Darbı mesel olarak kullanılan bir ifade vardır: “Bir şey değişince her şey değişecek.” Çocukluğumuzdan bugüne kadar büyük davanın misyon adamı olarak mahallenin içindeyiz. Mahallede kalmanın ve büyük rüyasına sadık kalmanın getirdiği sivil toplum, siyaset ve bireylerin geleceğe yönelik duruşları her zaman birinci derecede gündemimizde yer tutmaktadır.
Doğrudan kurumsal yapıların içinde olmayıp mahallede olmanın birtakım avantajları var. Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeleri, sosyolojik eğilimleri farklı ortamlardan ve kişilerden dinleme ve müzakere etme şansınız oluyor. Kurumsal refleks göstermediğinizde insanlar sizinle en samimi duygularını paylaşıp memleketin geleceğine dair hikmet dolu çıkarımlarda bulunabiliyorlar.
Küresel dünya üçüncü dünya savaşı ya da ikinci sömürge çağının başlangıcını yaşarken, Türkiye’nin bir istikrar adası olması oldukça dikkat çekici ve kıymetli bir durumdur.
Büyük Türkiye ideali, yalnızca bu ülkenin gadre uğramış, ezilmiş, dolaylı olarak sömürülmüş insanlarının umut kapısı değil; 200 yıldır Batılı ülkeler tarafından müstakil devlet olmalarına fırsat verilmeyen bütün mazlum coğrafyanın da umududur.
Bu psikolojiyi dünyayı ve tarihi bilmeyen, Türkiye’yi tek parti dönemine döndürmek isteyen, Kuzey Kore zihniyetine sahip olanların anlayamayacağı bir durumdur.
Bazen bir liderin, bazen de bir siyasi hareketin kaderi toplum kaderi ile özdeşleşir. Kuruluşundan bugüne kadar çok önemli altyapı ve siyasi devrimler yapan AK Parti’nin kaderi de Türkiye’nin kaderi ile özdeştir.
Bu millet AK Parti ile konuşmaya alıştı. Onları eleştirmeye, onlara sitem etmeye, sorunların çözümünü onlardan beklemeye yönelik bir ön kabulü var. Ne zaman AK Parti ile konuşma sıkıntısı ortaya çıkıyorsa, o zaman başka siyasi partilerle konuşma eğilimine giriyor.
GENAR Türkiye raporunda, Türkiye siyasetinin artık rekabetçi bir döneme girdiği tespitinde bulunmuştuk. AK Parti’nin siyaset üreten, icraat üreten ve küresel bir vizyon ortaya koyan anlayışının yanı sıra, yerel yönetimlerde çivi çakmayan Cumhuriyet Halk Partisi’nin yükselen eğilimde olması iyi gözlemlenmelidir.
Geleceğe dair hiçbir siyaset ortaya koymadan, kamu kaynaklarını siyaset satın alma gücü olarak kullanan bir partinin gündemde yer işgal etmesi, milletin AK Parti ile konuşma ihtiyacının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Siyasi misyonu temsil etmekten başka bir yükümlülüğü olmayan bir mahalleli olarak, zaman zaman siyasette olan biteni, kötüye giden yönleri ve devasa düzeyde yapılan işlerin iletişiminin hiç yapılmamasını can yakıcı şekilde dile getiriyorum. Buradaki asıl çabamız, AK Parti’nin bir devrimci parti olarak Anadolu insanının temsilcisi olduğunun altını çizmektir. Ankara’nın her geleni kendine benzetip dönüştürme yeteneği vardır. Bu kabiliyet hiçbir zaman hafife alınmamalıdır. Tanzimat Fermanı’ndan başlayarak Batı medeniyetinin kodlarıyla örülmüş bürokratik oligarşi, AK Parti döneminde güç kaybetti ancak bu sıralar kendini yeniden tahkim etmeye çalışıyor.
Geçtiğimiz hafta AK Parti Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erkan Kandemir, bir grup gazeteciyle bir araya geldi. Kıymetli gazetecilerin her birinin siyaset okumaları ve önerileri birbirinden değerliydi.
Toplantıdan edindiğimiz en önemli bilgi, AK Parti’nin radikal bir şekilde sahaya çıktığı bilgisiydi.
Bir siyasi parti halkın içinde ve şartlar ne olursa olsun seçmenle konuşmaya başladığında, partinin kademelerinde kötü niyetli adamlar yoksa eninde sonunda çark işlemeye başlar.
2010’lu yıllarda herhangi bir kahve köşesinde vatandaşların konuştuğu bir mesele, salı günü grup toplantısında başbakanın dilinden Meclis’te gündem olurdu. Bu, 360 derece en ücra mahalleden genel merkeze kadar kurulmuş siyaset mekanizması herkes tarafından takdir görürdü.
Milletin AK Parti’den beklediği, daha önce kendisinin tecrübe edip başta muhalefet partileri olmak üzere dünyada örnek alınan modeldir.
Var gücümüzle sahadayız ve bu millet 15 Temmuz günü sokağa çıkarak vatanını korudu. Her türlü serzenişin başımızın üstünde yeri var. Çünkü AK Parti bu milletin partisidir.
Eğer AK Parti var gücüyle sokakta olma kararı aldıysa ve bu kararı amasız, fakatsız ve mazeretsiz, gerektiği gibi uygularsa AK Parti’de birçok şey değişebilir.
Altılı masa döneminin en ihtişamlı günlerinde AK Parti’nin ikinci yirmi yılı makalesini yayınladığımda, en çok eleştiriyi parti içerisindeki umutsuzluğun arkasına sığınanlardan aldım. AK Parti’nin siyasi örgüt yapısı ve sivil toplumla kurmuş olduğu güçlü bağlar, sokaktan genel merkeze yeniden teşekkül ettiğinde, güçlü bir şekilde iddiasını sürdürecektir.
Bir şey değişince her şey değişir. Bu değişimi, toplumun kılcal damarlarında aramakla mümkündür.
Her ak partili bir durumun farkındadır ki, temsil ettikleri şey sadece bireysel pozisyonları değil, coğrafyanın kaderidir.