Donald Trump bir kez daha ABD Başkanı seçildi. İkinci başkanlık döneminde Trump'ın nasıl bir ekonomi politika seti ile yola çıkacağını herkes merak ediyor. Trump ilk döneminde Çin'e karşı korumacı duvarları yükseltmişti. İçeride ise kurumlar vergisini düşürmüş, finansal düzenlemeleri esnetmişti. Başkanlığının ilk üç yılında büyüme ve istihdam rakamları güçlüydü. Trump, koronavirüs döneminde ise çuvallamıştı. Salgını kötü yönetmesi, 2020 seçimlerini kaybetmesine yol açmıştı.
Trump, ikinci döneminde Çin'e karşı gümrük tarifeleri konusunda daha agresif olacağını vaat ediyor. Kendisini "Tarife Adam" olarak nitelendiren Trump, Avrupa ürünlerine karşı da korumacı politikalar uygulayabileceği uyarısında bulundu. Vergi indirimleri boyutunda ise ilk dönemine kıyasla hedefleri büyüttü. Bazı şirketler için kurumlar vergisi oranını yüzde 21'den yüzde 15'e indirmeyi düşünüyor. Trump'ın radarında sosyal güvenlik ödemeleri ve bahşişler üzerinden alınan vergileri aşağı çekmek, fazla mesai ödemelerinden alınan vergiyi ise kaldırmak var. Trump, göçmenlere karşı daha katı bir tutum sergileyeceğinin mesajını da net biçimde verdi.
Trump vergi, göçmenler ve emek piyasası gibi politika alanlarında vadettiklerini yerine getirmek için sonuna kadar zorlayacaktır. Zira, sadece Beyaz Saray değil, Temsilciler Meclisi ve senato da Cumhuriyetçilerin elinde. Uluslararası ticaret ve rekabete yönelik politikalar ise biraz daha karışık bir seyir izleyebilir. En azından ilk dönemine kıyasla.
TİCARET VE TEKNOLOJİ SAVAŞLARININ YÖNÜ
Peki, neden? ABD halihazırda Çin'e karşı sert bir korumacı politika uyguluyor. Joe Biden, Trump'ın vaktinde Çin'e uyguladığı tarife artışlarını geri çekmedi. Demokratlar, Çin'e karşı Amerikan ekonomisine rekabet avantajları sağlamak için sanayi, teknoloji ve yeşil enerjiye yönelik oldukça cömert kamu teşvikleri verdi. Biden yönetimi, Amerikan şirketlerinin Çin'e teknoloji transferini de kısıtlamaya çalıştı.
Bu nedenle, Trump'ın ikinci döneminde Çin'e karşı korumacı duvarları yükseltebileceği alan, önceki döneme kıyasla daha sınırlı. Yine de Trump, belli oranlarda tarife artışlarına gidecektir. Ama bunu ilk dönemindeki kadar sık yapmayabilir. Eğer agresif olmayı seçerse, bu sefer ABD yeni bir enflasyon dalgasıyla karşı karşıya kalabilir.
POLİTİKA ARAÇLARI FARKLI, HEDEF AYNI
Demokratlar, tarifelerin enflasyonist etkisinin farkındaydılar. Bu yüzden iktidara geldiklerinde Çin'e karşı daha rekabetçi olabilmek için teşvik programlarına ağırlık verdiler. Trump'ın da bu tip teşvik politikalarını sürdürmesi lazım. Ama Cumhuriyetçiler, kamu harcamalarını arttırma noktasında Demokratlara kıyasla daha tutucudurlar. Trump'ın Enflasyonu Düşürme Yasası kapsamında henüz kullandırılmayan fonları iptal edeceğini açıklaması bu tutumumun bir örneği niteliğinde. Böylesi politika tercihleri, teknoloji savaşında ABD'nin başarı şansını azaltır.
Çoğu kişi bunu dillendirmese de, Trump'ın ilk dönemi, Çin'in yükselişine karşı Amerikan kurumlarını harekete geçirmesi açısından ABD'ye uzun vadede önemli bir fayda sağlamış olabilir. Eğer öyle olmasaydı, Biden yönetimi Çin'i yavaşlatmak için farklı türde de olsa korumacı politikalar uygulamazdı. Ancak Trump'ın ikinci döneminde Çin'e karşı tarifelerde aşırıya kaçması, ticaret ve teknoloji savaşlarını Avrupa'ya doğru genişletmesi ve sanayi-teknoloji teşvik politikalarını yeterince kullanmaması halinde, işler Amerikan ekonomisinin aleyhine dönebilir.
Gelelim orta ve uzun vadeli olası yansımalara. ABD'nin Çin'e karşı korumacılıkta dozu artırması, Türkiye'nin lehine olabilir. Uluslararası kurumların yaptığı analizler de Türkiye ekonomisinin Trump döneminin kazananlarından biri olabileceğine işaret ediyor. ABD'nin önemli düşünce kuruluşlarından Peterson Institute for International Economics (PIIE), Trump'ın ekonomi politikalarının ülkeler üzerindeki olası etkilerine dair bir çalışma yayınladı. Bu çalışmada Trump'ın politikalarının hem Amerikan ekonomisini hem de Çin ekonomisini yavaşlatacağı tahmin ediliyor. Trump'ın politikalarından en olumlu etkilenebilecek ülkelerin başında Türkiye'nin gelebileceği öngörülüyor. PIIE'nin yaptığı tahminlere göre, Trump'ın politikalarından dolayı Türkiye ekonomisi 2028 yılına kadar kadar baz senaryoya kıyasla yüzde 1.4 ila yüzde 2.2 oranında daha fazla büyüme kaydedebilir.
ABD'nin Çin'den geri çağıracağı yatırımların bir kısmı Türkiye'ye yönelebilir. ABD'nin Çin'den yaptığı ithalatın yavaşlaması sonucu oluşabilecek boşluğun cüzi olsa da bir bölümü Türk şirketleri tarafından doldurulabilir. Ama bunların bir garantisi yok. Aksiyon almak lazım. ABD'ye ihracatı artırmak için hem üretim ölçeğini hem de ürün çeşitliliğini artırmalıyız. Şirketler arasında sektörel bazda işbirliklerleri geliştirmeliyiz. Ar-Ge yatırımlarına daha fazla kaynak ayırmalıyız. Amerikalı tüketicilerin Avrupalılardan farklışanan beklentilerine cevap verebilmeliyiz. Ayrıca, Amerikan pazarında güçlü bir lojistik altyapısı kurmalıyız.
TÜRKİYE – ABD EKONOMİK İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ
TRUMP, sansasyonel açıklamalar yapmayı seven bir isim. Trump'ın sosyal medya açıklamaları, finansal piyasalarda dalgalanmalara neden olacaktır. Bu dalgalanmaların gelişmekte olan ülkeleri daha fazla etkilemesi muhtemel. Türkiye ekonomisinin kısa vadeli dalgalanmalardan asgari düzeyde etkilenmesi için öncelikle makro istikrarı sağlamlaştırmak gerekiyor. Bunun yolu enflasyonu ve cari açığı kontrol altında tutmak, döviz rezervlerini güçlendirmekten geçiyor.