Adalet Bakanı, Cumhurbaşkanı’na laf sokuşturuyor

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa edip, geri aldığı ile ilgili haberlerinin “kasıtlı bir yaklaşım” olduğunu söyledi.

Bakan Tunç’a göre bunun nedeni “Türkiye ekonomisi eski tek haneli enflasyonun olduğu, halkın alım gücünün artmaya devam ettiği günlere geri dönmesin, ekonomi düzelmesin” diye düşünenler.

Nitekim Bakan’ın bu konuşmasının hemen öncesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bu haberler ile ilgili olarak “resen soruşturma başlattığı” da açıklandı.

Bu arada SPK da boş durmamış: “Olağandışı fiyat ve miktar hareketlerine neden olan maksatlı ve yanıltıcı haberleri yapanlar ve yayanlar” ile ilgili olarak inceleme başlatmış.

Bu haberleri okurken başta Bakan Bey olmak üzere, savcılarımızın ve SPK yetkililerinin nasıl bir ülkede yaşadığımız ile ilgili bir fikirleri olmadığı hissine kapıldım.

Onları uyarmak isterim ki artık “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı verilen bir sistem ile yönetiliyoruz ve bu sistemde bakanlar, dış kapının mandalı sayılırlar.

Zaten bu sistemi getirirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ne demişti, hatırlayalım:

“Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz.”

Nitekim aziz milletimiz bu sözlere inandı ve yetkiyi kendisine verdi. O da kendi icadı olan bir iktisat teorisinin gereklerini uyguladı, sonuç ortada.

(“Yetki” istediği bu sözleri söylediğinde 1 ABD Doları almak için 5 lira 29 kuruş vermek yetiyordu. Dün bu yazıyı yazdığım saatte 1 ABD Doları almak isteyenin cebinde bulundurması gereken para 34 lira 95 kuruş olmuştu.)

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen Erdoğan icadı sistemde her şeyin baş sorumlusu ve görevlisi bizzat Cumhurbaşkanı.

Bu sistemde Maliye Bakanı’nın kim olduğunun bir önemi yok.

“Çokomelli” damat Berat Bey ile Nebati Bey bile bu ülkede Maliye Bakanlığı yapabildi.

Sadece bunlara bakarak bile anlıyoruz ki Maliye Bakanı’nın kimliğinin hiçbir önemi yok.

Onun için Şimşek istifa ediyor haberlerinin de çok bir anlamı yok. İstifa etmiyorsa, haber yalanlanır, sorun kapanır. “Soruşturma açmak” da neyin nesi oluyor?

Bu haberle ekonomi altüst oluyorsa bunun nedeni Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi yönetmeyi becerememiş olmasıdır.

Ekonomiyi bir istifa haberiyle bile kırılgan hale getiren şey, istifa söylentisi değil.

Bizzat bu ülkeyi yönetmek sorumluluğunu taşıyan kişinin başarısızlığı.

Adalet Bakanı bu söylentiyi yayanların “ekonomi eskisi gibi düzelmesin diye düşünenler olduğunu” söylerken, Cumhurbaşkanı’na “laf sokuşturduğunun” farkında mı?

Savcı’nın ve SPK’nın soruşturmaları, Şimşek’in istifa ihtimalinin konuşulmasının bile ekonomiyi sarsacağını düşünüyor olmalarından kaynaklanıyor.

O vakit onlara önerim başarabiliyorlarsa daha geriye gidip ekonominin neden bu hale geldiğini, kimin buna yol açtığını araştırıp, soruşturmalarıdır.

Ama bunu tavsiye etmem, tam da okullar açılırken çoluk çocuk perişan olmalarını istemem.

* * *

Atsız at arabası olabiliyormuş!

Türkiye’de belediyecilik dediğin şey böyle yapılıyor: Yönetemediğini yasakla, vatandaş ne diyor aldırma, bildiğini oku, nasıl olsa gelecek seçimde ne yaptığına değil, kim olduğuna bakarak oy verecekler!

 

Brüksel’de de dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi atların çektiği faytonlara karşı bir tepki var.

Brüksel Belediye Başkanı, atlı arabaları yasaklamak gibi bir niyetlerinin henüz olmadığını ancak bundan sonra yeni ruhsat verilmeyeceğini açıkladı.

