Millet iradesine kayyum atadık çözüme paydos…

Günlerdir MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Öcalan’ı Meclis’e davet etmesiyle başlayan bir çözüm muhabbetini tartışıyoruz. Doğal olarak, Türkiye’nin neredeyse yüz yıllık bir problemi olan Kürt meselesinin çözümü konusunda atılacak her adıma pozitif yaklaşmak durumundayız.

Genel olarak toplumun önemli bir kesimi de Bahçeli’nin bu adımına umutla baktı ve muhtemel bir çözüme kredi açtı. Ama AK Parti/MHP koalisyonunun siyasi karakterine vakıf olan insanlar, ‘bayram coşkusu’na kapılmadan daha serinkanlı ve ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olmayı tercih ettiler. Zira bu ülkede yaşayan insanlar, iktidarın bugüne kadar sergilediği icraatlarıyla toplum nezdinde ciddi bir güven kaybı yaşadığını biliyor, bu yüzden de atacakları her yeni adıma biraz mesafeli duruyorlar.

Şimdi bir kez daha gördük ki toplumun iktidara güven duymamasının haklı nedenleri varmış. Şu fotoğraf, “çözüm muhabbeti”nin aslında ne kadar absürt bir tartışma olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bir taraftan ‘terör başı’ diye hitap ettiğiniz Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya çağıracaksınız, bir taraftan da halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanını hukuki değil, siyasi gerekçelerle tutuklayarak ‘millet iradesine kayyım’ atayacaksınız…

Eminim ki iktidarın doğrusuna da yanlışına da biat eden ve de akıl nimetini çok da önemsemeyenler hariç, kimse bu muhabbete bakarak ‘çözüm hayali’ne kapılmayacaktır.

Açıkçası ben, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bile Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e getirme gayretlerine sıcak baktığı kanaatinde değilim.

Muhtemelen bu yüzden Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın hem başında hem de sonunda adeta döne döne övgüler dizerek Bahçeli’nin gönlünü almaya çalıştı. Cumhurbaşkanı’nın, Bahçeli’yi yücelten şu sözleri başka söze gerek bırakmıyor: “Devlet Bey tavır, konuşma ve siyasetiyle, cesur çıkışlarıyla daima tarihe not düşen, istikamet çizen bir lider.”

Konuşmanın satır araları dikkatle okunduğunda, aslında cumhurbaşkanının Bahçeli’nin çağrısına somut olarak bir destek verdiğini söylemek mümkün değil. Normalde Erdoğan’ın, bu kadar abartılı övgüsünün ardından Bahçeli’nin çağrısına daha da açılım kazandırmasını bekliyorsunuz. Ama hayır, tam aksine Bahçeli’yi bir bakıma açığa düşüren bir konuşma yapıyor.

Ne diyordu Bahçeli: “Terörist başı Meclis’e gelsin DEM grubunda silah bırakıldığını ilan etsin.” Kısacası MHP lideri, Öcalan’ın DEM grubunda yapacağı konuşmayla Kandil’e silah bırakma çağrısı yapmasını istiyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise tam tersini söylüyor: “Bizim Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da.” Yine aynı konuşmasında Erdoğan, DEM’i “Terörün boyunduruğundan halen çıkamayan bazı Türkiyelileşmeye dair istek ve iradesi henüz olmayan siyasi parti” olarak tanımlayarak, Bahçeli’nin DEM’e yüklediği misyonu da değersizleştirmiştir.

Son on gün içinde yaşadıklarımızın özetini çıkardığımızda, ister istemez ‘bu işte bir yanlışlık var’ demek zorunda kalıyoruz. Çünkü olup bitenlerin hiçbirisini ne hukuk normlarıyla ne de siyasi etikle izah etmek mümkün değil.

Bir taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan’ı Kandil’e silah bırakma çağrısı yapması için Meclis’e davet eden Bahçeli’yi öve öve bitiremiyor, bir taraftan da “Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur” diyerek adeta Bahçeli’ye meydan okuyor.

Peki siyaset arenasındaki bu gösteriyi nasıl okumamız gerekiyor?

Ortaya çıkan tablo çok inandırıcı olmasa da diyelim ki iktidar ve küçük ortağı Kürt meselesi konusunda bir adım atmak istiyor. İyi güzel de bu durumda, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in uyduruk iddialarla tutuklanıp millet iradesine kayyım atanmasını nasıl izah edeceğiz…

Galiba hem Bahçeli’nin “Öcalan açılımı”na hem de Erdoğan’ın normalleşme görüntüsü taşıyan adımlarına çok fazla bir anlam yüklememek gerekiyor. Açıkçası ben, her iki liderin de öncelikli hedefinin, mevcut iktidar kompozisyonunu gelecek döneme de taşıyabilmek için şimdiden farklı denemeler yaptıkları kanaatindeyim.

Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli’nin memlekette bir barış iklimi oluşturmak için niyetleri olmadığı gibi, böyle bir çalışmayı başarıya ulaştıracak enerjileri de yok. Bu yüzden önümüzdeki dönemde benzer gösterileri bolca izleyebiliriz.