Fethullah Gülen ölünce eski defterler açıldı. Hayat hikayesiyle birlikte yediği herzeler de ortaya döküldü…
Dün gün boyu en çok duyduğum söz şuydu: devletin içine sızan hain örgüt. Devletin kılcal damarlarına kadar sinsice giren terör yapılanması…
Hayır efendim…
Fethullah Gülen örgütü devlete gizlice sızmadı… Devletin kılcal damarlarına sessizce girmedi…
Açık açık davet edildiler… Buyur edildiler… Makam mevki verildiler… Altlarına zırhlı araçlar çekildi… Halılar serildi…
Kimin kim olduğunu herkes biliyordu. Hafızamızı yitirmedik.
Fethullahçı olmak bir dönem itibar meselesiydi. İş dünyasında, yargıda, bürokraside, sağlık sisteminde, eğitim alanında hatta ve hatta medyada belli yerlere gelmenin çilingiriydi. İnsanların değeri iş yapma kapasitesiyle değil, Fethullah Cemaati’yle yakınlığıyla ölçülüyordu. Kendi dünyamdan bilirim…
Şu anda Saray’a en yakın gazete ve televizyonun içi bir dönem Fethullahçı gazeteci kimlikli kişilerle doluydu. Şu anda siyasete fazla bulaşmamaya çalışan önemli bir haber kanalının önemli mevkilerinde Fethullahçılar vardı.
Bunlar kendilerini gizlemiyorlardı… Hatta Cemaatten olmakla övünüyorlardı. Kendilerine ‘Hizmet Hareketi’ diyorlardı. Neye hizmet ettikleri bir süre sonra ortaya çıktı…
Bu sebeple; devlete sızdılar, ülkeyi yönetenleri kaldırdılar, devleti kılcal damarlarına gizlice yerleştiler söylemi palavra…
İki somuz örnek vereyim mi?
BİR: Alparslan Altan Anayasa Mahkemesi’nde raportör olarak çalışırken 26 Şubat 2010 tarihinde Denizcilik Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine atandı. Atayan Bakan Binali Yıldırımdı.
Bu görevde 31 gün kaldı..
31 gün sonra 11. Cumhurbaşkanı Gül tarafından ‘devlette üst düzey yönetici’ kontenjanından Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine getirildi..
12 Eylül referandumuyla Anayasa değişikliğiyle mahkemenin üye sayısı artınca otomatik olarak Anayasa Mahkemesi üyesi oldu..
Bir yıl sonra Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilliği’ne seçildi..
15 Temmuz darbe girişiminden bir gün sonra FETÖ’cü olmak suçlamasıyla gözaltına alındı..
Beş gün sonra tutuklandı..
20 gün sonra meslekten çıkarıldı..
Darbenin bastırılmasından beş/altı saat sonra gözaltına alındığına göre, demek ki Fethullahçı olduğu biliniyordu..
İKİ: Başbakanlık Baş müşaviri Erdem bir pazar sabahı gözaltına alındı.. FETÖ’cü olmakla suçlandı. .
Erdem çok önemli isimdi. Yıllarca Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı yapmıştı. (2011-2014)
Soru şu; o göreve getirilmesini kim istedi, kim önerdi, kim getirdi?
Adalet Bakanlığı Müsteşarı yapılırken ‘Cemaatçi’ olduğu biliniyor muydu? Biliniyordu; Fethullahçı olduğu için müsteşar yapıldı.
Bu ülke Fethullah istedi diye Anayasa değiştirdi (2010). İktidar üstünlerin değil hukukun üstünlüğünü kuracağız sloganıyla referanduma gitti yargıyı Fethullahçılara teslim etti.
Daha da önemlisi… Dönemin Başbakan’ı Davutoğlu ‘2015 yılındaki Yüksek Askeri Şura‘da Fethullahçı generaller, albaylar emekli edilecekti, MİT’le çalıştık liste hazırladık ama son gün birileri bunu engelledi. Emekli edileceklerine terfi ettirildi’ diyor…
O generaller o albaylar o subaylar bir yıl sonra darbe yapmaya kalktı.
2015’te onların emekli olmasını kim engelledi?
Bu yüzden kimse hain örgüt devlete gizlice sızdılar demesin. Davul zurnayla çağrıldılar. Ne isteniyorsa verdiler…
Fethullah öldü diye, bu soruların yanıtı verilmeden FETÖ dosyası kapanmaz… Siyasi ayağı ortaya çıkarılmadan bu mesele bitmez