Gazze’de yaşanan seri katliam yeterince dehşetli değilmiş gibi, beraberinde bir dünya savaşı ihtimali tartışılıyor. Özellikle bazı televizyon kanallarında tartışmanın ötesine geçildi; elde çubuklarla cephe haritalarını dolaşan adamlara rastlanıyor. Neredeyse tamamı boş ve anlamsız sözlerle önce savaş çıkarılıyor, sonra bloklar tayin ediliyor ve hatta kazanan kaybedenler belirleniyor. Böylesine büyük bir iddianın bu kadar gülünç sözlerle konuşuluyor olması her tarafı kuşatan seviyesizliğin yansımasından başka bir şey değildir.
Dünya savaşı gibi ihtimaller şöyle dursun, başı sonu belli vakaların bile nasıl konuşulduğu ortadadır. Komplo teorisi, fanatizm, palavra, senaryo her alanda hükümferma… Sadece televizyon programlarının değil, en üst düzey siyasetin dilinde de aynı cümleler. Gözetilen tek seviye, seviyesizlik…
Bununla birlikte, üçüncü dünya savaşı ya da bölgesel bir savaş çıkabilir mi, sorusu birçok Batılı ülke politika yapıcılarının da gündemindedir. Bu ihtimali ciddiye alma sebepleri de malum; başlangıçta orantısız destek verdikleri İsrail rejiminin bugün artık kontrolden çıkmış olmasıdır. İsrail’in nerede duracağı hesaplanamadığı için uğrayacağı duraklardan en az birinin bölgesel savaş olabilme ihtimali de dışlanamıyor. 40 bin sivili gözünün kırpmadan katleden, bazıları üçüncü ülkelerde olmak üzere art arda siyasi suikastler işleyen pervasız bir ülkeyi umutsuzca öngermeye çalışıyorlar. Sadece ABD ve Avrupa değil, biz de durumdayız… Merak büyük.
Tahmin edilmeye çalışılan şey küresel ya da bölgesel savaş gibi görünse de İsrail’in ne kadar delireceğidir.
Peki İsrail’in yaktığı ateş bölgesel savaşa kadar ulaşır mı? Bu en güçlü ihtimal değil ama mümkün… Nitekim, şu anda resmen değilse de teknik olarak Lübnan’la savaş halindeler. Topraklarının çok büyük bir bölümün işgal altında uttukları Suriye ile çoktan beri öyle. İran’la da her an, her şey olabilir…
ABD desteği devam ettiği müddetçe İsrail, özellikle Lübnan’da daha ileri gidebilir. Bu en yakın çatışma ihtimali olarak ortada duruyor. Fırsat bu fırsat deyip İran’la da sıcak çatışmaya girmek isteyebilir ama ABD’nin ve bazı Avrupa ülkeleri onları bu yoldan gitmemeye ikna edecektir. Doğal olarak bu tablo dünya savaşı ihtimalini de zayıflatıyor. İsrail’e Gazze’yi yok etme kredisi açan dünyanın onları bir de dünya savaşıyla ödüllendirmesi ihtimal dışı görünüyor. ABD dahil hiçbir ülke İsrail’in yeryüzünü ateşe vermesine göz yummak için menfaat ve gerekçeye sahip değil. Biz ne kadar dünyanın merkezinde olduğumuzu düşünsek de süper güçler için Ortadoğu dünya savaşı çıkarılacak kadar cazip bir coğrafya değildir. Hatır için de üçüncü dünya savaşı çıkmaz.
Gelelim, “üçüncü dünya savaşı çıkacak”; olmadı hiç olmazsa “bölgesel savaş çıkıyor” narası atanlara... Şunu akıldan çıkarmayalım; Filistin’in bugünkü durumu 1967 ve 1973 savaşlarından sonra artık kimsenin bu halk için savaşmayacağı gerçeğinin acı sonucudur. Gazze bu gerçek yüzünden ölüyor ve İsrail de kimsenin elini tetiğe götürmeyeceğini bildiği için öldürmeye devam ediyor. Aynı şey, ne yazık ki Lübnan ve hatta İran için de geçerlidir. Bu ülkeler için de hiçbir bölge ülkesi savaşın tarafı olmaz, olamaz. Türkiye dahil. Başka ülkelerin kaderi üzerinden konuşanların ve ekranlarda savaş oyunu oynayanların bunu bilmesinde fayda var.
Bugün Gazze için slogan atmaktan öteye geçemiyorsak, yarın Lübnan veya İran hedef olursa, yapacağımız bundan öteye olmayacaktır. Temenni edilebilecek en iyi şey, bırakın savaşı bölgede yeni bir çatışma dahi çıkmamasıdır. Eğer eller silaha giderse, bütün bölge ülkeleri -ne yazık ki- Filistin’den sonra bir komşularının daha başına gelenleri çaresizce izlemeye mahkum olur.