Döviz de enflasyon da faiz de tırmanıyor. Erdoğan seçim öncesi yine devlet kesesinin ağzını açtı. Hatta bütçe açığını büsbütün patlatma pahasına da emeklilere “müjde” verebilir mi? Kendisinden başka kim bilebilir?
Dünün sürprizi TÜİK’in açıkladığı Şubat enflasyonunun, ENAG’ın rakamlarından bir tık fazla olmasıydı!
Şubat ayı enflasyonu TÜİK’e göre yüzde 4.53 ama ENAG’a göre yüzde 4.34.
Sürpriz, enflasyonun artmaya devam etmesi değil… Sürpriz, TÜİK’in yıllardan beri ilk defa gerçekçi bir rakam açıklaması…
Acaba niye?
İktisatçı Mahfi Eğilmez, “IMF hazırlığı mı?” diye soruyor! Haklı bir soru. Çünkü ekonomi bürokrasisindeki yüksek görevlerin verdiği tecrübeyle Eğilmez biliyor ki, IMF uydurma rakamları kabul etmez…
TÜİK SORUNU
İktidar, seçimlerden sonraki bir dönemde IMF’ye gitse, IMF acaba TÜİK’in o ‘iyileştirilmiş’ verilerine itibar eder mi? İktidar bu defa TÜİK’in gerçeği açıklamasına izin vererek IMF’ye “bizim rakamlarımız da güvenilir” mesajı mı veriyor, IMF’ye gitmenin yolunu mu hazırlıyor?
Haklı bir soru. Ben kamu bürokrasisinde hiç çalışmadım. Ekonomist de değilim. Ama 1994 ve 2001 krizlerinde Türkiye’nin IMF ile olan görüşmelerini, IMF’nin ekonomiye destek vermek için ileri sürdüğü şartları araştırdım, kitabını da yazdım.
O yıllarda Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine içeride ve dışarıda herkes güvenirdi. Böyle ENAG gibi politika dışı kuruluşların ayrıca veri toplamasına kimse ihtiyaç hissetmezdi. Sonra DEİ, TÜİK oldu, aynı güven devam etti. Fakat CB sisteminde Cumhurbaşkanına sınırsız atama yetkileri verilince TÜİK’e de “bizden” atamalar başladı. 2020 ve 2022 yıllarında 7 başkan ve yardımcısı değiştirildi.
CB sisteminin kamu yönetiminde nasıl bir istikrarsızlık ve öngörülemezlik yarattığına dikkatinizi çekerim.
Merkez Bankası’na atamalar da Şimşek gelinceye kadar kuruma güveni büsbütün sarsmıştı.
REFORM YILLARI
Bizde ve birçok iyi yönetilemeyen ülkelerde IMF “dış güçler”dir, emperyalist, halk düşmanı falan diyenler de az değildir. Merhum Kemal Derviş reformlarına başladığında da “kahrolsun İMF” sloganlarıyla gösteriler yapılmıştı.
3 Mart 2001’de ekonominin başına atanan Derviş, zamanın en iyi bürokratlarıyla program hazırlamış, IMF ile tartışarak bir reform paketi oluşturmuştu. Göreve gelişinden bir buçuk ay sonra “14 Kanun” tasarısını Meclis’e sevk etmeye başlamıştı.
Derviş’in IMF ile uzlaşarak hazırladığı programda en önemli unsurlar Merkez Bankası’nın bağımsızlaştırılması, Kamu İhale Kanunu’nun Avrupa standartlarında yeniden düzenlenmesi, kamu bankalarının “görev zararları”na çeki düzen verilmesi, bağımsız düzenleme ve denetleme kurumlarının güçlendirilmesi, siyasete akan para musluklarının kapatılmasıydı. Hemen 27 Nisan’da IMF 10 milyar dolar “ek kredi” açmıştı. Toplam 38 milyar dolara çıkacaktı.
Bugün 5 milyar dolar, kredi bile değil, “mevduat” için Körfez ülkelerine bakıyoruz.
Derviş’in kadrosu, programın teknik kalitesi ve IMF desteği, beklenen güveni yarattı. 2002’de iktidara gelen AK Parti de zaten programında “IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerin sürdürüleceğini” yazmıştı. Ali Babacan da ekonomiyi iyi yönetti.
ACI İLAÇ
Bu faktörler sayesinde Türkiye’de kişi başı gelir yılda 1000 dolar arttı, 2013 yılında 12.600 dolara yükseldi. Emeklilerin huzurlu, iş hayatının barışık olduğu yıllardı… 2023 yılında 25.000 dolara çıkma hedefi pek de hayali değildi.
Fakat 2020 yılında, bırakın ilerlemeyi 9 bin dolara düştük. 2023’te geldiğimiz nokta, 2013’teki seviyemizdir.
Reformları tersine çevirerek, Merkez Bankası’nı “laf dinler” hale getirerek, Kamu İhale Yasası’nı defalarca değiştirerek, matbaadan çıkan gıcır gıcır paralarla “müjdeler” dağıtarak seçimler kazandık ama ekonomide geldiğimiz yer bu: Yeniden IMF mi?
Bence zayıf ihtimal. Erdoğan bunu içine sindiremez. Ancak Şimşek, IMF ile resmen anlaşma imzalamadan IMF destekli bir program hazırlayabilir. Türkiye’nin ekonomisinin iyileşmesi IMF’nin ve üye ülkelerin de işine gelir çünkü.
Zaten Şimşek daha göreve geldiği ayda “mahalli seçimler şimdi yapılıp bitse” dememiş miydi?
Seçimlerden sonra bekleyin acı ilacın çok daha acısını!