GAZETECİLİĞE siyasi yasaklı olan Süleyman Demirel’i ve çiçeği burnundaki başbakan Turgut Özal’ı izleyerek başladım.
Demirel’in ismini vermek yasaktı. Demirel’e ‘Bir bilen’ denilirdi. DYP’nin, Adalet Partisi’nin devamı olduğunu söylemek parti kapatma sebebiydi. O nedenle “Gözlerimin içine bak ne dediğimi anlarsın” diye konuşurlardı.
DYP’nin Genel Başkanı Yıldırım Avcı, ”Kırat’ın böğründen çıkarak geldik” dediği için Mamak’ta Sıkıyönetim Komutanlığı’na çağrılmıştı. Yıldırım Avcı’yı izlemek üzere Mamak’taki Sıkıyönetim Askeri Savcılığı’na girerken sıkı bir kontrolden geçirilmiştik. Bizi, Yıldırım Avcı ile birlikte askeri bir aracın içine alıp savcılığa öyle götürmüşlerdi. Yolda bir grubu marş söyleterek koşturuyorlardı. Askerlere sormuştum. “Ülkücüler bunlar” demişlerdi. Muhsin Yazıcıoğlu’nun da içinde yer aldığı ülkücüler olduğunu anlamıştım. Yıldırım Avcı, askeri savcının kapısından içeri girerken tedirgindi. Bir süre sonra mahkemeden ne karar çıktığını öğrenmek için Yıldırım Avcı’yı aramıştım. Ben daha olayı anlatırken Yıldırım Avcı, ”Beni korkuttun. Yeni bir dava mı açtılar diye korktum” demişti.
KAPATMA DAVASI
Daha sonra DYP hakkında kapatma davası açıldı. Yıllar sonra Meclis Başkanı olan Köksal Toptan, Hüsamettin Cindoruk�ve Ulaştırma Bakanlığı yapan Yaşar Topçu savunma hazırlayan ekipte yer alıyorlardı.
SİYASİ YASAKLAR
Siyasi yasakların kaldırılması için Demirel yollara düşmüştü. Üstü açık bir aracın içinde elinde fötr şapkasını sallayarak İstanbul’dan girip Antalya’dan, Samsun’dan, Bursa’dan çıkıp kamuoyunu yasaklara karşı harekete geçirmişti. Demirel’le günlerce yolculuk yapardık. Türkiye’yi avucunun içi gibi bilirdi. Bize hangi yılda hangi barajı yaptıklarını, nereye su getirdiklerini, nereye yol yapıp fabrika açtıklarını anlatırdı.
NAZMİYE DEMİREL’İN SÖZLERİ
Bazen kendimi Nazmiye Hanım gibi düşünürken bulurdum. 12 Eylül’den sonra Demirel ve Ecevit’i askeri uçağa bindirip Hamzakoy’a sürgüne gönderiyorlar. Demirel yine camın kenarından Nazmiye Hanım’a, “Bak Nazmiye, buradaki köprüyü biz yaptırdık. Buraya yol getirdik. Bu barajı biz yaptırdık. Şu fabrikalar bizim esirimiz” diye anlatıyormuş. Nazmiye Hanım, “Demirel bunu yaptırdın da ne oldu? Seni devirdiler. Şimdi sürgüne gidiyoruz” demiş.
YASAKLAR TERS TEPTİ
Demirel bize Türkiye’yi anlatırken, ‘Bu adam bu memlekete yıllarca hizmet etmiş. Barajlar kralı olmuş. Başbakanlık yapmış. Siyasi yasaklı olması ne kadar üzücü değil mi?’ diye düşünürdüm.
Özal’ın 141, 412 ve 163’üncü maddeyi kaldırmasını desteklemiş, Türkiye’yi dışarıya açan politikalarına ilgi duymuş biri olarak; siyasi yasakların kaldırılmaması yönünde yaptığı kampanyayı içime sindirememiştim.
Yasaklar ters tepti.
Bir dönemin siyasi yasaklısı Demirel ve Erdoğan cumhurbaşkanı oldular. Erbakan ve Ecevit başbakanlık yaptılar. Türkeş MHP Genel Başkanı oldu.
Siyasi bilincim siyasi yasaklara karşı gelişti.
