Muhalefet nasıl “özeleştiri” yapacak?

Memleketi “anormal siyasi iklime sokan” muhalefet partileri miydi ki şimdi “normal iklime dönmek için” iktidar, muhalefete el uzatıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, artık “siyasette farklı bir üslup” istiyor.

Bunu istediğini partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadan öğrendik.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “yeni bir döneme giriyoruz, ülkemizde barışı sağlamak lazım” açıklamasını da “takdirle” karşılamış ve “85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli” bulmuş.

Erdoğan istiyor ki “Cumhur İttifakı’nın uzattığı bu el”, diğer partiler tarafından da anlaşılsın ve bütün siyasi partiler bu yaklaşımla hareket etsin.

Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını okurken sevindiğimi itiraf edeyim.

Demek ki salı günleri düzenli olarak, haftanın diğer günlerinde de keyfine bağlı olarak bazen hakaret sınırını da zorlayan sözlerini artık duymayacağız.

Bu sözünü ya da daha doğru bir ifadeyle kendisini ne kadar tutabilecek, bekleyip, görelim derim. Önyargılı olmanın manası yok.

Yalnız şöyle bir şey var: Muhalefetin de özeleştiri yapması lazımmış!

Mesela DEMP’ten, Kobani Olayları için özeleştiri istiyor: “Bunun siyasette yumuşama iklimine katkı sunacağını” söylüyor.

Bunun için DEMP, Selahattin Demirtaş’ın 42 yıl, Figen Yüksekdağ’ın 30 yıl 3 ay, Ahmet Türk’ün 10 yıl hapis cezalarına çarptırılmasına neden olan protesto gösterileri sırasındaki olaylar için özür dileyecek.

Benim hatırladığım kadarıyla o tarihte iktidarda Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası yoktu ve ülkede asayişin sağlanmasından da o sorumluydu ama bu tartışmayı artık geçtik.

Benim merak ettiğim konu şu ki özeleştiri yapması gereken sadece muhalefet partileri midir?

Memleketi “anormal siyasi iklime sokan” muhalefet partileri miydi ki şimdi “normal iklime dönmek için” iktidar, muhalefete el uzatıyor?

Bu ülkenin hapishanelerinde tek suçları politika yapmak olan insanlar var.

Bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri de hapiste. Onların suçu da Anayasa’da yazılı bazı temel hakların gerçekten var olduğunu zannetmeleri.

Üniversiteden yüzlerce öğretim üyesi atıldı. Türkiye’nin en iyi eğitim görmüş insanları açlığa mahkûm edildi. Suçları bir bildiriye imza atmak.

Sayısız sanatçı, Gezi’ye katıldı, orman yangınlarında bakanı eleştiren mesaj yazdı gibi sadece siyasi gerekçelerle işsiz kaldı.

Ve Cumhurbaşkanı, “siyasette yeni bir üslup için” muhalefetten özeleştiri bekliyor!

Merak ettim muhalefet şöyle mi özeleştiri yapacak:

Biz bir ara memlekette gerçekten demokrasi var, Anayasa yürürlükte filan zannediyorduk. Bu yanılsamanın sonucu olarak değerli cumhurbaşkanımızı da çok üzdük, böyle yapmamalıydık, özür dileriz!

* * *

Acaba kim yalancı çıkacak?

Berlin’den yapılan açıklamaya göre ilk parti Türk vatandaşını memlekete getirecek uçak yakında havalanabilecekmiş. Ben de merakla bekliyorum: Bu olayda kim yalancı çıkacak? Alman yetkililer mi, bizimkiler mi?

 

Bu olayı gündeme ilk getiren Almanya’da yayımlanan Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesi oldu.

İltica başvuruları reddedilen binlerce T.C. vatandaşının, kademeli olarak ve topluca ülkelerine gönderilmeleri için Alman ve Türk hükümetlerinin anlaştığı iddia ediliyordu.

Irkçı faşist tırmanış durdurulamaz ise yakın bir gelecekte, Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde kurulacak toplama kamplarında bekletilen Türklerin, gruplar halinde trenlere doldurularak memlekete gönderileceklerine ilişkin bir distopik tahminim var.

FAZ’ın bu haberini gördüğümde “distopya bir ucundan gerçek mi oluyor” diye endişelenmiştim.

Haber önce bizim Dışişleri Bakanlığı, sonra da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından yalanlandı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin paylaşımı

Tam derin bir nefes almıştım ki dün bir başka haber yayınlandı.

Federal Almanya İçişleri Bakanı Faeser, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Şansölye Scholz’un bu konuda anlaştıklarını açıkladı.

Berlin’den yapılan açıklamaya göre ilk parti Türk vatandaşını memlekete getirecek uçak yakında havalanabilecekmiş.

Bakan Faeser, “Eminim gelecek haftalarda bu konuda başarıya ulaştığımızı duyurabileceğiz” diyor.

Ben de merakla bekliyorum: Bu olayda kim yalancı çıkacak? Alman yetkililer mi, bizimkiler mi?