CEO’lar gelirse Erdoğan saklansın!

Cumhurbaşkanı bir yandan “çok çocuk yapın” çağrısı yaparken, “bakılamayan çocuk” sayısı hızla artıyor.

BirGün’den Mustafa Bildirici’nin Aile Bakanlığı’nın raporlarından derlediği habere göre bu yıl Ocak – Temmuz dönemi itibariyle 171 bin 895 çocuk, bakılamadığı için ailesinden alınabilir.

Yıl sonuna kadar ailesi tarafından en temel ihtiyaçları karşılanamayacak çocuk sayısının 190 bine ulaşması bekleniyor.

AKP Genel Başkanı’nın kendisini iktisatçı zannetmesiyle birlikte ağırlaşan ekonomik koşullar nedeniyle geleceğe yönelik projeksiyon vahim bir tablo ortaya çıkarıyor.

Aile Bakanlığı’nın “ailesinin yanında desteklenen çocuk sayısı” verilerine göre bu sayı 2025’te 200 bine çıkacak.

Bundan sonra da 2028’e kadar düzenli olarak her yıl 10 bin çocuğun bu sayıya eklenmesi bekleniyor.

Bu kadar değil: Aile Bakanı’nın açıklamasına göre her dört çocuktan biri yoksulluk nedeniyle Aile Destek Programı'nda.

Bu 5 milyon 400 bin çocuk demek.

TÜİK’in açıkladığı son işgücü verilerine göre bu ay itibariyle Türkiye’de çalışabilir nüfusun üçte biri işsiz.

Çoğunun artık iş bulmaktan ümidini tamamen kestiğini, bu nedenle işsizlik oranının yüzde 9,2’de kaldığını da belirteyim.

TÜİK’in açıkladığı verileri değerlendiren iktisatçı Mahfi Eğilmez, sanayi üretimi düşerken, işsizliğin arttığına dikkat çekerek ekonominin artık stagflasyona doğru yol aldığı uyarısını yapıyor.

Bu yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve ekonomik durgunluğun bir arada yaşanacağı bir ülkeye işaret ediyor.

Erdoğan’ın bu tabloya bakıp “özür dilerim, beceremedim, bırakıyorum, yapabilecek olanları seçin” demeyeceğini biliyoruz.

Bu tabloyu yaratan kendisi değilmiş gibi her konuşmasında “ekonominin iyiye gittiğini, işsizliğin ve enflasyonun belinin kırılacağını” söyleyip duruyor.

Adına bir “ekonomik program” diyemeyeceğimiz bir dizi palyatif tedbirle ilerlemeye çalışan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yapabilecekleri de zaten bununla sınırlı.

Hem neo liberal ekonomi politikaları uygulamaya çalışmak hem de bunun gerektirdiği yapısal reformlardan sanki öcüymüş gibi uzak durmak, olmayacak duaya âmin demek gibi bir şey zaten.

Erdoğan için bu yapısal reformlara onay vermek, bugün sahip olduğu tek adam yetkilerinin bir bölümünden vazgeçmesi demek.

Bildiğimiz Erdoğan da bundan asla vazgeçemiyor.

Ve bu ortamda Cumhurbaşkanı Yardımcısı dünyanın dev şirketlerinin CEO’larına mektup yazıp, toplantıya çağırdı.

Sekiz yıl sonra ilk kez toplanacak olan Yatırım Danışma Konseyi’ne, aralarında Elon Musk ve Jeff Bezos'un da bulunduğu dünya çapında ünlü CEO’ları davet etti.

Davette “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, toplantıda Türkiye’nin ekonomik ilerlemelerini ve yatırım fırsatlarını vurgulayacağı” belirtiliyor.

Şaka gibi!

Bunlar daha iki sene önce Türkiye’nin ilerlemesini çekemeyen, emperyalist batılı güçler değil miydi?

Beni dinlemeyeceklerini biliyorum ama yine de yazayım: Bu toplantıda Erdoğan konuşmasın, hatta ortalıkta da görünmesin.

Kaç CEO sekiz yıldır yapılmayan bir toplantı için programını değiştirir bilmiyorum ama karşılarında “iktisatçı Erdoğan’ı” görürlerse, arkalarına bakmadan kaçarlar, söylemiş olayım.

* * *

Sıra Telegram’a mı geldi?

“İletişimin gizliliği” ile ilgili Anayasa’nın 22. maddesi, BTK’yı bağlamıyor mu? Yoksa amaç daha sonraki yasaklamalar için bir zemin mi yaratmak?

 

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, katalog suçlar kapsamındaki paylaşımlar ile ilgili olarak Telegram’a bini aşkın uyarı yapmış ve hiçbirine yanıt alamamış.

Onun için Telegram’ın da erişime kapatılması gündemdeymiş.

Telegram, tıpkı WhatsApp gibi anlık, güvenli mesajlaşma sistemi.

Türkiye’de WhatsApp kadar yaygın değil ama BTK’nın dikkatini çekecek kadar kullanıcısı varmış demek ki.

Bu sistem, tıpkı WhatsApp gibi çalışıyor. Platforma kayıtlı kişiler, kendi aralarında mesaj, fotoğraf, belge vs. gönderip – alabiliyorlar ve bunlar uçtan uca şifrelendiği için dışarıdan birilerinin bu mesajlara erişimi mümkün değil.

Telegram da zaten “devletler ile mesajların içeriğini paylaşmadığını” açıklıyor. Bu ne kadar doğru, bilmemiz mümkün değil, ancak kurumun iddiası bu.

Benim dikkatimi çeken konu, BTK’nın bu şifreli mesajlara nasıl ulaşıp, katalog suçlar ile ilgili içerikten haberdar olabildiği.

Eğer bunu başardılarsa vaktiyle Telegram’ın açtığı 300 bin dolar ödüllü yarışmayı kaçırdıklarına üzüldüm. Bu yarışma, kullanıcılar arasındaki mesajlara dışarıdan ulaşabilme yarışmasıydı ve o tarihte kimse bunu başarabilip ödülü kazanamadı.

BTK, bu mesajlara ulaşabiliyorsa bu bilgiyi MİT ve Emniyet ile de paylaşmış olmalı.

O vakit platformun kapatılması niye gerekiyor, anlayamadım.

BTK’nın iddiasına göre WhatsApp gruplarına benzeyen Telegram grupları, suç işlenmesine aracılık ediyormuş, uyuşturucudan tutun da çocuk pornografisine kadar bir dizi uluslararası suç için zemin yaratıyormuş.

BTK’nın bu bilgilere ulaşabiliyor olması bana pek inandırıcı gelmedi ama madem ulaştı, niye Telegram’ın bu grupları kapatmasını bekliyor?

Suç işleyeni savcılığa bildirsinler, sorun çözülsün.

Öte yandan mahkeme kararı olmadan bu iletişime nasıl ulaşabildiler ayrı bir soru.

“İletişimin gizliliği” ile ilgili Anayasa’nın 22. maddesi, BTK’yı bağlamıyor mu?

Yoksa amaç daha sonraki yasaklamalar için bir zemin mi yaratmak?

“Suç işleniyor” diyerekten WhatsApp dahil, kamu kontrolü dışındaki her türlü iletişimi engellemek mi?

-----------------------------------