ERDOĞAN SEÇİMLERE SOKULMAYACAK
AK Parti yeni kurulmuştu. 3 Kasım 2002 seçimlerine gidiliyordu. AP dönemi bakanlarından ve o sırada DYP milletvekili olarak Meclis’te bulunan bir politikacı, beni muhalefet kulisinin bir köşesine çekerek “AK Parti’yi seçimlere sokacaklar ama Erdoğan’ın seçimlere girmesine izin vermeyecekler” demişti. Ben, “Bu nasıl olur?” diye itiraz edince “Onu şiir davasından dolayı engelleyecekler” demişti.
Öyle oldu.
YASAKLARA KARŞIYIM
AK Parti iktidar oldu ama Erdoğan’ın milletvekili olmasını engellemişlerdi.
Bu yasağı hiçbir zaman kabullenemedim. Aslında ben siyasi yasakları hiçbir zaman anlayamadım. Siyasi yasaklar hiçbir zaman içime sinmedi.
Ekrem İmamoğlu’na açılan davayı da öyle değerlendirdim. Kemal Kılıçdaroğlu’na açılan davayı da öyle değerlendiriyorum.
Ben siyasi yasaklara karşıyım.
Kılıçdaroğlu zaten yaptığı konuşmaların bedelini seçimleri kaybederek sandıkta ödedi. Ayrıca hapis cezasıyla cezalandırılıp siyasi yasak getirilmesi doğru değil. Siyasi yasaklar Kılıçdaroğlu’nu büyütür ama Türkiye’nin demokrasi görünümüne zarar verir.
CHP’DEKİ YANSIMALARI
Kılıçdaroğlu’na siyasi yasak getirilmesinin talep edildiği dava açılınca CHP’nin gök gürler gibi bir tepki göstermesini bekliyordum.
Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerin tweet atmasından başka bir şey olmadı. Kılıçdaroğlu’na dava açıldığı haberinin geldiği gece CNNTürk’te canlı yayındaydık. Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nun, Mansur Yavaş’ın sosyal medya hesaplarını takip ettim. Sesleri çıkmadı. SESSİZ KALDILAR
Oysa hakkını teslim edelim onları siyasete kazandıran Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturuyorsa, Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’ysa, Özgür Özel CHP Genel Başkanı olabildiyse; Kılıçdaroğlu’nun kanatları altında geldiler. Ama hiçbirinden ses çıkmadı.
Özgür Özel, İzmir’de cezaevinde Dilruba Kayserilioğlu’nu ziyaret ettikten sonra MHP’yi hedef alan bir açıklama yaptı. Peki CHP olarak eski genel başkanınıza açılan dava hakkında ne yapacaksınız?
İMAMOĞLU SUSKUN
Ekrem İmamoğlu da hakkında siyasi yasak istenen bir davayla boğuştuğu için onun sosyal medya hesaplarını özellikle kontrol ettim. Adıyaman’daki encümen toplantısını, Küçükçekmece’deki metrobüs kazasını paylaşmış ama Kılıçdaroğlu hakkında bir tweet atmaya bile gerek duymamış.
Mansur Yavaş cephesinde de farklı bir durum yoktu. Mansur Yavaş belediye faaliyetleriyle ilgili paylaşımlar yapmakla yetinmiş.
CHP GENEL BAŞKANI OLURSA
Ekrem İmamoğlu hakkında ileri sürülen bir formül vardı. Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı olursa siyasi yasak kararı verilemez deniliyordu. Dün geceden itibaren birileri aynı formülü Kılıçdaroğlu için dillendirmeye başladı. Kılıçdaroğu tekrar CHP Genel Başkanı olursa siyasi yasak getirilemez diyorlar.
Siyasi yasaklara karşıyım ama bu durum CHP’deki gelişmeleri izlememe engel değil. Kılıçdaroğlu’na yasak getirilmesi talebi, bombanın fitilini çekip CHP’nin içine atmak gibi oldu.
TAŞLAR YERİNDEN OYNADI
Kılıçdaroğlu’na siyasi yasak talebi CHP’de taşları yerinden oynattı. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın sessizliği ondan. Bu tezi savunanlar seçimli kurultay için harekete geçecekler mi? İzlemekte fayda var.