CHP, yedi yıl sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı mecliste ayakta karşıladı. Özgür Özel’in bu kararı CHP içinden ve dışından eleştiri aldı.
Sabah grup toplantısında CHP’yi “Ayağını denk al” diye tehdit eden Bahçeli’nin aynı akşam TBMM resepsiyonunda Özel’le tokalaşıp “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Bazen siyaseten söylememiz gereken şeyler oluyor” demesi de kimi muhalifleri öfkelendirdi.
Özel’in New York gezisinde Türkevi önündeki açıklamaları ise hala tartışılıyor.
Bu eleştiriler karşısında düşüncelerini sormak üzere dün Özel’i kendisini aradım.
Bahçeli’nin sarf ettiği ifadelere ilişkin “Gündüzki görüntülerin üzerine bu olunca siyaset kurumuna güveni zedeliyor” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu 2017 yılına kadar hem Gül hem de Erdoğan için ayağa kalktıklarını hatırlattı.
Kılıçdaroğlu’nun tweetine kırıldığını söyledi.
Türkevi iddiaları hakkında “Erdoğan rejiminin böyle sonuçları var. Demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanı gidiyor diye rüşvet vermek suretiyle yangına güvenceli olmayan bina hizmete sokulmaz” diye konuştu.
İşte, Özel ile söyleşimiz:
Bahçeli, önceki gün meclis grubunda “CHP ayağını denk alsın” diye çıkıştı. Akşamında sizinle tokalaşıp “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, bazen siyaseten söylememiz gereken şeyler oluyor” dedi. Bu diyalog çok eleştirildi. Ne düşünüyorsunuz?
Gündüzki görüntülerin üzerine bu olunca tabi siyaset kurumuna güveni zedeliyor. Esas mesele şu: Bana çok ağır laflar söylemesine rağmen bütün grupların elini sıkarken, gittim onun da elini sıktım. Eleştirilerine gelince; gazetecilere tehdit olmasaydı keşke. Ona sert tepki verdim.
Normalleşmenin millette karşılığı var. İnsanlar kavga yerine sorunların konuşulmasını istiyor. Devlet Bey, bunu görmüş olmalı. Millet normalleşmeyi benimsemişken, rüzgara karşı yürünmez. Bütün partilerle el sıkışan tek parti CHP’dir. Toplumda CHP’nin karşılık aldığını gördü. Normalleşmeye dahil olmaya çalışıyor. Ama bu üslupla olmaz. Gazetecileri tehdit etmek kimsenin haddi değildir.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın kürsüye yürüdüğü sırada ayağa kalkmanızı eleştirdi ve Twitter’da şunları yazdı: “Biz sadece halk için ayağa kalkarız. Kimse bizden anayasaya saygısı olmayan kimseye saygı beklemesin.”
Yerel seçimden sonra ve genel seçime bu kadar zaman varken, CHP ilk kez bu kadar sokakta, 11 miting yapmış. Genel Başkan'ın andığı tüm toplum kesimler için bir şeyler yapmış, yapmaya devam edecek. O kesimler için zaten ayağa kalkıyoruz.
İkincisi, geçmişte Abdullah Gül’e, Erdoğan'a da ayağa kalktık.
Kemal Bey zamanında yaptığımız da oldu, yapmadığımız da.
Erdoğan'ın yeniden aday olması, seçilme şekliyle çok tartışmalı olmakla birlikte kendisine oy verenler açısından “Oy verdiğim Cumhurbaşkanını tanımıyorlar” yaklaşımı sokakta sürekli karşıma çıkıyor.
Normalleşmenin içinde bir el sıkışma, görüşme ve Cumhurbaşkanı'nın çözebileceğini düşündüğüm konularda; 28 Şubat'ta tahliye ve Gezi Davası’nın konuşulmasını, emekliler, asgari ücret ve çiftçiler için meselelerin dile getirilmesini doğru buldum.
Türkiye'nin dört bir yanını geziyorum.
Sokakta “Özgür Bey bunu niye yapıyorsun” diyen olmadı. Ama “Çok iyi yapıyorsunuz” diyen çok. AK Parti ve Cumhur İttifakı seçmeni böyle olduğunda kulağını açıyor.
Odada 10 kişi otursak birisi geldiğinde ayağa kalkıp karşılıyoruz. Meclise cumhurbaşkanı giriyor. Sen oturuyorsun. Bunu Anadolu'ya izah edemiyorsun.
Kendi açımdan şunu söyleyeyim: Cumhurbaşkanı'nın meşruiyet sorunu olduğunu düşünüyorum. Ama bunu seçmen düşünmüyorsa senin ne düşündüğünün hiçbir önemi yok. Seçmen algılarını kapatıyor bizim söylediğimiz sözler.
