Bahçeli lider ise öncelikle bu cinayetin faillerinin ortaya çıkmasına ve hareketin üzerine bir cinayet gölgesinin düşmesine mani olacaktı.
Bir eski Ülkü Ocakları Başkanı Ankara’nın göbeğinde katlediliyor. Katledenler, apaçık, mevcut Ülkü Ocakları kadrolarıyla bağlantılı.
Üstelik bir eski MHP milletvekili de cinayet sürecinin içinde.
Eğer Sinan Ateş ülkücü ise MHP’nin, daha da önce lider Bahçeli’nin sahip çıkması, katilinin – katillerinin ortaya çıkarılmasını talep etmesi lazım. İktidar ortağı ise, bunu etkin bir yargı süreci işlemesi için değerlendirmesi lazım.
O ne yapıyor?
Sinan Ateş’e sahip çıkmak yok, üstelik katillerin peşine düşen Ateş ailesine karşı soğuk, dışlayıcı tavırlar sergiliyor. Bir taziye mesajı bile yok. Sinan’ın ailesi Ülkü Ocak kökenli. Adalet arayışları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kapısını çalmaya kadar uzanıyor. Medyada ciddi sorgulamalar yapıyorlar.
Bu MHP yönetiminin ve Bahçel’nin öfkesini daha da artırıyor.
Bu defa Bahçeli grup konuşmalarında tehditler savurmaya başlıyor.
En son Salı günkü grup konuşmasında Sinan’ın annesini “timsah göz yaşı dökmekle” suçluyor, “Baykuş” diye niteliyor. Şu cümleler anne Saniye Ateş için söyleniyor:
“Azmettirici ve katil arayanlar, timsah gözyaşları ile sabrımızı sınayanlar önce aynaya bakacaklar, şeref ve haysiyetleri el verdiği ölçüde konuşacaklar.”
Bu sözler, MHP Grubunda ayakta alkışlanıyor. MHP grubunda, Sinan Ateş cinayetini sorgulamak kimsenin aklına gelmiyor.
Saniye anne, Bahçeli’ye cevap veriyor. O sözleri buraya almam lazım:
“Devlet Bahçeli’nin yüreği varsa istediği kanala çıksın karşılıklı konuşalım. Ben anlatayım. O dinlesin. O da bana anlatsın. Ondan sonra bakalım kim haklıymış. Kim haksızmış o çünkü beni tanımıyor. Bir de benim gözyaşlarım timsah gözyaşıymış ya. Evladı olmayan, evladını kaybetmeyen benim gözyaşımı anlayamaz. Çünkü benim şu yürek yaramı bir ben bilirim. Evladımın acısından çok beni hiçbir şey acıtamaz. Yine söylüyorum oğlumun katilleri cezalarını bulsun. Bu adalet yerini bulsun şu yargının üzerinden herkes elini çeksin. Ağlayan anaların yüzü gülsün. 5 dakika sonra öleyim ben yaşamayayım.”
“Benim gözyaşım onların yüreklerine batsın. Benim yandığım yerden yansınlar. O zaman anlarlar.”
Ve dün dava bitiyor. Mahkumiyetler var beraatlar var. Ama bir de ayrılmış dosya var. Azmettiriciler – iltisaklılar dosyası.
MHP’nin alt yöneticileri, Bahçeli’nin hemen altındaki yardımcılar suçlanıyor.
Ateş ailesi için dava bitmiş değil. Ayşe Ateş dün kararın açıklamasından sonra “Peşlerindeyiz” diyor.
Bahçeli için bitti mi?
Bahçeli “Evlatlarımı vermem” deyip duruyor. Evlatlar kim acaba?
Dün mahkeme ara verdiğinde Sinan’ın ablası Selma Ateş, saldırıya uğruyor. Hemen oracıkta, adliyenin yanında.
Bahçeli’nin grup konuşmasına yansıyan, mesela Özgür Özel’e yönelttiği ve grup mensuplarının çılgınca alkışladığı öfkesi, “Onlar siyaset icabı canım” gibi şirinliklerle telafi edilirken, sokaklara saldırı halinde yansıyor.
Bahçeli başından beri yanlış durdu. Bu yanlışlık, eğer Sinan’ın katledilmesinden, cinayetten önce haberdar ise, korkunç bir yanlışlık. Bir “Ülkücü”nün katline giden sürece müdahale edilmemesi meselesi bu. Daha kötüsünü aklıma getirmek istemiyorum.
Ama cinayetten sonraki halleri de yanlış. İktidar ortağı olması, bu dava ekseninde yanlış. İktidar ortağı olmasaydı, yargılama sürecinin çok daha sağlıklı işleyeceğini düşünmek son derece tabii.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayşe Ateş’i ve çocuklarını kabul etti, dinledi, göz yaşlarına tanık oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık ortaklık ilişkisi gereği Devlet Bahçeli ile de görüşüyor. Bu davanın hiç görüşülmemiş olması da garip olmaz mı?
Bu dönemde çok açık ki, yargıda siyasi boyutlu çok garip olaylar oldu. Bunlar, hep hatırlanacak, yazılacak… İyi bir sınav değil bu dönemin yargı sınavı.
Sinan Ateş davası Cumhur İttifakı bagajı taşıyacaksa, yazık olur.
Bu davada Bahçeli’nin en kötü sınavına tanıklık ediyor Türkiye…