Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a çağrısıyla başlayan “yeni çözüm süreci” tartışmalarına deyim yerindeyse bodoslama daldı.
“Bu bir devlet inisiyatifidir. Bunun altını çizerek söylüyorum” dedi.
Uçum’un sıfatı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ama biliyoruz ki Saray’da oda sayısı kadar başdanışman var.
Kamuoyunun izlenimi ise Uçum’un “daha bir baş” olduğu yolunda ama bunu da tam olarak bilemiyoruz.
Başdanışmanlar ordusunun iç hiyerarşisini nedir, bunlar ile Cumhurbaşkanı arasında nasıl bir iletişim düzeni var, aralarında Cumhurbaşkanı’nı her gün gören olduğu gibi hiç görmeden aylarca salla başı al maaşı yapan kaç tane var; bunları bilmiyoruz.
Onun için de Uçum’un sözlerinin ne kadarının Cumhurbaşkanı’nın “inisiyatifinde” söylenmiş olduğunu da bilmiyoruz.
Tipik bir kapalı rejim tablosu bu.
Bütün yetkinin toplandığı tek adam dışında kimse o hiyerarşiyi bilmiyor.
Hiyerarşik yapı böyle keyfi bir zeminde olduğu için kimin ertesi gün gözden düşüp, sözlerinin bir palavra hükmüne indirgeneceğini de kimse bilmiyor.
Konuşan çok kafa var ama o kafaların, devlet hiyerarşisi içindeki yerinden ve söylediklerinin Erdoğan yönetimi açısından öneminin derecesinden haberimiz yok.
Nitekim bunu bizler gibi AKP’nin içinde politika yapanlar da bilmiyor olmalı ki Uçum’un farklı konulardaki sözlerine sosyal medya üzerinden atarlı giderli yanıtlar vermek de bu işin bir parçası.
Öte yandan Uçum öyle şeyler söylüyor ki sanki devlet içinde, Erdoğan yönetiminden bağımsız ya da ona bağlı ama kendine özgü ajandası olan ayrı bir devlet varmış gibi.
“Bu bir devlet inisiyatifidir” ne demek?
“Devlet” derken küçük harfle söylüyor, Devlet Bey’i kastetmiyor.
Erdoğan’ı da kastetmediği de belli, öyle olsaydı doğrudan “Cumhurbaşkanımızın inisiyatifidir” der, torba ağızları büzerdi.
Demek ki devlet içinde bir devlet var, onlar bir inisiyatif kullanmaya karar vermişler.
Devlet içinde gizlenmiş devlet, inisiyatifini kullanırken Bahçeli’ye piyon görevi mi verdi?
Bahçeli’nin teklifine olumlu ya da olumsuz bir yanıtı, “görünür devlet” ısrarla vermiyor.
Bir andan Abdullah Öcalan’a umut hakkı falan gevezelikleri yürütülüyor ama bu işleri tek başına yapsın, Türkiye’yi tek başına yönetsin diye seçmenin yetki verdiği kişi tam siper!
Ortağı içli videolarla herkesin bir yere çekebileceği mesajlar verirken, yetkili kişi “aman Cumhur ittifakını bozacak gevezelikler etmeyin” diye parti yöneticilerini tembihliyor.
Türkiye gazetesindeki kulis haberine göre AKP Genel Başkanı, partisinin MYK toplantısında MHP Genel Başkanı ile yaptığı görüşmenin içeriğiyle ilgili bilgi vermiş ve “terörsüz Türkiye” konusunda mutabık olduklarını ve hiçbir görüş ayrılıkları bulunmadığını belirtmiş.
Bu cümledeki tuhaflığı yazan fark etmedi mi bilmiyorum.
Bu ülkede “terörsüz Türkiye” konusunda tam mutabakat içinde olmayan Allah’ın bir tek kulu çıkar mı ki Bahçeli ile Erdoğan bu konuda mutabık olmasın?
Mutabık olmadıkları şey bu noktaya ulaşmak konusundaki yöntem farklılıkları mı?
Biri Abdullah Öcalan’ı Meclis’te konuşturarak meseleyi çözmek isterken diğeri Kürtlere siyaset yasağı getirerek mi bunu yapmak istiyor?
Bu durumda “devlet inisiyatifi” ne yapıyor?
***
Bir tuhaf vesayet kurumu
Neyi izleyebileceklerine, neyi izleyemeyeceklerine halk adına RTÜK karar veriyor. Çünkü belli ki halkın kendi başına bırakılırsa bu programları izlemekten vazgeçmeyeceğini düşünüyorlar
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, televizyonların gündüz kuşağında yayınlanan programlar ile ilgili olarak “toptan yok etme, ortadan kaldırma yönüne gitmemiz gerekiyor” diye düşünüyormuş.
Şahin’in söylediğine göre “bu programlarla ilgili olarak 2021 yılından bugüne kadar 26 bin 998 şikâyet” yapılmış.
RTÜK’e gelen şikayetlerin yüzde 13,4’ü bu programlarla ilgiliymiş.
Şahin’in açıklamasına göre “gündüz kuşağı programları en çok reyting alan programlar, en çok para getiren programlar, en çok izlenen programlar, en çok da şikâyet edilen programlar.”
Gördüğünüz gibi “en çok izlenen” programlar bunlar ama RTÜK Başkanı bunları “toptan kaldırmak” istiyor.
Sebebi ise “bu programlar çok şikâyet ediliyor!”
Halkımızın ilginç bir ruh durumu var.
Hem seyrediyor hem şikâyet ediyorlar; öyle anlaşılıyor.
“Rahatsız oldukları bir programı niye izliyorlar” burası muamma.
Hadi diyelim ki bazılarının televizyonunun uzaktan kumandasının pili bitti. Diğerleri niye kumandada bir tuşa basıp başka kanala geçmiyor da şikâyet ediyor?
RTÜK Başkanı’nın sözlerinden anlıyoruz ki halkımızın ezici çoğunluğu bu programları izlemekten mutlu.
Çünkü polisin, jandarmanın onca işleri arasında uğraşamadığı konularda öyle çabuk sonuç alabiliyorlar ki bir katil ya da tecavüzcü yakalandı diye herkes mutlu oluyor.
Ayrıca öyle şeyler izliyoruz ki kılık kıyafetin “ahlak” için garantili bir gösterge olmadığını da öğreniyoruz.
Sanıyorum rahatsız olanlar bundan rahatsız oluyor.
RTÜK’ün de milyonlarca izleyeni değil, onun çok küçük bir bölümü olan şikayetçileri dinliyor olmasının nedeni bu olmalı.
Tipik bir vesayet kurumu yani!
Neyi izleyebileceklerine, neyi izleyemeyeceklerine halk adına RTÜK karar veriyor.
Çünkü belli ki halkın kendi başına bırakılırsa bu programları izlemekten vazgeçmeyeceğini düşünüyorlar. Onun için de kestirmeci vesayetçi anlayış devreye giriyor: Yasaklayalım!