Kılıçdaroğlu'nun genel kurula girmeyen ya da girip ayağa kalkmayan CHP’li milletvekillerini yurtsever ve milletperver diye övmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Gerçekten tweette kırıldığım tek kısım o. İçinde ben olduğum için değil, arkadaşlar adına kırıldım. CHP grubunun en son ihtiyacı olacak şey böyle nitelemeler yapmak. Hani “Siz böylesiniz, biz böyleyiz” şeklinde. Ben kurultayın ertesi günü grubu topladım. “Manisa il başkanı neyse en muhalif arkadaşım da o” dedim. Böyle olması lazım.
Birçok milletvekilimizin üzüldüğünü görüyorum. Kendilerinden rica ettim; bazen olabilir böyle şeyler. O tweetin o kısmını atılmamış sayacağız.
New York’ta Türkevi’nin önündeki açıklamanız da eleştirildi.
New York meselesinde sadece ve sadece bir cümlemi diyorlar: “Türkiye, rüşvet verecek bir ülke değil.” Ama devamında diyorum ki “Amerika'da hiçbir şey gizli kalmaz, alan cezasını çeker, veren de çekmeli. Türkiye’yi böyle bir işe alet eden varsa en büyük kötülüğü yapmıştır.”
Birincisi, büyük bir bilgi eksikliği var. Türkiye’nin yaptırdığı ve Kemal Bey’in protesto ettiği bina başka.
New York Belediye Başkanı, çeşitli jest ve kıyaklar karşılığında itfaiye müdürünü tehdit edip yangın raporu tamamlanmadan, Türkevi’nin açılışını Erdoğan’ın ABD gezisine yetiştirmiş.
Eğer böyle bir rezalet varsa Erdoğan’ın da bütün büyükelçilik çalışanlarının da hayatı tehlikeye atılmış. İtfaiyenin kusur bulduğu binaya açılış yaptırılır mı? Kim yaptıysa, aracı olduysa, talimat verdiyse en ağır şekilde Türkiye'de cezalandırılması lazım.
Erdoğan rejiminin böyle sonuçları var. Demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanı gidiyor diye rüşvet vermek suretiyle yangına güvenceli olmayan bina hizmete sokulmaz. Ama otoriter rejimlerde böyle bir şey var. Kral geliyorsa, padişah geliyorsa, öyle olur… New York Belediye Başkanı'nın yaptığı suç, cezasını çeksin. İşin bizim tarafımızda kim varsa ağır şekilde cezalandırılması lazım. İddialar doğruysa esas sorun, tek adam rejimi. “Aman Cumhurbaşkanımıza yetiştirelim, kızmasın.” Olmaz yani.
Kılıçdaroğlu, sanki parti içi muhalefetin lideri gibi hareket ediyor değil mi?
CHP demokratik bir parti. İsmet Paşa, Altan Öymen, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve Deniz Baykal bunu tercih etmemişti. Genel Başkan'ın kendi takdiri, bize demokratik olgunluk düşer. Önceki genel başkanının tutumuna karışacak, açıklamalarına bir şey söyleyecek değilim. “Bunu yapma” deme hakkımız yok. Benim görevim, önceki genel başkanların hepsine olduğu gibi kendisine de en üst düzeyde saygı göstermek.
Haksızlığa uğradığınızı ya da anlaşılmadığınızı düşünüyor musunuz?
Kemal Bey’in yanında yeni kadro var. Neyi, ne kadar doğru aktarıyorlar, bilmiyorum. Yanında daha önce partide görmediğim birtakım arkadaşlar var. Benden nefret ettikleri belli.
Mansur Yavaş, geçen gün “Partim aday gösterirse adayım” dedi. Yorumunuz nedir?
Cümleyi ikiye ayırıyorum. “Kesin kazanacağız” kısmına yürekten katılıyorum. “Partim aday gösterirse…” kısmına da, partinin kararına saygı gösterecek ve çoklu aday tartışmasını bitirecek olduğu için katılıyorum. Tartışmanın bitmesini temenni ediyorum.
Basın danışmanlığını 15 yıl yapmış Volkan Gültekin, Yavaş'ın ağzından aktardı; “Adaylığın tartışılacağı güne kadar bu konuları konuşmayacağım, Ankara'ya odaklanacağım” demiş.
Doğru tutum, bu. Ben de bunu istiyorum. Partiler de bunu istiyor. Mansur Bey'e bu tutumundan dolayı teşekkür edeceğim.