“Hayvanlara saygı ve eski geleneklere sahip antik bir kentin dokusunu korumak arasında bir denge bulmaya çalışıyoruz” dedi.

New York Times’da Jenny Gross’un bu konuyla ilgili haberini okurken Büyükada’yı hatırladım.

Belediyemiz, hayvanlara saygı ile Büyükada’nın tarihi dokusunu korumak arasında bir denge arama zahmetine hiç girmedi.

Atları bir yere hapsetti, faytonları yasakladı, faytonların yerine de “azmanbüs” denilen bir tuhaf elektrikli aracı Büyükada’nın dar sokaklarına saldı.

Bunu çok yadırgamadık.

Türkiye’de belediyecilik dediğin şey böyle yapılıyor: Yönetemediğini yasakla, vatandaş ne diyor aldırma, bildiğini oku, nasıl olsa gelecek seçimde ne yaptığına değil, kim olduğuna bakarak oy verecekler!

Thibault Danthine, kendisini “at tutkunu” olarak tanımlayan ve Brüksel’de atlı faytonlarla turistlere gezi hizmeti veren bir işletmeci.

Son zamanlarda halktan yükselen protestolara kulak vererek, atlara daha iyi bir yaşam sağlamak amacıyla “atsız at arabası” nasıl olur diye düşünmeye başlamış.

Sahip olduğu atlardan beşini satarak, elde ettiği geliri 1800’lerde otomobil olarak tasarlanan bir aracın elektrikli versiyonuna yatırmış.

Şu anda böyle iki aracı var.

Böylece Brüksel de elektrikli arabalarla turistlere günlük turlar sunan ilk Avrupa başkenti olmuş.

Brüksel’de kullanılan “atsız at arabasının” bu fotoğrafını New York Times’dan aldım.

Bizim Büyükada’nın “azmanbüslerine” hiç benzemiyor.

Geleneksel faytonları andırıyor, sadece önlerine koşulmuş at yok.

Biraz düşünmek, biraz araştırmak, biraz halka kulak vermek. İyi bir şey yapmanın sihirli formülü bu.

İBB tasarımcılarının bilgisine sunarım.

* * *

Erdoğan’ı, Zeybekci de eleştiriyor

EYT kararının, seçim kazanabilmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından alındığını hepimiz biliyoruz. Bu seçimi kazanmasına ne kadar yardım etti bilemiyorum ama Zeybekci’nin sözünü ettiği gibi “ülke kaygısıyla hareket etmediği” açık

AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci

AKP içinde Cumhurbaşkanı’nı çaktırmadan eleştirmeye çalışan tek kişi Adalet Bakanı Tunç değil.

Erdoğan’ın partideki yardımcısı Nihat Zeybekci, CNN Türk’te “EYT üzerinden emeklilik sistemini dar bir koridora soktuk” dedi.

Hızını alamadı, “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek demektir” diye el yükseltti.

Zeybekci’ye göre 16 milyonun üzerinde emeklinin olması, sürdürülebilir bir durum değil.

Zeybekci, bu sözlerinin nereye gideceğini daha sonra fark etmiş olmalı ki bir çark cümlesi de söyledi:

“Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır diyerek EYT ile ilgili olmaması gerekenler yapıldı.”

Ama bundan hemen önce söylediği şu cümleye de dikkat:

“Siyaset yaparken ülke kaygısıyla, gelecek kaygısıyla hareket edilmesi gerekiyor!”

EYT kararının, seçim kazanabilmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından alındığını hepimiz biliyoruz.

Bu seçimi kazanmasına ne kadar yardım etti bilemiyorum ama Zeybekci’nin sözünü ettiği gibi “ülke kaygısıyla hareket etmediği” açık.

Bu eleştirisinin sonucunda Zeybekci’nin siyaseten başına ne gelir bugünden tahmin etmek zor.

Ama çok sıkışırsa EYT nedeniyle Bay Kemal’i suçlayacağını bugünden söyleyebilirim.

Sanki ülkeyi yöneten Bay Kemal’miş gibi bu işin bütün günahının Kılıçdaroğlu’na yıkılması yakındır.