Medyamız “Türkiye BRICS’e katılıyor” haberini öne çıkartıyor.
BRICS’e katılmak mı, o da nereden çıktı?
Habere benim ilk tepkim bu oldu.
Ardından da, “Acaba ABD ile yine ciddi bir sorun mu yaşanıyor?” sorusu zihnime üşüştü.
Zihnime bu sorunun üşüşmesi yakın geçmişte yaşanan bir gelişmeyle ilgili.
Rahip Brunson’un cezaevinde tutulduğu aylarda ABD ile Türkiye -daha doğrusu ABD başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan- arasında yaşanan sorunlu dönemi hatırlıyorsunuzdur.
Türkiye bağımsız bir ülke olduğunu vurgulayan bir tutum benimsemiş ve rahibi cezaevinde tutma hakkı olduğunu belirtmişti.
Ardından Trump’tan Erdoğan’a, devlet başkanları arasındaki yazışmalarda şimdiye kadar hiç görülmemiş düzeysizlikte, bir mektup gönderilmişti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin en dipte olduğu dönemdi o.
Yazışmalarla tehditler devam ederken, Washington, Türkiye’yi ve hükümetin iki bakanını yaptırım listesine aldı.
Malzemelerinin bir bölümünün üretiminin Türk firmalarınca üstlenildiği, pilotlarının eğitiminin tamamlandığı, ilk partisinin teslime hazırlanıldığı F-35 jetleriyle ilgili anlaşmayı da iptal ettiğini duyurdu Washington…
Brunson’un yargıyla ilk karşı karşıya geldiği Eylül 2016’da başlayıp Ekim 2018’de bırakılmasına kadar süren krizin sonunu bir ajans özetinden aktarayım:
“ABD-Türkiye ilişkilerinde tarihinin en gergin günlerinin geçmesine neden olan ve iki ülkeyi karşılıklı yaptırımlar uygulama noktasına getiren Andrew Brunson krizi, ABD'li evanjelist rahibin serbest bırakılmasıyla çözüldü.”
Özette “Kriz çözüldü” deniliyor ama krizin çözülen yönü rahibin cezaevinden çıkarılmasıydı yalnızca. Brunson kendisini almaya gelen Amerikalı politikacılar ve diplomatlar gözetiminde özel bir uçakla Amerika’ya götürüldü.
Türkiye, ABD’nin bu tavrından duyulan rahatsızlıkla ve ‘en ayrıcalıklı müttefik’ konumundan ‘en kötü müttefik’ derecesine indirildiğini fark ederek, alternatif arayışına girdi.
ABD’ye haddini bildirme amacıyla yaptığını da gizlemeyerek…
ABD ile Brunson krizi devam ederken Rusya ile yakınlaşma yaşanmaya başladı ve Erdoğan, birden bire, 25 Temmuz 2017 tarihinde, AK Parti grup toplantısında, Rusya ile iki adet S-400 savunma sistemi alımı için anlaşma imzalandığını açıklayıverdi.
Herhalde anlattığım süreci hepimiz hatırlıyoruz.
Türkiye’nin 1.25 milyar dolar peşinat ödeyerek müşterisi olduğu F-35’lerden mahrum kalmasına yol açan S-400’ler için, ülkemiz, Rusya’ya 2,5 milyar dolar ödedi.
Ödedi ve 12 Temmuz 2019’da ilk parçaları teslim aldı…
Teslim alınan S-400’ler şimdi bir depoda tutuluyor.
Anlaşıldığı kadarıyla, NATO üyesi bir ülkenin, NATO silah ve teçhizatlarının tümünde ‘düşman’ olarak hedefe konulan bir ülkenin -Rusya’nın- savunma sistemini kullanması mümkün değilmiş…
Özetleyeyim:
NATO içerisinde en kalabalık ordulara sahip iki ülke -ABD ile Türkiye- arasında FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimi ile irtibatlandırılmış bir rahip yüzünden çıkan ihtilafta, liderler arasında hoş kaçmayan mektuplaşmalar yaşandı, ABD iki bakanına yaptırım ilan ettiği Türkiye’yi F-35 jet
programından çıkardı… Türkiye bu gelişmeler üzerine Rusya’dan savunma sistemi aldı ama aldığı o sistemi yıllardır kullanamıyor…
Dahası, Türkiye, F-35’ler ile mukayese edilemeyecek geri bir teknolojiye sahip F-16 jetlerine talip ve ABD onu bile vermeye nazlanıyor.
Haberlere yansıyan “Türkiye BRICS’e katılıyor” haberi, bu arka-plan yüzünden, bana “Acaba yine bir çekişmeci ortam var da fark mı edemedik” sorusunu sorduruyor…
Önceki çekişmeli ortam Türkiye’ye pahalıya mal olmuştu. F-35 için1.25 milyar dolar, kullanamadığımız S-400’ler için de 2,5 milyar dolar ödedik. Bu arada, F-35 projesinden çıkarıldığımız için ülkemizde üretilmesi planlanan parçaların gelirinden de mahrum kalındı.
Umarım, bu yeni gelişme daha az maliyetli olur.
Meraklısına notlar:
1. BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın kurucu olduğu, İran, Mısır, Etiyopya ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin sonradan katıldığı bir milletler ittifakıdır. Türkiye katılırsa dokuzuncu üye olacak.
2. Erdoğan’ın katılacağı BRICS Zirvesi, 22-24 Ekim tarihlerinde Rusya/Kazan’da yapılacak.
3. ABD tarafından iptal edilmeseydi Türkiye 116+18 adet F-35A sahibi olacaktı