te yaşananları izlemişinizdir. Bürokrat İçişleri Bakanı’nın sivil polisler yardımıyla milletvekillerini yararak, bütçesini milletvekillerine onaylatmak için salona girişi görülmeye değerdi.

Tarihi olaydır!...

Bakan’ın biraz sonra bütçesine onay isteyeceği milletvekillerinin üzerine gitmesi salona zorla girmek istemesi tuhaf değil mi?

Tuhaf ama ‘devlet biziz’ felsefesi ve duygusuyla hareket edersen durum başka oliyor!.. Kendi partisinden olmayan muhalif milletvekillerine devlet düşmanı gözüyle bakıyor.

‘Devlet biziz’ düzeninin tanımını Devlet Bahçeli yaptı… Sınırını çizdi… ‘Cumhur İttifakı Türkiye Cumhuriyetidir’ dedi. Yani devletin asıl sahibi biz değiliz devletin ta kendisiyiz demek istedi…

Sorum şu; bundan söyle Cumhur İttifakı’nda olmayanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayılmayacak mı? Düşman mı ilan edilecek?

AKP/MHP/Hüda Par ortaklığı Türkiye Cumhuriyetiyse biz neredeyiz?

There is a saying in political language, 'It is easy to be in government but difficult to be in power.' The meaning of this saying is this: Even if you get the majority in the parliament and form a government, the established order does not make you comfortable...

It is difficult to overcome their barrier…

Strong leaders and parties with great support from the people break this chain… They come to power…

Türkiye has seen and experienced many of these stages… It has been governed by governments that were not in power, and by powerful governments…

Türkiye moved to another level after 2017. A party-state order was established with a one-man rule.

What does this mean?

It means that state officials, bureaucrats and civil servants serve the AKP…

It means a system in which governors, district governors, police chiefs, prosecutors, judges, and rectors protect the AKP and AKP members…

It means that the state apparatus serves a party…

Türkiye has been experiencing this crisis for a long time…

This unfamiliar form of government was legitimized by the president being also the party chairman. Those in various positions in the state mechanism were stuck between the AKP's political preferences and its neutral stance.

The overwhelming majority voted for the AKP. …

Unfortunately, the judiciary is the same. People the government does not like have been arrested and imprisoned for flimsy reasons and empty files. The latest example is Nasuh Mahruki… He was arrested for the crime of publicly spreading misleading information and insulting the judicial organs…

Can a person be imprisoned for such a claim?

Will he conceal evidence or escape?

Nope... File a lawsuit, try them... But that's not the purpose. The purpose is to intimidate, the purpose is to scare, the purpose is to put them in their place!

Because…

The government has opened the door to a different era. They say, 'We are the state'. They want to impose this understanding. They see opposing them as equivalent to opposing the state.

You must have watched what happened in the Parliament yesterday. It was worth seeing the bureaucrat Minister of Interior enter the hall with the help of plainclothes police officers, pushing through the MPs to get his budget approved by the MPs.

It is a historical event!...

Isn't it strange that the Minister would go after the MPs whose budget he would like to approve and try to force his way into the chamber?

It's strange, but if you act with the philosophy and feeling of 'we are the state', the situation becomes different!.. He regards opposition MPs who are not from his own party as enemies of the state.

Devlet Bahçeli defined the order of 'We are the state'... He drew its borders... He said 'The People's Alliance is the Republic of Turkey'. In other words, he wanted to say that we are not the real owners of the state, we are the state itself...

My question is this; will those who are not in the People's Alliance not be considered citizens of the Republic of Türkiye? Will they be declared enemies?

If the AKP/MHP/Hüda Par partnership is the Republic of Türkiye, where are we?