Solcuları okur ve dinlerken, bir eski TKP’li racon kesiverdi

Ara sıra Youtube’ta değişik konulardaki videolara göz atıyorum. O sayede, vaktiyle değişik sol örgütlerde mücadele vermiş bazı isimlerin kendi anlatımlarından hayat öyküleriyle de karşılaştım.

İyice gençliğinde, sol örgütleri, Fethi Tevetoğlu ile Aclan Sayılgan’ın karşıt kitaplarından öğrenmeye çalışmış biri için, solcuların öz yaşam öyküleri farklı etkilenmelere yol açıyor.

Etkilenmem, ismini hiç duymadığım, iki yıl önce vefat etmiş Bingöl Erdumlu’yla gıyabi tanışmama vesile oldu. Önce videosuyla, sonra da kendisinin Can Şafak’la konuşmalarından oluşan ‘Altıncı Süit’ anı-kitabıy la.

THKP-C üyesiymiş Erdumlu; ancak örgütsel bağlarını fazla dert etmeyen biri olduğundan, yolu hemen her eğilimden solcu ile kesişmiş…

Türkiye’nin 1960’lar sonrası siyasi olaylarına farklı bir gözle bakılmasına tanıklık etmek isteyenlere bu kitabı tavsiye ederim.

Yolu sık sık Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyeleriyle de kesişmiş Erdumlu’nun. Anlattıklarından TKP’lileri sevilecek tipler bulmadığı anlaşılıyor. Sekter tipler sayıyor.

[‘Sekter’, literatürde, bir öğretiye, düşünceye, inanca körü körüne bağlı, katı, hoşgörüsüz anlamına geliyor.]

Ülkenin tarihine solcuların gözüyle de göz atma merakım ile özgeçmişi anılırken Türkiye Komünist Partisi (TKP) geçmişine mutlaka temas edilen Mehmet Uçum’un ‘Cumhurbaşkanı Başdanışmanı’ unvanıyla yapmakta olduğu açıklamalar üst üste geldi.

Artık herhalde solcu değil Başdanışman, ancak açıklamalarına bakılırsa eskiden kalma bazı özellikleri halen devam ediyor.

Yalnızca açıklamaların içeriği ile değil, dili ve üslubuyla da katı ve hoşgörüsüz biri.

Sanıyorum, devlet adına konuştuğu düşüncesi onu böyle davranmaya sevk ediyor; hemen her konuda son sözü kendisinin söylemesi gerektiğine inandığı belli.

Daha önceki açıklamaları da öyleydi, ancak güncel tartışma konusu olan ‘yeni çözüm süreci’ ile ilgili gelişmede aldığı tavır bayağı önemli.

Ne olmuştu hatırlayalım.

Meclis’in yeni yasama yılına başladığı ilk gün, MHP lideri Devlet Bahçeli, DEM partililerin yanına gidip, partinin eş-başkanları Tuncer Bakırhan ile Tülay Hatimoğulları’nın elini sıkmış, bu davranışın sebebini de dışarıda ‘barış’ zora girerken ‘içeride barış arayışı’ olarak açıklamıştı.

‘Terörist başı’ sıfatını da kullanarak, Abdullah Öcalan’a, PKK’yı silahlarını bırakmaya çağırması davetinde bulundu MHP lideri.

Davranışının sebebini de, MHP milletvekillerine, grup toplantısında şöyle izah etti:

“Günden güne körüklenen bölgesel yangının cümle kapımıza dayandığı besbelli ortadayken, hala birbirimizin ayağına basmakla, ensesine tokat atmakla, açığını aramakla vakit mi kaybedelim? / Bu hakikatlere sırtımızı dönemeyiz, yüzümüzü çeviremeyiz, dudak bükemeyiz. / Hızla akan tarih nehrinin kıyısına fütursuzca çıkıp, hayatın ve hadiselerin geçişini gafilce, atıl vaziyette, hiçbir şey yokmuş gibi seyredemeyiz.”

Onun açıklamasına ilk destek, iktidar ortağı AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan geldi. Daha önce kendisi tarafından yapılan ‘iç cepheyi güçlendirme’ çağrısına cevap olarak Bahçeli’nin başlattığı girişime, açıkça destek verdi Cumhurbaşkanı Erdoğan…

“Bu adımları atanların sayısı çoğaldıkça inşallah yeni anayasa konusunda toplumsal mutabakatın tabanını genişletebiliriz” ve “Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya her zaman varız” sözleriyle…

İktidardan gelen bu peş peşe açıklamalar, doğal olarak, bir beklentiye dönüştü.

Arkasının geleceği beklentisine…

Nitekim DEM partililer gelişmeyi öyle yorumlayıp üzerlerine düşen görevi yapacakları sözü verdikleri gibi, yakın geçmişte farklı tavırlar sergilediğine tanıklık edilen CHP’de, yeni genel başkan Özgür Özel, Bahçeli-Erdoğan açıklamalarına bakarak, çözüm yolunda atılacak adımlara destek vereceklerini açıkladı.

Birkaç marjinal unsur dışında bütün siyasi unsurlar önemli bir konuda aynı çizgide buluşmuş oldular.

Mehmet Uçum’un son açıklamasına kadar…

Uçum’un dediğinin özeti şu cümlelerde:

“Devlet deneyip tam sonuç alamadığı yol ve yöntemleri bir daha denemez. Devlet başka etkili yol ve yöntemler bulur. O da 15 Temmuz'dan sonra uygulanan güçlü ve etkili siyasi ve askeri stratejilerdir. Bunların yumuşatılması veya bunlardan vazgeçilmesi söz konusu olmaz.”

Bahçeli’nin ‘bölgesel yangın’ yaklaşımını da ‘saçma’ bulmuş Uçum…

Şimdi ne olacak?

Külliye’de görevli birinin konuya yaklaşımı, iktidarın iki ortağının liderleri tarafından ifade edilmiş görüşlerin önüne mi geçecek?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli’nin açıklamalarını çöpe atmamız mı gerekecek?

Yoksa, Uçum’a “Kes sesini” mi denilecek?

Göreceğiz.