CHP AKP’yi yüzde 28’in altına çekebilir mi?

Özgür Özel ve arkadaşları 6-7 ay önce Saray’ın hep başvurduğu siyaseti aşırı kamplaştırma ve ötekileştirme politikasını “boşa çıkararak” tüm partilerin birbiriyle normal ilişkiler içinde olduğu bir siyasi ortamın CHP’ye oy kazandıracağına karar verdiler. Böyle bir ortamda CHP’nin sesini AKP ve ötesine daha iyi duyurabileceği ve desteğini artıracağı beklentisi umuduyla...

Acaba bu umut ne kadar doğruydu, hiç bilimsel ve analitik olarak tartışıldı mı partide bilmiyorum. Oysa partide bu konuda fikir yürütecek çok insan var.

Birkaç ay önce yazmıştım. AKP kaybedeceği seçmen kitlesinin sınırına ulaştı diye. Bu partiyi sıfırlamanız veya baraj altına düşürmeniz, bugünkü koşullarda, zor, hatta olanaksız. Nedenlerini de tartışmıştım. Beslediği, inşa ettiği çok geniş bir kitle var, yarattığı kendi orta sınıfı var vb. diye. Bu sınır yüzde 28’dir ve yerel seçimlerde belirlenmiştir. CHP’nin de yüzde 34’tür.

NEDEN HÂLÂ AYAKTA AKP

Buna şaşıranlar var, yahu ülkeyi ekonomik olarak çökertti, yoksullaştırdı, emeklilere kan kusturuyor ama nasıl oluyor da yüzde 28 oy alabiliyor hâlâ diye.

Böyle bakarsak kaba bir görüntü olur. Mesela 16 milyon emeklinin yüzde kaçı gerçekten çok zor durumda, bilmiyoruz, yan gelirlerinden haberimiz yok. Biz sokağa yansıyan en zor durumdakiler adına herkesi kastediyoruz genellikle.

Evet, asgari ücret zorluğu, emeklilerin açmazda olmaları, işsizlerin varlığı, gençlerin iş bulamaması vb. tüm bunlar doğru. Ama işte resmi bir ölçü olarak yerel seçimler AKP’yi yüzde 28’de gösteriyor.

MAHFİ EĞİLMEZ NE DİYOR?

Bu iktisatçımızın “Yeni Ekonomi, 21. Yüzyıla Özgün Yaklaşımlar” kitabını okudum. Remzi Kitapevi’nden birkaç ay önce çıktı, herkese öneririm, geniş kitlelerin ekonomiyi öğrenmeleri veya bir ekonomi bilimine bir başlangıç yapmaları için de gerekli ve yeterli. Üstelik dünya ekonomisindeki çıkmazları ve nelerin düzeltilmesi gerektiği konusunda da ciddi görüşleri var, ki bunların bir kısmı bilim dünyasında da dile getiriliyor.

Mahfi Bey, Türkiye’de ekonominin göreceli canlılık içinde olmasının nedenlerini de tartışıyor. Mesela:

- Kayıtdışılık sürekli artıyor. Bunda illegal kazançların ve yüksek vergilerin payı var. Piyasalarda karşılaştığımız canlılıkta kayıtdışı paraların harcanmasının etkisi var.

- Dolarizasyon enflasyonu besliyor, hükümet harcamaları, pahalılık sarmalı ve negatif faizler insanları (tabii yoksulları değil) hızla harcama yapmaya teşvik ediyor. Bu harcamalar fiyat artışlarını tetikliyor. Kamu kesimi de bu harcamalara destek veriyor. Nüfusun gelir bakımından iyi kesimi, bu canlılığı gördükçe, yaşadıklarımızı kriz olarak görmüyor.

AHLAKSIZLIK YOLSUZLUK KİTLESİ

- Türkiye ahlaksızlık, yolsuzluk, liyakatsizlik batağında, sefalet endeksinde tepelerde ama bu durum gemisini kurtaran kaptan düşüncesini ve her türlü ekonomik ve siyasi ahlaksızlığı mubah gören ve buradan önemli paylar alan bir sınıf da yaratılmış durumda. Karapara aklamak, dolandırıcılık, mafya ve terör iç içe aynı zamanda. Bu durumdan yararlananlar durumdan memnun.

- Her alanda mantar gibi üreyen tarikatlar inanca dayalı yaklaşımları dayatıyor ve nüfusun bir kısmını AKP doğrultusunda kontrol altına alıyor. AKP’nin bunlara sarılmasının sivil toplum diye yutturmasının ve desteklemesinin nedeni...

- Toplumun önemli bir bölümü yapılan binalara, yollara, köprülere, otomobillere, insansız hava araçlarına, savunma teknolojilerine bakarak geliştiğimizi düşünüyor ve AKP’ye destek veriyor. Tabii sendikasızlaşma geniş emekçi kesimi de örgütsüz ve iktidarın eline bakmaya muhtaç ediyor.

SINIR YÜZDE 28 İSE

Memur da “işini bilir” oluyor ve gelirini devletle işi olandan çıkartıyor.

Bazı noktaları yorumlayarak aldım.

AKP’nin belediyelere ve devlete aldığı ve şişirdiği kadroların da oyunu topluyor. Zaten merkezi ve yerel ihale sistemi başlı başına milyonlarca insanı bağlıyor.

Erdoğan ve AKP’nin daha çok oy kaybetmesi, yüzde 20’lerin altına düşmesi için bambaşka yeni koşullar gerekli, belki de iktidardan düşmesi.

Yani CHP’nin normalleşme politikasıyla AKP seçmenini bu tarafa devşirmesinin önü büyük ölçüde tıkalı.

Bunun yerine, bir okurumun da belirttiği gibi, iktidar ve kurduğu rejimden hoşnut olmayan maddi ve manevi mağdur en geniş kitleleri tarafına çekmek politikasına sarılmalı.

Atatürk, laiklik, devrimlere bağlı muazzam bir kitlenin varlığı, Türkiye’nin en büyük kazancı ve yıkılmazlığının teminatıdır. Bu kitleyi heyecanlandırmak ve yüksek güvenini kazanmak gerek. Esenyurt, bunun için önemli bir denek noktası olabilir...

Yarın ki yazım, CHP’de durulma üzerine olacak.