Millî Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre Kara Harp Okulu resmi mezuniyet töreninin ardından teğmenlerin “subay yemini” adı verilen bir metni okumaları, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20. Maddesi’ne aykırılık teşkil ediyor.
Disiplin Kurulu, bu suçlamayı haklı, subayların savunmasını haksız bulursa verilecek ceza “TSK’dan ayırma.”
TSK’dan ayırma cezası, bu kanuna göre verilebilecek en ağır ceza.
Kanun’un 20 ve 21. Maddeleri, “TSK’dan ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikleri” tek tek sayıyor.
21. Madde “disiplin puanlarına bağlı olarak ayırma” ile ilgili; konumuzun dışında.
TSK’dan ihraç edilme sonucunu yaratabilecek “disiplinsizlikler” şöyle:
a) Aşırı borçlanmak ve borçlarını ödeyememek.
b) Görevine, sosyal ve aile yaşantısına zarar verecek derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olmak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde yüz kızartıcı, utanç verici veya toplumun genel ahlak yapısına aykırı fiillerde bulunmak.
c) Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmak.
d) Gizli bilgileri açıklamak.
e) İdeolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak.
f) Uzun süreli firar etmek.
g) Disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek.
h) İffetsiz bir kimse ile evlenmek veya böyle bir kimse ile yaşamak.
i) Gayri tabii mukarenette bulunmak. (Eşcinsel ilişkiyi kastediyor, kanunun bu kadar utangaç olması da çok tuhaf, kişisel cinsel yönelimlerin ordudan atılmayı gerektirmesi de çok tuhaf.)
j) Terör örgütleriyle ilişkisi olmak.
Gördüğünüz gibi teğmenler ile Kara Harp Okulu’ndan bazı subayların işledikleri iddia edilen disiplinsizlikleri bu kadar ağırmış!
MSB kaynakları, teğmenlerin işlediği iddia edilen söz konusu disiplin suçunun “kılıç çatmak veya Mustafa Kemal’in Askerleriyiz demek olmadığını” söylüyorlar.
İddia “amirlerin ikazlarına rağmen basını da davet etmek suretiyle alternatif yemin organize ederek disiplinsizlik yaptıkları. Ve bu durumun TSK’nın itibarına zarar vermesi!”
Bu durum, 20. Madde’nin c bendine uyduruluyor ki o zaman aynı kanunda başka maddeler de bu disiplinsizlik suçuna uygulanabilir gibi görünüyor.
Ağırdan hafife doğru sıralıyorum:
Mesela 19. Madde’nin a fıkrası buna tam olarak uyuyor. Fıkra şöyle:
“Emre itaatsizlik: Kasıtlı olarak hizmete ilişkin bir emri tam yapmamak ya da değiştirerek veya sınırını aşmak suretiyle yapmaktır.”
Bu durumda verilecek ceza “hizmet yerini terk etmeme cezası” olacaktı, TSK’dan ihraç değil.
Aynı kanunun 18. Maddesi’nin h fıkrasına da bakalım:
“Yasaklanmış faaliyetlere katılmak: Yetkili makamlarca yasaklanmış olan toplantı, gösteri, yürüyüş ve benzeri faaliyetlere iştirak etmektir.”
Subay yemini töreni “yasaklanmış faaliyet” kapsamında değerlendirilebilirdi.
Bu durumda verilecek ceza “aylıktan kesme” cezası olabilecekti.
17. Madde’nin a fıkrası da bu disiplinsizlik suçuyla ilişkilendirilebilir:
“Üste saygısızlık: Hizmette veya hizmete ilişkin hallerde üste gösterilmesi gereken saygıyı kasıtlı olarak göstermemek veya yetkili olduğu durumlarda üstün yapmış olduğu ikaz, tenkit veya muahezeyi saygı ile kabul edip dinlememektir.”
Bu durumda verilecek ceza “hizmete kısmi süreli devam” cezası olabilirdi: Üstlerin yemin töreni yapılmayacağına ilişkin ikaz, tenkit ve muahezelerine (“ayıplamak, kınamak, cezalandırmak” anlamında) saygı gösterilmemesi gerekçesiyle!
Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir.
Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?
Kendilerinden iki dönem öncesine kadar bu yemini edenler orduda görev yaparlarken bu o kadar da ağır bir cezayı gerektirmiyor olmalı.
Siyasi çıkar amacıyla bu işi körükleyenler unutmasınlar ki ordunun içine siyaset sokmak kimseye hayır getirmez.
En başta da orduya hayır getirmez.
Siyasi kamplaşmalarla bölünmüş orduların nelere mâl olduğunu en iyi bilebilecek durumdaki bir ülkede yaşıyoruz.
* * *
Fıkra gibi ama gülmeyin!
Şöhretlere reklama aracılık etmekten ceza talebi, televizyon sahibine stadyumdaki başkasının yetki alanındaki reklama müdahale etmemekten soruşturma, yasa dışı bahis sitesinin parasını alıp, formasına reklamını koyana takipsizlik!
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasa dışı bahis sitesinin reklamını yaptıkları gerekçesiyle göz altına alınan Serdar Ortaç, Mehmet Ali Erbil için en üst sınırdan ceza verilmesi talebiyle iddianame düzenledi.
Üç yıla kadar hapse çarptırılmaları isteniyor.
Aynı başsavcılık, Acun Ilıcalı ve Ilıcalı’ya ait TV8 ve EXXEN’de yasa dışı bahis reklamı yayınlandığı gerekçesiyle soruşturma da başlattı.
Ilıcalı, maç naklen yayınları sırasında stadyumlarda gösterilen yasa dışı bahis reklamları için soruşturuluyor.
Stadyumlarda yayınlanan reklamlar, bildiğiniz gibi her ülkenin kendi federasyonu tarafından satılıyor. Buradan anlıyoruz ki başkasının yaptığı reklamı, maçı naklen yayınlayarak göstermek dahi soruşturmayı gerektiriyor.
Aynı başsavcılık, bir başka yasa dışı bahis reklamı içinse “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi.
Galatasaray’ın yasa dışı bahis oynatan bir sitenin sponsorluğunu kabul edip, formasına bu sitenin reklamlarını koyması suç değilmiş.
Bu reklamı ve sponsorluğu kabul eden kulüp yöneticileri hakkında kovuşturmaya gerek yokmuş.
Aynı başsavcılık, üç ayrı tutum!
Şöhretlere reklama aracılık etmekten ceza talebi, televizyon sahibine stadyumdaki başkasının yetki alanındaki reklama müdahale etmemekten soruşturma, yasa dışı bahis sitesinin parasını alıp, formasına reklamını koyana takipsizlik!
Yaşasın Türk adaleti!